Bölümün konusu adından da anlaşılıyordur bence bougpjgıpjg
Dokuz gün.
Hesiod, Tartarustan düşmenin dokuz gün süreceği tahmininde bulunan şairi düşündüm, haklıydı.
Kocaman bir ejderhanın boğazından düşüyor gibiydim, hava giderek ısınıp rutubetli hale geldi.Etraf birden değişti karanlık yerini gri-kırmızı bir ortama bıraktı, uğultu sesi aniden kükremeye dönüştü. Fırına verilmiş tavuk gibi hissediyorum, etraf dayanılmaz şekilde ısındı ve çürük yumurtaya benzer bir kokuyla kaplandı.
Aniden içinden düştüğüm boşluk koca bir mağaraya açıldı. 2-3 kilometre altımda olan mağaranın dibini görebiliyorum, havada buharlaşmış kanı andıran kırmızı bulutlar var. Zeminse anladığım kadarıyla siyah kayalıklı, yer yer tırtıklı dağları ve alevli uçurumları olan ovalardan oluşuyor.
Eğer bu hızla düşmeye devam edersem sülük gibi yere yapışıcam. Belki gölge yada karanlığı kontrol edip kendimi tutabilirim. Bilmiyorum, bilemiyorum! Lanet olsun kükürt kokusu düşünmeme engel oluyor. Güçlerimin burda ne düzeyde olduğuna dair hiç bir fikrim yok. Belkide o kadar çok güç içime dolacak ki patlıycam ya da hiçbir gücüm olmayacak ve hücrelerim ölmeye başlayacak. Hangisinin gerçekleşmesi daha yüksek ihtimalli bilmiyorum ama güç kullansamda kullanmasam da ölücem o yüzden düşünüp zaman kaybetmemin çok anlamı yok.Başta güçlerim çalışmadı.
Son 60 metre kaldı ama olmuyor.
Son 45 metre, karanlık bi hüzne oluşturmayı başardım ama sadece beni yavaşlatmaya yaradı.
Son 25 metre, hiçbir şey beni yirmi saniyeden uzun süre tutamıyor.
Çabalamamın ne anlamı var? Zaten artık ruhen ölüyüm bırakayım da fiziken de öleyim burdan asla çıkamıycam...
Son 10 metre, sonunda durmayı başardım! Güçlerimi kullanabiliyorum ve hala patlamadım ya da ölmedim -yinede çok çabuk karar vermemek gerek-. Karanlıktan bir merdiven oluşturup aşağı indim. Neyseki ayakkabım düşerken uçup gitmedi çünkü yerdeki obsidyen taşlar cam gibi keskin. En azından görüntü öyle.Orda kıvrılıp uyumak, uyandığımda kendimi dün gece yattığım yatakta Bucky'nin yanında bulmak istiyorum. Belki Tony ile çizburger yerken ya da ne bileyim Wanda'yla insanların zihnine girerken bulmak istiyorum.
Ama öyle olmuyor. Yanımda perişanlık nehri Cocytus tüm gücüyle akıyor, kükürtlü hava boğazımı tahriş ediyor cildimi yakıyor. Kollarımda döküntü başladı, dizimdeki deri soyuluyor derim vücudumu terk ediyor sanki. Hava iç yakıyor su etrafa keder yayıyor. Burdaki her şey insana işkence etmek için özel olarak yapılmıştı sanki. Ama bunlardan daha önemli sorunlarım da var; düşerken kılıcım ve hançerlerim gitmiş. Biraz üzüldüm ya seviyordum onları anısı vardı üçünün de. Sanırım onlar için yas tutma işini sonraya bırakıcam çünkü yiyecek yemek ya da içecek suyum yok... neyse iyi düşüneyim iyi olsun belki düştüğüm tünelden biraz yemek de düşe- tünel kapanmış. Demekki çukurlar belli sürelerde açılıp kapanıyor. İyiki ben içindeyken kapanmadı. Gerçi bu bilgi ne işime yarayacak?Cildimin vücudumu terk etmesine bir çözüm bulmam gerek ve hareket etmeliyim yoksa sıcağa rağmen donucam. Karşıdaki uçuruma doğru yürüdüm, sanki aşağısında ateş varmış gibi duruyor. Tartarus, ateş... aklıma bir şey geliyor ama emin olamıyorum. Oh kesinlikle bittim ben. Uçurum en az otuz metre var en dibinde ateşten bir nehir tırtıklı obsidyen taşların arasından geçiyor. Çok üşüyorum ama bir yandan da yanıyor gibi hissediyorum, alnımdan terler akıyor. Alnımı sildim ama bu bir hataydı. Alnımdaki deri olduğu gibi elime geldi... iğrenç. Alevli nehirden aşağı gitmeyi başarsam bile -ki buna pek ihtimal vermiyorum- planım kesinlikle çılgınca.
Kenardan aşağı doğru yanlamasına uzanan bi yarık gözüme takıldı üstünde toynak izi gibi bir iz vardı. Yarığa tutunmayı deneyebilirim, belki aşağı inmeyi başarırım? Bunu denemek manyakça olacak. Başarabilirmiş gibi düşünmem çok saçma. Ama öylece dursamda insemde zaten ölücem. Tartarusun havası daha yarım saatte beni ne hale getirdi. Gerçi cidden yarım saat mi oldu? Ya yarım yıl geçtiyse? Bunu düşünmeye devam edersem deliririm. Ayrıca bileğim hala iyileşmedi ne zaman sol ayağıma biraz ağırlık versem acıdan ağlamak istiyorum.
