2. BÖLÜM "Müstakbel Yenge"

8 0 0
                                    

Operasyon: Yenge Asmaca
2. Bölüm: Müstakbel Yenge

Kapının önündeki platin saçlı, burnu ve dudağında estetik olduğu aşikar olan, gözlerindeki mavi lens gün ışığında yapaylıkla parıldayan kızla bir süre bakıştık. Ardından beynimde halay çeken bir milyon soruya rağmen eğreti bir şekilde gülümseyerek
konuşabilmeyi başardım. "Ee ben Mevsim'e bakmıştım da... Siz kimsiniz?"

Suratı şaşkın bir balon balığına benzeyen kız minik sahte bir kahkaha attı ve tiz sesiyle bana doğru eğilerek soruma cevap verdi. "Haha öyle mi? Ben Mevsim'in müstakbel yengesi oluyorum canım, memnun oldum."

Tek elini bana doğru uzatmış bunları söylerken, az önce duyduklarımı haklı çıkarır nitelikteki sözleri şaşkınlık içinde biraz daha debelenmeme sebep oldu. Yamuk gülüşüm biraz daha yamuldu ve kendimi uzattığı eli sıkarken buldum.

Yalnızca birkaç saniye sonra arkadan gelen adım sesleri üzerine bakışlarımı kızın arkasına sabitledim. Mevsim omuzları önüne düşmüş, yazı kışa dönmüş silüetiyle kapıya doğru yaklaşıyordu; adım sesleri bile sanki perişanlığını haykırır gibiydi.

Çevresi sinirle kızarmış gözleri önce platin saçlı kıza sonra bana döndü, bitkin ve kısık ses tonuyla "İki dakika içeri gelsene Ahu." diye fısıldarcasına konuşup arkasını döndü. Peşine takılmadan hemen önce kıza bir baş selamı verdim ve aşina olduğum koridorda Mevsim'i odasına doğru takip etmeye başladım.

Kapıyı arkamdan kasıtlı bir gürültüyle kapattıktan sonra bana döndü ve sinirle dişlerinin arasından tısladı. "Bil bakalım ne oldu Ahu? Abim az önce bu yellozu nişanlım diye getirdi. Buna inanabiliyor musun? Sinirden delirmek üzereyim, ağhh." diyerek odanın içinde volta atarken bir yandan da parmaklarını hışımla saçlarının arasından geçiriyordu.

Zihnimde rengarenk led levhalarla 'Kerem Abi' ve 'nişanlı' kelimeleri süzülüyor ancak bir türlü mantık çerçevesinde bir araya gelemiyordu. Kerem Abi kesinlikle evlilik karşıtı bir insandı, hatta sırf bu yüzden Güler Teyze eli böğründe sürekli Kerem Abi'ye birilerini ayarlamaya çalışırdı. Evlerinin bir numaralı gündemi 29 yaşındaki Kerem Abi'nin bir türlü oldurulamayan evliliği ve Güler Teyze'nin bu konudaki tükenmeyen çabalarıydı. Şimdi ise bir kız getirmiş ve 'Bu benim nişanlım.' diyordu ha, işte bu gerçekten beklenmedikti.

Ben de pek hoşlanmamıştım, belki de pek bizimle aynı kafadan görünmediği için. Yine de o kızın silikon tabancasına dönmüş ve boya kutusuna düşmüş sıfatını saymazsak ilk görüşte o kadar hoşlanılmayacak bir şeyi olduğunu sanmıyordum. Bu yüzden merakla Mevsim'e sordum. "Tamam ben de pek hoşlanmadım ama niye bu kadar nefret ettin ki kızdan şimdiden?"

Mevsim kendini yüzüstü yatağına fırlattı ve bacaklarıyla havayı tekmelerken çığlık çığlığa konuştu. "Kanka bu kızın adı ne biliyor musun? Sinem! Bizim Yelloz Sinem lan bu!"

Şaşkınlıktan tükürüğüm boğazımda kaldığında içli içli öksürmeye başladım, Mevsim de gelip sırtıma vurarak beni ayıltmaya çalıştı. Nihayet sesime ulaşabildiğimde telaşla "Ne dedin, Sinem mi bu? Bu Sinem o Sinem mi yani! Yuh!" diye çığırdım.

Eğer doğru anladıysam bu kız Kerem Abi'nin üniversitede iki yıl çıktığı eski sevgilisiydi. Mezun olduktan sonra Kerem Abi'yi terk edip Amerika'ya gitmiş, hatta orada başka bir adamla evlenmişti. Ben daha önce Sinem'i hiç görmemiştim ama Mevsim'den ve Güler Teyze'den duyduğuma göre çok iki yüzlü, fena bir kızmış. Kerem Abi'nin yanında ayrı, yalnızken ayrı davranan; çok yapmacık ve içten pazarlıklı, sinsi bir tipmiş. Ayrıldıklarını duyduklarında Güler Teyze tüm mahalleye lokma döktürtmüş, Mevsim de birkaç gün ağzı kulaklarında gezinmişti ortalıkta.

