Hatırlatma
Gözlerim belimdeki ellerine kayınca kendimi geri çekmeye çalıştım ancak başaramadım.
"Bırak beni!" Tekrar çırpınırken belimdeki elleri sertleşti ve gözlerime bakıp oldukça sessiz ama fısıltı olmayan bir ses tonuyla konuştu.
"Bırakırsam düşersin..."
---
Bulunduğumuz pozisyon o an aklıma gelince başımı suya çevirdim. Bırakırsa ciddi anlamda sırılsıklam olurdum. Ardından tekrar ona baktım. Konuşmaya cesaret bulunca az önce onun kullandığı ses tonunun bir tık yükseği ile cevap verdim.
"Bırakma o zaman."
Gözleri şaşkınlıkla açılınca gülümseyip ona baktım ve tekrar o gıcık ses tonuyla konuşmaya başladım. Şuan bu riskliydi ancak kendimi tutamıyordum. Ya beni bırakıp havuza düşürecek ardından da kendisi atlayıp krizi fırsata çevirecekti, ya da kendi çapında kahraman olup beni geri çekecekti.
"Bırakmadan da geri çekip beni kurtarabilirsin değil mi uyuz!".
Sanırım ses tonum saçma bir şekilde hoşuna gitmişti ki beni geri çekmişti. Ancak elleri hala belimi sarıyordu. Birden geri çekmesiyle beraber ellerim ve başım onun göğsündeydi. Bir süre öyle durup kalbinin sesini dinledikten sonra aklıma bir şey gelmişti. Kalbi neden bu kadar hızlı atıyordu? Bu normal miydi? Hayır. Bu hiç normal değildi.Heyecanlanmış mıydım? Neden ama? Kalbimiz aynı ritimde atıyordu resmen...Dur bir saniye ya o da benim kalbimin sesini duyuyorsa!
Hızla kendimi çekmemle o da şaşırmış olacaktı ki ellerini belimden çekmişti. Yüzümü ona çevirdiğimde kaşları hafif çatık bir şekilde bana bakıyordu. İtiraf etmem gerekiyor ki şu haliyle bile çoğu kızın ona aşık olabileceği bir yüz ifadesine sahipti. Bu beni biraz korkutuyordu, evet.
"Seni kurtardım, karşılığı bu mu?". Sinirle yüzüne bakıp kaşlarımı sanki olabilecekmiş gibi daha da çok çattım. "Keyfine mi kurtardın sanki. Senin yüzünden düşüyordum zaten!". Sanırım sesim olması gerektiğinden daha yüksek çıkmıştı ki içeri Çağrı'nın babası, aynı zamanda okulumuzun koçu Önder amca girmişti. İkimize de sırayla kaşları çatık bir şekilde baktıktan sonra Çağrı'yla bana dönüp ne olduğunu sormuştu. Ben tam ağzımı açmış cevap verecekken araya girip beni susturmuştu. "Hiç baba. Zeynep'in canı sıkılmışta, havuz partisi yapıyorduk." Ben gözlerimi kocaman açıp ona bakarken o aptal sırıtışını takınmış keyifle bana bakıyordu. "Çağrı yine saçmalıyor hocam. Ben havuzu izlerken o gelince korktum düşecekken o beni tuttu."
İyi toparladın he.
Senden kaptık bir şeyler. Çağrı önce gülümseyip babasına geri döndü. "Hadi ama, bende öyle demiştim zaten." Önder amcaya baktığımda her zaman ki o sakin yüz ifadesi yoktu. Çağrı'ya kaşları çatık bir yüz ifadesi ile bakıyordu. " Pekala. Çağrı benimle geliyorsun."
Ben daha bir şey diyemeden onu kolundan tutup almıştı Önder hoca. Arkalarından bakakalmıştım. Dışarı çıktıklarında görüşmelerinin uzun süreceğini düşündüğümden ben de dışarı çıktım. Şu koca okulda eğer tekseniz lavaboya gidip elinizi yüzünüzü yıkamaktan başka yapabileceğiniz pek bir aktivite yoktu.
Lavaboya gittim. Yüzümü yıkarken bir ses duymuştum. Çıtırtı sesleri. Biri bir şeyler yiyor gibiydi ancak görünürde hiç kimse yoktu. Umursamadım. Pekte önemli değildi. Lavabodan tam çıkacakken kabinlerin birinde Cemre denen o kız çıktı. Berk'in yanında olan kızdı bu. Gerçi son zamanlarda Ali'ye daha yakın olmaya çalışıyordu ve bu benim canımı epey bir sıkmaya başlamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝓒𝓘𝓝𝓐𝓨𝓔𝓣// ZeyÇağ//
Fanfictionİki ayrı hayat, iki ayrı nefret ve bir ceset. - Vefa'ya ne yaptın Çağrı? +Ne o sevgilin için mi endişeleniyorsun? - Aşkımı nefrete dönüştürdükten sonra bir sevgilim olabileceğini mi düşünüyorsun?