5/ ''Senden bana bir zarar gelecek değil.''

93 11 11
                                    

Menma aşağı kata inecekti ama anne ve babasının çocukları aşağı kata yolladığını duymuştu. Bu yüzden aşağı inmedi. Çocuklarla uğraşmak istememişti. Bu yüzden hemen yanındaki odaya camdan atlamak için girdi.

Ama onun yerine durdu ve çocukluğunu geçirdiği odasına baktı. Her şey yerli yerindeydi. Tam da bıraktığındaki gibiydi. Evleri değişmiş ve yeniden yapılmıştı ama odası... Demek ki hep aynı kalmıştı.

Çocuksu bir düşünceyle cidden her şeyin yerli yerinde olup olmadığını merak etti. Yatağına oturdu. Yumuşaktı. Eskiden daha mı yumuşaktı ya da daha mı sertti? Hatırlamıyordu ki.

Posterlerinin sırası böyle miydi? Hatırlamıyordu. O çok sevdiği mavi kareli battaniyesi bu muydu yoksa daha açık tonlu bir mavi miydi? Kıyafet dolabının kulpları hangi renkti ki? Küçükken hep oynadığı oyuncaklar bunlar mıydı? Yoksa hepsi Mandela Etkisi'nin bir sonucu muydu? Sadece geçmişini yanlış mı hatırlıyordu?

Bunun doğru bir cevabı olamazdı elbette. Bu yüzden en azından kendini ikna edebileceği tek bir yol vardı. Bazasının altına elini uzattı ve yıllar evvel açtığı yırtığı buldu. Elini yırtığın içine uzattığında sert metal sapı kavradı ve bıçağı çekerek dışarı çıkardı. Güneşin direkt yansımasıyla parlayan bıçak göz kamaştırıcıydı. İçinde Naruto'nun, Kushina'nın, Minato'nun ve diğer büyük büyük atalarının çakrası vardı. Büyüdüğünde bunun içine kendi çakrasını koyması gerekiyordu ama şartlar yüzünden hiç yapamamıştı.

Şimdi yapabilirdi, ama yapmak istemedi. Mavi, kırmızı, yeşil, sarı, turuncu, mor, pembe... Kendi çakrasını katarak bu renk şölenini bozmak istemiyordu. Anti-çakra kullanıcısı olmak kendi çakrasının rengini geri dönülemez bir şekilde bozmuştu çünkü.

Siyah.

Menma bunu yapmak istemediğini bile bile bıçağın içine çakrasını yöneltti ve koyu karanlığın renkleri bir bir söndürmesini izledi. Ardından bıçağın içindeki çakra zonklamaya başladı. Bir nabız gibi, canlıymış gibi kalp atışına benzer bir güç salgılanmaya başladı bıçaktan.

Bıçağı hareket ettirdiğinde koyu pırıltıları gördü. Bu renk o kadar koyuydu ki kendi yansımasını bile görememişti.

Aynı bıçağın renginin solması gibi, yıllar önce onun ruhundaki iyilik de bu şekilde çekilmiş ve bitmişti.

Herkesin başına gelecek olan şey buydu.

İyilik, sömürülmeye mecburdu.

----------------------------------------

Hiç kıpırdamadan geçen üç saatin sonunda Kawaki artık Menma'nın uçurumun kenarına gelmeyeceğine emin olmuştu. Aslında, neden gelmesi gereksindi ki? Yıllar önce buluştukları bu mekan neden Menma için önemli olsundu ki? Büyük ihtimalle hatırlamazdı bile.

Ama Kawaki'nin gidebileceği başka bir yer de yoktu ki. 13 yıldır görmediği Menma'nın elbette gidebileceği başka yerleri olmalıydı. Hepsini tahmin edemezdi ya. Sadece çocukluk yaparak buraya gelmişti.

Belki de eve dönmeliydi.

-----------------------------------

Menma şoka girmiş gibi sırtını çocukluk bazasına yaslamış bir şekilde elindeki bıçağa bakarak oturmuştu. Zihnini darmadağın eden düşünceleri hem tanıdık hem de hiç tanıdık olmayan bir ses böldü.

''Burada olduğunu tahmin etmiştim.''

''Nasıl?''

Sarada cam pervazından atlayarak odaya girdi. ''En kolay kaçma yolu burasıydı çünkü. Sen kaçmayı seviyorsun.''

