"benim niye amıma koydun ki arada?"
haklıymış lan çocuk, gerçekten kim geliyormuş. kurtar şimdi kurtarabilirsen durumu.
"yaaaaa! arkamda mıydın seeen?"
zorlama olduğu baya belli olan kahkaha atarak düşünmek için zaman kazanmaya çalışıyorum.
"yaaaa arkandaydııım."
gerilmiş bir ifadeyle cevap beklercesine kaşlarını daha çok kaldırıyor. gerilmekte de haklı yani, bana da -abim ve macau haricinde- koridorun ortasında bağırarak küfür etseler ben de gerilirim.
"sana küfür etmiyordum aslında ben ya. haha! ortaya küfür ediyordum. anlarsın ya, 'kim' yani belirsiz kişi anlamında kim."
hadi sıçtın, daha ne kadar kötü sıvayabilirsin...
"ne?"
o da mindfuck yaşıyor tabii bu açıklama karşısında. tam eskisinden daha kötü bir açıklama daha yapacakken bir kez daha hocalardan yana şansımı kullanıyor ve kısmen sıyrılıyorum.
"haydi, okulda durmayın artık. bahçeye herkes! size çıkın eğlenin diye festival düzenliyoruz yine içeride geziyorsunuz. konser başlamadan iki halay edin horon tepin bi' şey oynayın!"
herkesi söylene söylene dışarı atan müdür sayesinde kısmen kurtulup dışarı çıkıyoruz. kim ile de ayrı düşüyoruz bu sırada. fırsattan istifade tenha ve gölgeli bi duvar kenarına gidiyoruz macau ile.
"bu sefer fena rezil oldun he."
"am-"
tam 'amına koyayım' diye bağıracakken yaşananlardan ders çıkarıyorum. öfkemi bağıra çağıra küfür ederek dışarıya vuramadığım için 'ııhğh' diye ıkınarak bağırıp duvarı tekmelemekle yetiniyorum.
"ne halt yi'cem oğlum ben. herife küfür ettim resmen. gerildi lan gözümün önünde bana sinirlendi. katılmıyorum festivale falan. eve gitmek istiyorum. yeter lan yeter. her şeyi elime yüzüme bulaştırıyorum. boktan beter görünüyorum zaten."
deli gibi duvarı tekmelememi başta sadece kollarını kapatıp 'bitse de gitsek' ifadesiyle izliyor macau. sonrasında ise pürüzlü duvarı yumruklayıp ellerimi kanatmaya başladığımı görunce olaya el atıyor.
"lan sakin ol, abartma amına koyayım. anlayamadan daha da rezil oldun zaten o açıklamayla. küfür kısmından daha büyük olay. hatırlamıyodur bile yani. amı götü de dağıtma, saçın çok güzel olmuş, adam etmişler; bozma."
omuzlarımdan yakalayıp hafif dağılmış ve saçlarımı düzeltiyor. yüzümü iki avcu arasına alıp hangi sra dökülmeye başladığını fark etmediğim göz yaşlarımı siliyor.
"bak, yumuşacık olmuş saçların. çok güzel parlıyorlar. böylesine iyi görünürken kendine 'rezil oldum' diyerek mahvetme gününü."
bir süre nefes alışverişlerimi düzenlemeye çalışıyorum. yavaş yavaş kendime geldiğimde ise ileride tanıdık bir ses bize sesleniyor.
"porchay!"
kafamızı o tarafa çevirdiğimizde sesin kim'den geldiğini fark ediyoruz. bize doğru yürüyor biraz hayal kırıklığına uğramış bir ifade ile."
"ağlıyor muydun sen?"
ne cevap vereceğimi bilemiyorum. öylece yüzüne bakıyorum sadece kim'in. macau da beni anlayıp benim yeirme cevap veriyor.
"iyi ya, bir şeyi yok."
"porchay'a sordum farkındaysan?"
yine gerilmiş gibi görünüyor. ama farklı bir gerginlik, içeride yaşadığımız olaydaki gibi değil. çok daha farklı bir ifade.