Genç adam, üstüne başına çeki düzen verip sol bileğindeki saate bir kez daha baktığında vaktin geldiğini fark etmişti. Çok değil beş altı dakika sonra ise altın sarısı saçların sahibini gördü. Genç kadın üzerindeki mor döpiyes ile her zamanki kadar kusursuz görünüyordu. Saçlarını uzatma kararı aldığını haftalar evvel düğünde de fark etmişti. Bu kararın çok yerinde olduğunu ise yeni idrak ediyordu.
Genç kadın tek eliyle kavramış olduğu yeşil buketi koltuk altına sıkıştırıp, yüzüne düşen saçları çekiştirirken daha fazla zaman kaybetmemesi gerektiğini düşünüp yolun karşısına geçti. Binadan çıkan kalabalığın arasına karışıp kadına doğru ilerlerken gözleri sık sık, kadının sıkıca tuttuğu papatya buketine kayıyordu. İçindeki huzursuzluğun kat be kat arttığını hissetse de geri adım atmadı. Hem, bahanesi hazırdı. Direkt öyle bodoslama konuya girecek değildi. Önce bir nabız ölçerdi. Kadının görüş açısına girdiğinde gülümsedi.
Sevde, karşısında Okan'ı gördüğünde şaşkınlıkla olduğu yerde durmuştu. Onu görmeyi hiç beklemiyordu. Gerçi düğün günü aralarında geçen ufak bakışmalardan sonra ondan bir adım geleceğini sanmıştı fakat üzerinden haftalar geçmişti. Sevde de zamanla boş bir düşünceye kapıldığını kabullenmişti. Şimdi ise onu işyerinin önünde görmek, kendisinde büyük bir şaşkınlığa yol açmıştı. Yavaşça yutkundu ve ona doğru minik bir adım attı.
" Selam, " dedi adam, sesinde onu görmenin barındırdığı bir keyif gizliydi.
" Selam. "
" Bu taraflarda bir işim vardı. Çıkarken gördüm seni, vaktin varsa oturup bir kahve içelim mi? Bayadır görüşmedik. " dedi hiç teklemeden.
Dakikalardır bu yalanına çalışıyordu. Oysa onun çalıştığı yeri bulup bir saat önceden kapısına pusu kurmuştu. Sevde kararsız bir yüz ifadesiyle dudağını büzerken telefonundan saate baktı.
" Şey, çok vaktim yok ama şurada bir saat oturabiliriz sana da uyarsa? "
Okan bir an ne işi olduğunu soracak oldu fakat hemen bundan vaz geçti. Başını sallamakla yetindi. Ardından birlikte hemen köşedeki minik kafeye doğru ilerlemeye başladılar. Kafenin içine girip yerleşene kadar, hatta garsona sipariş verene kadar ikisinden de çıt çıkmamıştı. Genç kadın yeşil gözlerini her metrekaresini ezbere bildiği kafede gezdirirken Okan boğazını temizleyip lafa girdi.
" Çiçeklerin çok güzelmiş. "
Sevde bakışlarını masadaki papatyalara indirdi.
" Teşekkürler. Terfi aldım da bugün... " diye açıkladı kısaca.
Okan gülümseyerek baktı.
" Tebrik ederim, bilsem ben de beyaz gül alırdım. "
Sevde en sevdiği çiçeği hatırlıyor olması bir yana buna gönderme yapmasına şaşırırken Okan ekledi.
" Tabi tesadüfen karşılaşmamız da cabası.."
Genç kadın nazikçe gülümsemekle yetindi. Kafası inanılmaz karışmıştı. Okan ona geri dönmek istiyor olabilir miydi? Kaşları çatıldığında bakışlarını kaçırdı. Saçmalama Sevde, diye geçirdi içinden. Seni istemeyen oydu.
Garson kahvelerini getirdiğinde teşekkür ederek üstündeki ceketi çıkarttı ve ayağa kalktı. Ceketini sandalyesine asarken Okan'a kısa bir açıklama yapmayı da ihmal etmedi.
" Lavaboya gideceğim. "
Okan sessizce başını salladığında genç kadın topuklularının üzerinde uzun ve ritmik adımlarla yanından ayrılmıştı. Okan, hem garson hem de Sevde uzaklaştığında vakit kaybetmeden masadaki bukete uzanmış ve kart var mı diye bakmıştı. Çiçeklerin arasındaki pembe zarfı keşfetmesi de pek uzun sürmedi. Zarfı açıp içindeki notu çektiğinde kaşları çatılmıştı.