Ellerim direksiyonu sıkıca kavrarken ayağımdaki düz taban ayakkabı ile var gücümle gaza basıyordum. Birden tüm sokak aydınlandığında panikle başımı hemen yanı başımda oturan Kenan'a çevirdim.
" Güzelim dörtlüleri yaktın. " dedi sakince.
Sesi ve yüzü son derece sakin olsa da ben telaşlanmıştım bir kere. Ayağımı gazdan çekip dörtlüleri nereden yaktığımı anlamaya anlamaya çalışırken direksiyonu da bırakıvermiştim.
" Nasıl yanıyorlar ki? "
Kenan uzanıp direksiyonu kavrarken bu kez daha uyarıcı bir tondan konuştu.
" Direksiyonu bırakma, gazdan da çekme ayağını. "
Ayağımı yeniden gaz pedalına attım fakat bu kez de ani bir savrulmayla yolun ortasında durmuştuk.
" Hayatım sol fren, sağ gaz. " deyip derin bir nefes doldurdu ciğerlerine.
Sıkıntıyla solurken ellerimi ve ayaklarımı çekmiştim.
" Olmuyor işte. Geriyorsun beni. " diye huysuzlandım.
Yıllar önce abimler de öğretmeye çalışmıştı fakat asla sakin kalamadığım için sürekli hata yapıyordum. Benim için araba kullanmak zamanla fobiye dönüşüvermişti. Çatık kaşlarımın altından direksiyona bakarken söylenmeye devam ettim.
" Asla yapamayacağım. Boşa uğraşıyoruz. "
Kenan tüm bu serzenişlerime alışıktı artık bu yüzden üstelememişti.
" Tamam hadi geç bakalım buraya, evimize dönelim. " diyerek kendi kapısını açtığında ben de ikiletmeden kapımı açıp aşağıya indim.
Arabanın önünde karşılaştığımızda eğilip başıma bir öpücük kondurdu.
" Zamanla alışacaksın. " dedi her zamanki gibi.
Omuz silktim çocuk gibi. Bir şeye alışacağım falan yoktu. Günlerdir her akşam evin yan sokağında sürüş denemesi yaptırıyordu fakat bir gram ileriye gidebilmiş değildim. Açık olan kapıdan yolcu tarafına yerleşip kemerimi bağlarken kapımı kapattı ve kendi koltuğuna oturdu.
" Sevde ne güzel sürüyor. " dedim mızmızlanmaya devam ederek.
Sanki sürememe sebebim Kenan'mış gibi, tüm nazımı ona yapıyordum. Kapısını çekip koltuğu kendi boyuna göre ayarladı ve kemerini bağlarken bana yandan bir bakış attı.
" Sen de süreceksin. "
Kollarımı göğsümde kavuşturup camdan dışarıya bakmaya başladım. Nedense bana pek öyle gelmiyordu.
" Sana güzel bir spaghetti yapmamı ister misin? "
Omuz silktim tekrar fakat fikir epey hoşuma da gitmişti. Acıkmıştım ve Kenan'ın Spaghetti Carbonarası çok iyi oluyordu. İstemsizce alt dudağımı yaladığımda bunu yakalamış ve hafifçe gülmüştü. Beni bu kadar iyi tanıması ve sürekli gözlemlemesi sinirime dokunuyordu bazen. Arabayı kolaylıkla bizim sokağa sokup park yerine park ettikten sonra, çocukça davranışlarımın biraz daha süreceğini bildiğinden olsa gerek kapımı açıp beni tek hamlede kucağına almıştı. Kollarımı boynuna dolarken bacaklarımı sallamaya başladım.
" Ne yapıyorsun? "
Tek koluyla beni tutarken diğer eliyle kapımı kapattı ve arabayı kilitledi.
" Bebeğimi taşıyorum. " dedi son derece normal bir şeyden söz edercesine.
" Ben bebek değilim. " dedim huysuzca fakat hayır öyleydim.
Onun bebeğiydim.
Gülümsedi ve aklımı başımdan aldı. Kirpiklerimi şaşkınlıkla kırpıştırırken yüzünü incelemeye başlamıştım. Nasıl bu kadar yakışıklı olabilirdi ki? Hele ki şu gözlerin güzelliği...