1. BÖLÜM "Boya Kutusu"

30 1 1
                                    


Operasyon: Yenge Asmaca
1. Bölüm: Boya Kutusu

"Kaç kere dedim sana sana ekmek almaya git diye? Beni sinir etme Ekin, kalk çabuk!" diye bağırırken ayağımın altındaki terliği de salak kardeşimin kafasına doğru fırlatmayı ihmal etmemiştim.

Iskaladığım terliğin rüzgarı suratını yalayan Ekin gözlerini belerterek bana döndü, "Ya tamam dedik ya abla ya. Of, iki dakika bir şey izletmedin." Karşısındaki televizyonda oynayan Recep İvedik'in bilmem kaçıncı filmini görünce görünce gözlerimi devirmeden edemedim. Bininci kez izlediği filmi böldüğüm için bana kızgındı şu an, aman ne güzel.

Ekin komidinin üstünden birkaç bozukluk alıp da ekmek almaya gittiğinde, görevimi tamamlamış olmanın verdiği gururla mutfak masasının sandalyesine yayılarak oturdum. Annem kahvaltılıkları hazırlamış, tezgahın başında çayın demlenmesini bekliyordu. Bunu yaparken gözlerini zavallı çaydanlığa öyle bir dikmişti ki, gören içindeki suyu telepatiyle kaynatmaya çalıştığını düşünürdü.

Çıkardığım gıcırtılar yüzünden yüzünü bana aniden döndüğünde çaydanlıktan daha acınası bir hale düşmek üzere olduğumu biliyordum. Annem kaşlarını derince çattı ve ellerini beline atarak o meşhur samuray pozunu üzerine geçirdi.

"Bir gün de kalkayım annemlere kahvaltı hazırlayayım dediğin yok. Koskoca kız oldun, ayıp ayıp. Mahalledeki yaşıtların her gün pastalar börekler açıyormuş, sen aha öyle otur kös kös. Tamam mı kızım?"

Masadan çatalladığım zeytini sakız gibi çiğnerken annemin tüm sözleri bir kulağımdan girer girmez yağ gibi kayıp diğer kulağımdan çıkıyordu. Her zamankinden bir tık kırmızı suratından tırsınca ağzımdaki lokmayı yuttum, ellerimi birbirine ciddiyetle kenetleyip her zamanki kartımı oynadım.

"Ama ben kariyer yapıyorum. "

Annem devirdiği gözlerinin ardından ağzını açıp iki çift laf daha etmeye yeltenmişti ki, ivedilikle sözünü kestim. "Tıp okumak ne kadar zor biliyor musun sen? Tüm sene okulda sürünüyorum, sonra iki aycık tatilimde de iki dakika rahat vermiyorsun. Benim o kadar boş vaktim olsa hepsinden iyi pasta börek yapardım bir kere."

Annemin gözlerinden merhamet pırıltıları geçtiğinde kendimi acındırma kartının yine işe yaradığını anlamıştım. Dudak büküp ocaktaki çaydanlığı almaya dönmüşken içeriye saçları dağınık, uykulu gözleriyle babam girdi.

"Kahvaltı hazır mı hanım?" diye cızırtılı bir sesle sorarken önünü bile göremiyordu. Annem "Kör müsün Haldun? Hazır ya işte, otur hadi." diye hafiften cırladı, babam da masanın baş köşesine, her zamanki yerine oturduktan sonra homurdanmaya başladı.

"Okan nerede hanım?" Abim nerede olabilirdi ki, ya dışarıda mahalleden arkadaşlarıyla takılıyordur ya da iştedir. Bugün de tatil günü olduğuna göre...

Beklediğim cevabı annem "Kerem ve Yusuf'la çıktılar, dışarıda kahvaltı edeceklermiş." diyerek verdiğinde elimdeki taze peynir parçasını ağzıma atıyordum. O sırada çalan zilin sesini duyduk, kahvaltı masasına hüzünle bakıp kapıyı açmaya gittim. Cızırdayarak açılan kapının ardında beklediğimin aksine elinde ekmekle Ekin değil, ayıcıklı pembe pijamalarıyla Mevsim vardı.

Bana suratını ekşiterek bakan Mevsim, kaşlarımın hayretle havalanıp dudaklarımın büzülmesine sebep olmuştu. En sonunda dayanamayıp "Ne oldu dört Mevsim'im? Yazın kışa dönmüş gibi?" diye kinayeli bir soru sorduğumda, beni ittirerek içeriye girdi.

OPERASYON: YENGE ASMACAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin