7

221 27 26
                                    

vallahi de kim. bunun ne işi var akşamın dokuz buçuğunda kapımda?

ben düşünürken birkaç kere daha kapıyı tıklayıp zili çalıyor. ben de daha fazla bekletmeden açıyorum.

"hiç açmayacaksın sandım."

"hoşgeldin, hoşgeldin de hangi rüzgar attı seni buraya?"

"ya abimler prova yapıcaz diye evden attılar beni ben de buraya geldim."

"provaya mı gitmişler?"

"evet, bilmiyor muydun?"

"kafamdan çıkmış, yeni uyandım da. sen nasıl geldin buraya?"

"abin söyledi."

"iyi, geç madem içeri."

kapının önünden çekiliyorum ve içeri giriyor. o içerideyken kapıyı kapatıp peşinden geliyorum. içeriyi görmemle dudaklarımdan küçük bir "ananı sikeyim." dökülüyor. koşarak masanın üzerine altına dağılmış cips paketlerinin çöplerini elime rastgele geçen bir çöp poşetine dolduruyorum.

"temizlik nedir bilmeyen bir abim var da..."

"anlıyorum."

pek inandığını sanmıyorum....

"istersen bahçeye çıkabilirsin. kahve ister misin bu arada?"

"olur ben bahçedeyim."

o bahçeye geçince ellerimi mutfak tezgahına dayayıp gözlerimi kapatıyorum ve olan biteni aklımdan geçiriyorum. artık rezillik çemberim genişlemiş ve güvenli alanım olan evimi de içine almıştı.

pozisyonumu bozmadan bir elimle gözlerimi ovalayıp bu kadar karamsar biri olmamak amacıyla demin olanları hafızamın halısının altına süpürüp devam etmeye karar verdim. şu an saatin dokuzu ve hoşlandığım çocuk burada, benim evimde. değerlendirmem gereken bir fırsat var.

kettle'a su doldurup fişe taktıktan sonra dolaptan yeni çıkarttığım kupaya kahve paketini açıp boşaltıyorum. tam kaynar suyu bardağa doldurup içeri götürecekken karnım aşırı sesli bir şekilde gurulduyor. doğru ya, açtım ulan ben en son.

"kim!"

"efendim?"

"akşam yemeği yedin mi?"

"hayır ama bunun için geç değil mi şu an?"

"boşver, gel bir şeyler yiyelim. kabak kızartayım mı? yanına da bir şeyler yaparız."

"peki o zaman. yardım edeyim."

üzerindeki deri ceketi çıkartıp koltuğa firlatıyor.

"misafir olan sensin, oturur musun lütfen?"

"hiç ısrar etme. eğer yardım etmezsem boğazımdan geçmez."

biraz fazla dramatik olan bu yalvarışa olumlu cevap veriyorum. belki romantik bir şeyler yaşayabiliriz bir anda ha?

"bu arada yanmıyor musun o tişörtle?"

başta ne dediğini idrak edemesem de üzerimdeki yavaş yavaş kurumaya dönen kocaman kahve lekesini hatırladım. hayır chay, sakin chay, hala rezil o kadar değilsin chay, sakin chay.

"aa, şey unutmuşum. ben gidip değişeyim."

"kabakları doğruyorum ben o zaman."

"tamamdır."

odama geçtikten sonra alnıma sert bir şekilde vurduktan sonra derin bir nefes alıp üstümdeki tişörtü bir kenara fırlatıyorum. dolabımdan rastgele bir tişört seçip üzerime geçiriyorum. çıkarttığım tişörtü kirliye şimdi mi atsam yoksa kim'i daha çok bekletmesem mi derken telefonum yeni gelen bir mesajla titriyor. kimden gelmiş diye baktığımda macau'nun ismini görüyorum.

"abimler bizim evde prova yapcaklarmış diye evden attılar.

sizde kalıyorum bu akşam???"

mesajı hiç görmemiş gibi yapıp salona dönecekken bir detay dikkatimi çekiyor.

"nasıl sizin evde?"

"bizim evde?"

"kinn abilerde değil mi prova?"

"hayır bizde diyorum amk sabahtan beri"

"e kim niye bize geldi?

o da onların evinde diye evden atılmış"

"hayır

kinn abi de bize geldiğine göre onların evinde bir şey yok

bi dakika

ATMIŞSIN EVE ÇITIRI"

"DUR MACAU

eğer 2 saat içinde sana 111 yazmasam polisi ara"

"ya ne diyon sen yine amk

neyse ben tankhun abiyle baş başa kalırım bu gece

gerekirse bütün gece bad and crazyi 3 kere 2xte bitiririm kardeşimin kısmetini kapamam

o da eve alır umarımk"

telefonu odada bırakıp mutfağa geri dönüyorum. eğer provq macau'ların evinde ise neden bu herif bize geldi?

"kim!"

"efendim?"

"prova sizdeydi değil mi?"

"evet, niye sordun?"

"macau yazdı az önce, onu da evden atmışlar proba yapıcaz diye."

elindeki kabak dilimlediği bıçak ile son ve sert bir darbe ile kesme tahtasına tak diye saplıyor.

"macau şu an buraya mı geliyor?"

kafasını çevirmeden düşük bir ses tonu ile soruyor bu soruyu. bu ani "tak" sesinin verdiği ürkme ve duraklama ile ağzımdan çıkıveriyor cevap.

"hayır?"

"güzel."

kesme tahtasına sapladığı bıçağı tek hamleyle çıkartıyor ve bana dönüyor.

"ve şimdi, sadece ikimiziz."

-

1s²2s²2p⁶3s²3p⁶4s²3d¹⁰. ayrıca 29 ve 24 numaralı atomlarda 4s¹ diye elektron yerleşir, uyarılınca da elektron verecekse ilk buradan verir. iyi günler arkadaşlar.

a spring in his steps, kimchayHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin