Büyük bir ayin odasının tam ortasındaydı, ellilerininde olan adam. Bakmayın ellilerinde olduğuna, ne elli yaşındaki birinin vüduduna ne de gücüne sahipti.
Kanı ile büyük bir pentagram çizmiş ve her ucuna da şeytani birer mühür çizmişti. Kollarını kaldırarak yıldıza uzattı ve ürkütücü bir ilahi söylemeye başladı. Bileklerine açtığı yarıklardan litrelerce kan dökülerek kara büyünün etkisiyle pentagramın ortasına yol aldı. Kan yere çarpıp kutsal bir altın renkte parlamayarak saniyeler içinde toprak tarafından emildi.
Antik yunanlardan kalma ilahi devam ederken toprak sanki yutmak istercesine kendisini içine çekmeye başladı. Toprak ağzına dolana kadar da kutsal ilahiyi söylemeye başladı. Başı da toprağın içine girdiğinde ayinin başlangıç kısmı tamamlanmış oldu.
Şimdi ihanetinin bedelini ödeme zamanıydı.
Ölü bir adamdan korkulmaz, değil mi? Uchiha Obito korkuyordu.
------------------------------
Yer içine aldığı bu lanet olası canı dışarı atmak istercesine sallanmaya başladı. Toprak ortadan ikiye ayrıldığında içinden bir adam kustu. Uzun siyah saçları, toprak içinde kalmış üstü ve boş gözleri ile yıllar önce ölmüş bir adamı çıkardı.
Genç çocuk hemen elindeki bıçağı adamın boynuna savurup kesmeyi hedefledi. Şu ana kadar asla hedefi kaçırmamıştı. Yine kaçırmayacağını düşünüyordu. Ama daha yeni dirilmiş adam kılıcı ne kadar riskli olsa da ucundan tuttu ve duvara savurdu.
Bu kadar çabuk kendine gelmesi imkansızdı, ama o adam için imkansız diye bir şey yoktu. Doğrulup oturduğunda bu sefer genç çocuk kendini adamın üstüne atarak onu yere mıhlamayı hedefledi ancak adam bu hamleden de kaçtı. Genç, jutsularının da fiziksel saldırılarının da ona karşı işe yaramaz olduğunu ustasından duymuştu ama onu öldürmek için başka seçeneği yoktu. Eğer o adam bu ayin alanından çıkarsa tüm dünya altüst olurdu.
Adam ayağa kalkıp vücudunun üst kısmını belinden döndürerek kendini esnetti. "Paslanmamışım, güzel." Avucunu yukarı bakar şekilde açtığında elinde bir ateş topu belirdi. "Bakalım ne kadar çakram varmış?" Üstüne fırlattığı ateş topundan takla atarak kaçan genç, ayinin yapıldığı topraktan ustasının sonunda çıkabildiğini gördü ve hemen kolunun altına girerek onu bir sütunun arkasına gizledi. "Obito-sama, iyi misin?"
Kendine gelmeye başlayan Obito öksürdü. "Rev. Uchiha Madara'yı öldürmen lazım."
"Beraber." Dese de içten içe bunun zaten olmayacağını anlamıştı.
"Bedenim bu ayini kaldıramazdı zaten." Titreyen elini görebilen tek gözüne götürerek tırnaklarını geçirdi ve gözünü iğrenç bir ses ve görüntü ile çıkardı ama Rev tepki vermedi. "O adamı öldürmezseniz dünyanın sonunu getirir. Benim yapamadığımı yapar ve başarılı olur."
Rev de soğukkanlılıkla kendine ait olan gözünü çıkardı ve kırmızı rinneganı yerleştirdi. Saniyeler içinde sinirler birbirine bağlanırken görebilmeye başladı. Artık ustasının her iki kırmızı rinneganı da ona aitti.
"Yetti bu kadar oyalanma!" Madara elinin hareketi ile arkalarına yaslandıkları sütunu odanın diğer köşesine fırlatıp parçalarken, Rev Obito'nun eğilmesini son anda sağladı ve oyalanmadan sütunun arkasından fırlayarak dövüşmeye başladı. Bir yandan yumruklarıyla bir yandan da jutsuları ile saldırıyordu. Bu jutsular ise bilindik element jutsuları değildi. İkili anti-çakra mücadelesi veriyordu. Obito'nun anti çakrayı kimden öğrendiği belliydi anlaşılan.
Beklemediği saldırı Rev'i göğsünden yaraladı. Geriye doğru düşüp sırtını duvara çarparken Madara üstüne doğru saldırarak kafasını ezmeyi amaçladı. Bu hareketi Rev'in kendini yana atarak kaçmasıyla engellendi. Eğer yarasını kapatmazsa kan kaybından ölmesi yakındı. Bu yüzden kaçmak zorundaydı.
Obito'yu burada ölüme terk edemezdi. Her ne kadar yakın zamanda zaten ölecek olsa bile ve uzun yıllardır hayatını mahvetmiş olsa bile daha iyi bir hayatı düşünemeyecek kadar uzun süredir Obito yanındaydı. Rev defalarca Obito'yu öldürmeye çalıştığında bile yaralarını sararak onu tedavi eden kişi de, akşamına daha küçücük bir çocuk olmasına rağmen odasını ziyaret eden de Obito'ydu. Böyle bir ortamda büyüyen Rev'in sevgi anlayışı da böyle olmuştu; Sevmek yok etmekti ve sevilmek, yok edilecek kişi olmaktı.
Bu yüzden sevdiği kimse yoktu. Kendisini yok edebileceği için kendisini bile sevmiyordu.
Obito'yla birlikte kaçmak için onu bıraktığı sütuna bakındı ama sütunun devrildiğini gördü. Düştüğü yerde kanlar ve organ parçaları vardı. Ölmüş müydü?
Düşüncesini teyit etmek için sütuna daha da yaklaştı ve kafasının ezilmiş bir şekilde sütunun kenarından çıktığını gördü. Beyin parçaları -şaşırtıcı bir şekilde CİDDEN beyni vardı!- ağzına akmıştı ve boş göz çukurlarından kan ile beyin sıvısı akıyordu.
Arkasından gelen saldırıyı hissettiğinde kendini sütunun arkasına zor attı ve patlama ile sütun, Obito'nun cesedi ve Rev odanın diğer tarafındaki duvara çarptı. Rev son anda çevresine sardığı çakra kalkanı ile yaralanmasını biraz daha az yapabildi. Şuan çok şanslı bir pozisyondaydı, hemen kaçabilirdi. Ayin salonunun içinde ışınlanamayacağı için salonun dışına çıkması gerekiyordu.
Madara tekrar üstüne saldırırken bir ışık parladı ve
Rev, Madara'ya yaptığı son saldırıdan sonra sonunda ayin odasından çıkabilmişti. Göğsündeki yara biraz daha iyiydi ama kesinlikle bakım yapılması gerekiyordu.
Gidebileceği tek bir yer vardı.
Konoha.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Revenger Uchiha / NaruSasu-Harco
Fanfiction(OmegaVerse!)+(Smut!)+(NaruSasu!)+(Harco!)+(Mpreg!)+(NaruSasuSmut!)+(KawaMenSmut!)+(AlfaNaruto!)+(AlfaSasuke!)+(AlfaKawaki!)+(AlfaMenma!)+(AlfaSarada!)+(OmegaBoruto!)+(AlfaHarry!)+(OmegaDraco!)+(Alfaİtachi!)+(OmegaShisui!)+(AlfaSakura!)+(OmegaHinata...