Mevsim suratından düşen bin parça dudaklarını büzerek "Evet bacım, evet o Sinem bu. Gene bulmuş abimi manyak karı." dedi ve bacaklarıyla havayı dövmeye devam etti.

O sırada kapının ardından bir gürültü duyduk, devamında da Kerem Abi'nin sinirle "Evlenmeyeceğim diyorum kabul etmiyorsun, evleneceğim diyorum onu da kabul etmiyorsun. Ne istiyorsun anlamıyorum sen benden anne!" diye sesini yükselttiğini.

Bu isyan karşısında Mevsim'le aynı anda bakışlarımızı kapıya diktik, kapıyı açıp da kaosun ortasına dalsak mı emin değildik. En sonunda Mevsim yataktan kalkıp kapıyı araladığında el mecbur onu takip ederek salona doğru yöneldim, Sinem denen kız kapının pervazında dikelmiş olanları seyrediyordu. Güler Teyze ve Kerem Abi ise sinirden kızarmış birbirlerine kötü bakışlar atıyorlardı. Güler Teyze parmağını dikeltip Kerem Abi'ye yöneltti.

"Bana bak Kerem, ben diyeceğimi dedim. Bu kızı gelinim olarak kabul etmiyorum, o kadar."

Kerem Abi parmaklarını zaten dağınık olan kahverengi saçlarından geçirerek onları daha da dağıttı ve annesine bezgin bir ses tonuyla "En sonunda etmek zorunda kalacaksın." dedi. Ardından arkasını dönerek olduğumuz yere, odanın çıkışına doğru sert adımlarla yürümeye başladı.

Kerem Abi'nin hali alışkın olduğum sakinliğinin oldukça dışındaydı, bu yüzden yanımıza kadar ulaştığında yerimde hafifçe küçülerek Mevsim'e doğru eğildim. Bize anlık bir bakış attıktan sonra Sinem denen kızın elini tuttu ve saniyeler içinde beraber evden ayrıldılar.

Arkalarından bakakaldığım bir zaman diliminin ardından Mevsim'e döndüm, bakışlarımızla anlaşarak kendisini yorgunca koltuğa bırakan Güler Teyze'nin yanına yürüdük. Elleri yorgunlukla şakaklarını ovuyor, dudaklarından sitem dolu mırıltılar birbiri ardına dökülüyordu.

Göz ucuyla bana bakıp "Ahu sen mi geldin yavrum, kusura bakma hoş geldin de diyemedim." diye seslendi. Sehpanın üzerindeki kolonyayla bileklerine masaj yaparken "Ne kusuru tontonum sen iyi misin onu de asıl." diyerek cevapladım. Ponçik Güler Teyze'cim nadiren böyle keyifsiz, üzgün olurdu; onu böyle görmek dudaklarımın minikçe büzülmesine ve yalan yok Kerem Abi'ye biraz kızmama sebep olmuştu.

Güler Teyze'yle biraz dertleşip onu sakinleştirme çabamızdan sonra Mevsim'e dönüp "Kanka biz dışarı çıkacaktık, şimdi gitmezsek geç olur. Çıkalım mı?" diye sordum.

"Evet ya çıkalım çabuk. Biraz kafa dağıtalım, cidden çok ihtiyacım var şu an." diyerek cevap verdiğinden tontonumla hızlıca vedalaştık ve kendimizi dışarı attık. Mevsim irislerine çarpan parlak güneş ışınlarının önüne güneş gözlüğüyle set indirdi ve oflaya puflaya bağcıklarını bağladı. Bir yandan da hayata, varlığına, kaderine çemkiriyordu.

"İki gündür bu çektiğim nedir ya. Dün Buğra salağı, bugün de abim manyağı. Etrafımda bir tane düzgün insan yok Allahıma."

Eğildiği yerden doğrulduktan sonra yanağımdan minik bir makas aldı ve "Sen hariç bebeğim." deyip önden yokuş aşağı yürümeye başladı.

*****

Evet ikinci bölümle karşınızdayım. Bizi bekleyen çok eğlenceli, aksiyonlu ve romantik bölümler var önümüzde. O yüzden lütfen oylamayı, yorum yapmayı unutmayın!
Bir sonraki bölümde görüşmek üzere.
:)

OPERASYON: YENGE ASMACAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin