Bir anda Pepper atladı ortaya;
"DNA testi yapalım."
Bir anda ayağa kalktım. "Mümkün değil. Size iyi akşamlar." Yutkundum ve burnumu çektim. Asansöre doğru adımladım. Tam düğmeye basacaktım ki asansörden Thor çıkageldi. Steve ise arkadan seslendi. "Thor! O kızı tut." Kaşlarımı olabildiğince çattım ve asansörün yanındaki merdivenlere hızlı bir adım attım. Koşmaya başlamıştım, Natasha arkamdan geliyordu. Gözlerimi devirip merdivenleri hoplayarak indim ve yangın merdivenlerine çıkan kapıyı açtım. Hızla basamak aralayarak iniyordum. Tabii ki beni yakalayabilirlerdi, izin verirsem.
Derin derin nefes alıyordum. Yoksa nefesim kesiliyordu. Hala koşmaya devam ederken karanlık bir sokağa girdim. Arkamdan kimse gelmiyordu, zaten niye gelsinlerdi ki? Bunu öğrenmelerini istemiyordum. Hayatım bir anda değişecekti çünkü.
DNA testi... İstemiyordum. Kanıtı zaten elimdeydi, annem sayesinde. Ancak, istemiyordum işte.
Adımlarımı yavaşlattım. Eğildim, dizlerimi tuttum ve nefesimi düzene sokmaya çalıştım. "Hay sikiyim! Of! Of!" Yandaki çöp kutusuna hızlı bir tekme attım. Duvarı yumruklamaya başladım. Kendimde değil gibiydim. Hissettiğim tek şey kalbimin acısıydı. Haykırmak istiyordum. Bağırıp çağırmak istiyordum. Ellerim parçalanmıştı, acı hissetmiyordum. Deli gibi ağlıyordum. Hıçkırıklarımın arasına yağmur sesleri de karışmaya başlamıştı. "Neden! Neden ya neden?!" Hıçkırıklarımın arasından zor konuşuyordum. Yere çöküp oturdum. Dizlerimi kendime çekiş başımı ellerimin arasına aldım. Hunharca ağlıyordum. Bağırıyordum. Annemi, babamı, kendimi ve acılarımı. Bir anda neler olmuştu, kaldıramıyordum. Beni öğrenmemeliydi. Benden nefret edecekti. Hatta beni sınır dışı bile edebilirdi. Beni kendinden uzaklaştırmak için para sunardı, belki de bir yere kapatırdı. Sırf medya öğrenmesin diye.
Peki ya annem? Bu kadar basit miydi her şey? Bu kadar basit miydi bu olanlar? Bir vedasız gitmek bu kadar mı acı olurdu? Anne diyememiştim son kez, sarılamamıştım. Kokusunu unuttum mesela, sesini. Her gün saçlarımı okşarken bir şeyler mırıldanırdı. Unuttum.
"Sesini unuttum anne! Kokunu unuttum annem... Geri gel! Anne ne olursun, yalvarırım geri dön, ne olur geri gel ya!" Çok zor konuşuyordum. Ellerimin acısı yeni yeni yerini alıyordu. Onun acısına kafamı duvara vurup çığlık attım. Bağırdım. Acıyan aslında cidden bedenim değildi. Bütün kalbim siyaha boyanmıştı sanki. Hissetmiyordum mesela.
🤎
Hıçkırıklarım azalmıştı. Yeni yeni sakinliyordum. Yaklaşık iki saat olmuştu. Hava aydınlanacaktı yakında. Ben de zatürreden ölmezsem iyiydi. Zaten kötü olmuştum bir de bu aptal aptal ağlayışlarım yüzünden daha da kötü olacaktım. Yavaş yavaş mayışıyordum. Uykum geliyordu. Gözlerim kapanıyordu. Yağmur halen daha yağmaya devam ediyordu. Son kez yutkundum. "Anne yardım et..." ve gözlerim kapandı, karanlığa adımlarımı attım.
Selam gençler. Nasılsınız? Umarım iyisinizdir. Biraz kısa bir bölüm oldu ancak önceki bölümün uzunluğuna verin. 😸
Bölüm nasıldı? İlerleyen bölümlerde neler olabilir? Düşüncelerinizi ve fikirlerinizi yorumlara veya kendime ait instagram hesabıma (sudyildizz) iletebilirsiniz. Sizinle konuşmaktan ve fikirlerinizi almaktan zevk duyacağım. Seviliyorsunuz, öpüldünüz. 🫶🏻
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Stark's Daughter || Bir Çift Kahverengi (Düzenleniyor)
FanfictionEgosu, saçları, gözleri, kaşları... Tıpkı Stark gibiydi. Tony Stark. Her şeyden habersiz oyuncakçı bu adam, bu kıza ne yapacaktı kimse tahmin edemiyordu. Ancak iyi şeyler olmayacağı kesindi. Ona verilen zehir ile bambaşka birine dönüştü. Kimdi o? A...