Kenardan aşağı doğru inmeye başladım. Ellerim parlak kayalarda tutunacak yerler aradı. Daha uçurumun yarısına bile gelmedim düşersem hala ölme ihtimalim var. Yavaş yavaş ilerledim bazen düşecek gibi oluyordum ama bir şey sanki beni tutup duvara geri itiyordu. En sonunda inmeyi başardım ve doğruca nehre gittim. Phlegethon Hadesin krallığından Tartarusa akan nehir. Amacı kötüleri cezalandırmak ama bazıları şifa verdiğini de söylüyor. Eh az sonra şifa verip vermediğini anlarım. Ellerimi nehre soktum
Ellerimi nehre ilk soktuğumda alevlerin canımı yakmadığını fark ettim. Aksine alevler soğuk gibiydi, bu da nehir çok sıcak olduğundan sinirlerime aşırı yükleme yapıyor demek. Suyu avuçladım ve ağzıma götürdüm. Tadı benzine falan benzer diye düşünmüştüm de bu daha kötü. Sinüslerim alevle doldu. Ağzımın içine sıcak demir yapıştırılmış gibi hissediyorum. Öğürerek ve kusarak yere yığıldım, tüm bedenim şiddetle sarsılıyordu.Sarsılma durdu. Keskin bir nefes aldım ve zorda olsa doğruldum. Çok güçsüz hissediyorum sanki tüm kemiklerim erimiş gibiyim. Bir sonraki nefesimi rahatça içime çektim yaralar iyileşti, alnımda iyileşti. İşe yaramıştı bu alevlerin bir kısmını yanıma almayı düşündüm ama hem taşıyacak bir şeyim yoktu hemde biterse tekrar buraya dönmem gerekecekti. Mecburen Phlegethon'un kıyısından ilerliycem. Bir süre oturup soluklandım ceketimin cebinden birkaç fotoğraf çıkardım, birinde Tony'nin çizburgerine mum koymuştuk geçmiş doğum gününü kutluyorduk, diğeri Wanda beni telekineziyle uçurup ters çevirmiş havada tutuyordu öbüründe Bucky bir kayanın üstüne çıkmış bende koluna tutunmuş aşağı sarkıyordum... çok tatlı fotoğraflardı ama onları bir daha görmeyecek olma ihtimalim beni mahvediyor. Ve Aietes'in dediğine göre Hydra Bucky'i almıştı. Şu an o ne yapıyor acaba yine buza girmiş olabilir hafızası silinmiş de olabilir. Bir daha asla kış askeri olmak istemiyordu ya yine olduysa? Şu an kendi halime üzülmem gerek ama o benden daha büyük bir çıkmazda gibi en azından ben kendi irademle haraket ediyorum.
Karşıdan bana doğru koşarak keçi bacaklı bir çocuk mu geliyordu yoksa hayal mi görüyordum?"ERİS?! ERİS?! NERDESİN NOLUR BURALARDA OL! HEY SEN ERİS MİSİN? EVET EVET SEN ORDAKİ ERİS MİSİN? GÖRDÜN MÜ ONU?!?"
"Ben Eris olsam bile ne yapacaksın beni?"
"Beni diğer Eris gönderdi"
"Diğer Eris?"
"Kanatları olan!!"
"Annem!!"
Buck'e olanlar
Hydra'nın askerleri Steve ve Bucky'i kıstırmıştı, ikisi de dizlerine kadar sudaydı yere aniden bir ok indi ve suya elektrik yayıldı. İkisi de aldıkları akım ile bayıldı. Askerler önce Bucky'nin kolunu söktü ardından onu bir beşiğe koyup ordan çıkardı steve hala sudaydı
Beşik Sibirya'ya eski bir Hydra üssüne götürüldü ve diğer beşiklerin yanına soğutucu odaya kondu. Askerler Kış Askerini sonraki yüzyıllardan birinde kullanabilmek için dondurmuştu.
Dünyada olanlar
Eris'in gidişin üstünden tam 10 ay geçmişti, artık kimsenin -Tony'nin bile- onun döneceğine dair bir umudu yoktu. Eris için sembolik bir cenaze yapıtılar tüm ekip içi Eris'in eşyalarıyla dolu bir tabutu kompleksin girişine yakın gelen herkesin görebileceği bir yere gömdü. Tony hastaydı. Strange Eris yerine atlamadığı için kendini suçluyordu. Avengers resmen dağılmıştı artık görevlere beraber gidilmiyordu. Tony kompleksi terk etmişti.
Bu bölüme bol yorum ve oy istiyorum çünkü yazmak koca bir günümü aldı BEN HİÇBİR BÖLÜMDE BU KADAR ZORLANMADIM! Zor bir bölümdü
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bucky Barnes ile Tartarus'a
Fanfiction"Tamam melez olmayı ben seçmedim ama bu ışıltılı hayatı ben seçtim" Bucky ile çok az hikaye olduğu için yazdığım bir felaket... güzel olacak ama bol dram, aksiyon, kan ve vahşet garantili