masadakilerle göz göze gelmemek için önümdeki kuru fasulyeyle bakışıyorum şu an. çok korkunç bir ortamdayım. bacaklarım kim geleceği için mi yoksa masadaki kişiler yüzünden mi titriyor karar veremiyorum şu an o kadar gerildim.
sırf abim öğle yemeğini onlarla yediğimde sebebini sormasın diye müshil atmıştım çorbasına dün. planım bugün okula gelememesiydi ancak mutant midesinin kabiliyetlerinden midir nedir, okula adımını attığı an etki etti. hala tuvalette. üstüne kardeş yüreğinden midir nedir okul tuvaletini kullandırmak zorunda bıraktığım için vicdan azabı çektim bütün gün. duyduğuma göre bir ders tuvaletten hiç çıkamadığı için yok yazılmış... evet, köpek gibi pişmanım şu an bunu yaptığım için.
gerçi şu an masada "köpek gibi" olan tek kişi ben değilim. şu big denen abi -korkudan içimden konuşurken bile saygıyla abi diyorum- koyun hırsızı görmüş çoban köpeği gibi gözüküyor. ters bir hareket yaparsam üstüme atlayabilir sanki.
macau'nun abisi de çok farklı değil. big abi gibi bağlandığı kazıktan kurtulduğu an üstüne atlayacak kangalımsı bir duruşu yok. ama yine de çok korkunç. nasıl açıklayacağımı bilmiyorum ama baktığım an adamdan yayılan koyu mor-siyah karışımı kötü enerjiyi(?) hissedebiliyorum. bir de okul sweatshirtünün içine kadife pezevenk gömleği giyiyor, deli midir nedir... erkek arkadaşı çok tatlı, eli ayağı düzgün biri üstelik. nereden bulmuş bu azmış delinin tekini.
diğerleri de aşağı yukarı böyle korkunç tipler. metal müzik yapılan ve dinlenen bir ortamdan ne bekleyebilirdiniz ki zaten. kurtlar sofrasındaki kuzu gibiyim anlayacağınız.
bi ara beni rezil eder çocuğun karşısında diye macau'ya da müshil yutturmayı düşünmüştüm. iyi ki yapmamışım yoksa çoktan paçamdan akmıştı şu an.
"gergin misin lan?"
macau koluyla beni dürtüp masadakileri yargıladığım iç dünyamdan çıkartıyor.
"yapmasak mı ya..."
"delirdin mi? buraya kadar geldik."
macau bunu derken kinn abi ve kim masaya oturuyor.
"geç lan geç, eşşek sıpası."
"abi bırak ya"
çocuğu ensesinden zorla tutarak yemekhaneye getirmek nedir...
"arkadaş buldum sana bak işte."
kim'in yüzündeki ifadeden ne kadar rahatsız olduğunu anlayabiliyorum(abimle bol bol yaşadığım deneyimlerimden). bir daha macau'nun aklına uyup iş yapmam. bunu çok defa dedim ama bu sefer gerçekten bir daha yapmam. rezil biriyim.
macau, kim'e el sallıyor. ben de sallıyorum. ikimize bi' garip bakıp -sanırım ayıp olmasın diye- el sallıyor kasıntı bir biçimde. şu an bizi ciddiye almadığına o kadar eminim ki.
"lan seni en son gördüğümde bacağım kadardın."
ken denilen uşak bir şeyler zırvalıyor. hayret ki ingilizce konuşmadı. kim olduğunu sorarsanız kendisi bu korkunç grubun iki dilci elemanından biridir. bir iki tahtasi eksik olabilir. big abi'ye karşı hisleri de olabilir. ona bir şey derken veya ondan bahsederken gözleri bi' parlıyor bi', dikkatimi çekmedi değil.
"büyüdük ya."
kim gülerek cevap veriyor ama sesindeki yapmacıklık ve oradan kurtulma isteği on metre öteden anlaşılır. ben de ondan farklı değilim tabii şu an.
ve sonunda abim de bağırasaklarını tamamen boşaltabildikten sonra yemekhaneye geliyor. masaya otururken kinn'e tatlı bir öpücük veriyor. abim gibi bir odun nasıl böyle güzel bir ilişkinin içerisinde merak etmiyorum değil.