10.1

123 12 11
                                    

"bere takmak istemediğine emin misin? şöyle yapınca rüzgarı hissediyor musun?"

"sana şurdan bir çakarım var ya o zaman rüzgarı hissedersin macau."

"tamam kızma be."

tuvaletteyiz. kafamda bokum gibi bir bere var yanmış, elimi atsam dökülecek saks mavisi saçlarım için. kutuların içindeki tüpleri değiştiren ergenleri de sikeyim macau'nun kafatasının içinde beyin namına duran et parçasını da. bu saatten sonra da bozdular ağzımı, hiçbir şey demiyorum.

macau bağırıyor.

"kanka kim geliyo!"

hayır amına koyayım gelmesin ben şu haldeyken.

kendimi hemen leş kokan kabinlerin içine atıyorum saklanmak için.

"sakın bir şey çaktırma. sorarsa ben burada yokum."

macau kahkaha atmaya başlıyor.

"salak seni, nasıl da kandın!"

kabinden çıkıp boğazına sarılıyorum aptalın.

"oğlum sen beni delirtmeye mi çalışıyorsun? saçımı mahvettin sinirlerimle mi oynuyorsun şu an?"

ben macau'nun kafasını neredeyse duvara geçirecekken dolu kabinlerden birinin kapısı açılıyor ve içeriden iki kişi tartışarak çıkıyor: pete ve vegas.

"siktir git vegas."

"tamam öpeyim bir kere barışalım."

"yarrağımı ye."

"yedim zat- macau? siz ne bok yiyorsunuz burada!?"

"abi asıl sen niye pete abinin yarrağını yiyorsun?"

ve işte rezillik sıralamasında hemen ardımda olan kişi: vegas!

daha önceki yemek faslında tanıtmış olmam lazım kendisini. he bir de sevgilisi pete vardı onu da dile getirmiştim. o da abimin yakın arkadaşlarından. samimi, dışa dönük, sevimli biri. diğerleri gibi garip hareketleri yok. aralarında normal insan statüsünde olan tek kişi olabilir.

"boşver sen o konuyu. porchay! sen misin bu?"

"benim vegas abi?"

"saçlar değişmiş tanıyamadım."

bir anda aynaya dönüp kafamdan kaymış bereye baktım. bütün gün bunu mu düzelteceğim ben ya?

"çok mu kötü duruyor?"

pete abi elini omzuma atıyor.

"o kadar da değil. korkutma çocuğu amına koyayım."

bereyi çıkartıp omuzlarımdan çeviriyor ve etraflıca bakıyor saçlarımın durumuna.

"biraz yakmışsın sanki."

"biraz mı?..."

ellerimle yüzümü kapatıp başımı ağlamaklı bir şekilde öne eğiyorum. pete de sarılıp kafamı omzuna yaslıyor.

"tamam, bak sakin ol. hem ben senin için çözümün nerede olduğunu biliyorum sanırım."

bir umut kafamı kaldırıyorum ve o'nu görüyorum. tankhun!

"noldu lan eşek mi sıçtı saçına bu ne hal? bahsettiğin kadar varmış he."

saçlarımı adeta kuaför edasıyla kontrol ederken pete'e de geri bildirim veriyor.

"abi, hepsi macau itinin suçu."

bunu dememle hırs ve öfke ile macau'ya dönüyor.

"siktir git lan burdan. demedim mi gözüm görmesin seni diye? abini de al git! çıkın lan buradan!"

a spring in his steps, kimchayHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin