"Antrenmanların her saniyesinden nefret ediyordum fakat kendime hep şunu diyordum: 'Dayan!' Bugün çalışacaksın ve ömrünün sonuna kadar bir şampiyon olarak yaşayacaksın."
-Efsane Boksör Muhammed Ali-
İnsanları kum saatinin içindeki kumlara benzetirim hep. Kum saatinin içindeki her bir kum tanesi nasıl birbirlerini ezmek pahasına da olsa kum saatinin ortasındaki o küçük delikten geçmeye çalışıyorsa insanlarda tıpkı böyleydi. Hayat akışına kapılıp karşısındakini ezmek pahasına olsa da yol almaya çalışıyordu insan.
Ben de böyleydim.
Hayatın akışına kapılıyor ve fark etmeden ilerlediğim yolda birilerini eziyordum. Bu yüzden yanımdakilere önüme çıkmamaları gerektiğini tembihliyordum. Oluyor muydu? Evet, yanımdakiler yürüdüğüm bu yolda önüme çıkmıyorlardı. Ve ben de özgürce o yolda yürüyordum. Bundan emindim. Özgürdüm. İstediğim gibi o yolda ilerliyorsam özgürdüm. Bu benim özgürlük anlayışımdı.
Ama son zamanlarda özgürlük anlayışım yavaş yavaş benden uzaklaşıyordu. Derslerim hala iyiydi. Hala hocaların gözde öğrencisiydim ama daha fazlasını istiyordum. Açgözlülüktü bu. Ben konu derslerim olduğunda hiç olmadığım birine dönüşüyordum. Bundan pişman değildim. Eğer hırslı olmazsam istediğimi elde edemezdim. Derslerime yarar sağlayacak her konuda hırslı olmalıydım. Böylelikle yürümem gereken o yolda emin adımlar attığım konusunda kendimi tatmin edebiliyordum.
Bu Venüs'e göre abartı, Gamze'ye göre manyaklıktı. Ama bana göre normaldi. Her şey kişiden kişiye değiştiği gibi insanların görüşlerini de başka bir insan kendisine göre yorumlayabiliyordu. Hırsım, açgözlülüğüm onlara göre fazlaydı ama bana göre yetersizdi.
Kendimi tatmin edebilmek için her şeyi yapıyordum. Kendimi yeterli olduğum konusunda telkin etmeye hakkım yoktu. Çünkü yeterli değildim. Bunun farkındaydım. Güçsüz 'güçlüyüm' dediği anda yenilir, demişti babam bana. Ben de bunu kendime defalarca söyledim. Daha iyi olmak istiyorsam asla en iyisiyim demeyecektim. Dememeliydim. En iyisi olduğumu düşünürsem yavaşlardım. En iyisi olduğumu düşünürsem bocalardım.
Dostum ben en iyisi olduğumu düşünürsem annemi kaybedebilirdim.
"Deniz Eylem bu sınıfta mı?"
Başımı kaldırdım ve sınıfın girişinde dikilen kıza baktım. "Benim," dedim yavaşça. Önümdeki matematik test kitabını kapattım. Kız sınıfa girdi ve karşımda durdu. Elini pantolonunun cebine sıkıştırdı.
"Şu Genç Yumruklar yarışması için geldim. İsmimi yazdıracağım."
Başımı salladım ve sıranın altından kalın kapaklı ajandamı çıkardım. Bu ajandayı Barut hocanın kurduğu boks takımı için almıştım. Defterin son sayfasını açtım.
"Sınıfın ne?"
"12/D Aysel İz."
Kızın ismini ve sınıfını deftere yazdım. Derin bir nefes aldım ve başımı kaldırıp kıza baktım. "Bugün öğle arasında spor salonunda ol." Kız kaşlarını çattı.
"Okulun spor salonu mu var?"
Başımı salladım. "Yeni yapıldı."
"En alt katta mı?" dediğinde başımı salladım. "Evet," dedim.
Kız arkasını dönüp sınıftan çıktı. O çıkarken Gamze sınıfa giriyordu. Kıza tek kaşını kaldırarak baktı. Sonra da sıramın önüne geldi. "O kız kimdi?" dedi gözlerini kısarak.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hayatsızlar
Teen FictionBu hayatta herkesin bir amacı vardır. O amaca ulaşabilmek için belli bir yolda yürür insan. O yolun tüm zorluklarına, yolun sonundaki amacı için katlanır, engellere göğüs gerer. Çalışır, çabalar. Her şey amacı içindir. Ve bir de bunun tam ters...