''Haklısın.'' Menma tartışmadı. Kardeşine de bakmadı. Bakamadı daha doğrusu. En son bebek kıyafetleriyle bıraktığı kardeşi ne ara bir kadın olmuştu ki? Altında uzun siyah bir pantolon ve uzun kollu kırmızı bir kazak vardı. Eğer yüzüne baksaydı kırmızı gözlüğünü görebilirdi. Bakamıyordu ki? Kısacık saçları ne zaman beline kadar gelecek kadar uzamıştı ki?

''Elindeki ne?'' Diye sordu Sarada abisinin konuşmayacağını anladığında.

''Babamın bana beş yaşında verdiği aile yadigarı bıçak. Eğitimim bittiğinde içine çakramı koymam gerekiyordu. Bugüne kısmetmiş.'' En azından konuşabileceği bir konu olduğu için mutlu olmalıydı. Neden gittiğini açıklamak mı? Bunu hiç ama hiç istemiyordu.

''Bakabilir miyim?''

''Anti çakra elini yakar. Bıçağı kaldırdığında sivri ucundan siyah bir duman yayıldı ve Sarada'nın çevresinde bir tur döndü. ''Zehirli çakra dumana benzer bir maddenin haline sahip. Gaz ama dokunabilirsin ama dokunan ve soluyan kişiyi zehirler. Şuan zehir yok. Soluman da zararsız ama dokunmak tehlikeli.''

''Senden bana bir zarar gelecek değil.'' Parmağını dumana sürttüğünde geri çekip hiçbir şey olmadığını görmüştü. ''Gördün mü?''

Menma şüpheli bir şekilde dumana baktı ama bir şey demeden dumanı geri çekti. Bunu sonra araştırabilirdi.

''Neden-''

''Sen neden gittin?'' Diye sordu dayanamayarak. ''Burada neden diye bir soruyu sormaya sadece benim hakkım var.''

''Güç.'' Kafasını çevirerek odağını değiştirdi. Ani bir kararla söylememeye karar vermişti. Sarada'nın kendini suçlu hissetmesi yerine ona sinirli olması daha iyiydi. ''Ve nefret. Anne ve babamdan nefret ediyordum. Güçlenmek ve intikam almak istiyordum.''

''İntikam almaya mı geldin yani buraya?''

''Ustamla birlikte intikam duygum da öldü.''

''O adama usta diyemezsin!'' Sarada sinirle Menma'nın sırtını yasladığı yatağı tekmeledi ve yatak duvara sertçe çarparken Menma'nın sırtı boşlukla karşılaştı ama düşmedi. ''O adam seni bizden, benden çaldı ve ailenden, benden nefret etmeni sağladı!''

''Senden nefret etmiyorum.''

''Niye yüzüme bakmıyorsun o zaman?! Niye yıllarca benimle iletişime geçmedin?! Ben dört yaşımdaydım sen bizi terk ettiğinde! O ustan beni öldürdüğünde de dört yaşındaydım!''

''Kawaki'den haberlerini alıyordum.''

''Kawaki mi?! Öz kardeşin dururken Kawaki ile mi iletişime geçtin?''

''Dirildiğinde yedi yaşındaydın. Seni geri dönme ihtimalime inandıramazdım. Geri döneceğim net değildi çünkü.''

''Bu sikik bir bahane!''

''Bahanelerimin arkasına saklanıyorum çünkü. Saygı duy.''

''Seni de, bahanelerini de, bu duygusuzluğuna da-'' Sinir krizi geçirmemek içine derin bir nefes alıp elini sertçe ısırdı. Menma ise gülümsedi. Duygusuzluk? Evet. Menma duygusuzdu.

''Sarada, seni seviyorum. Tamam mı? Bunu bil. Annemi affetmedim. Babamı affetmedim. Obito'yu affetmedim. Ama seni affetmeme gerek yok çünkü sen affedilecek bir şey yapmadın.''

Eğer Menma Sarada'nın yüzüne baksaydı kız kardeşinin dolmuş gözlerini görebilirdi.

''Gel, sana bir kaç hikaye anlatayım. Fransa'da, yarı-çakralı insanların cesetleri ile ayin düzenleyerek kendine yeni bir kuyruklu canavar yaratmaya çalışan adamı durdurduğumu duymuş muydun?'' Kafasını kaldırarak kardeşine baktı ve gülümsedi.

''Duymayı çok isterim,'' Sarada abisinin yanına bağdaş kurdu ve heyecanla anlattığı hikayeyi dinlemeye başladı. 

Bazı sırlar hemen çözülmezdi ve abisi şu ana kadar gördüğü en büyük sırdı.

Arkadaslar ne ben oldum ne de hikayeyi unuttum relax olun olm bu seri benim gozzzzzz bebegim hem biliyonuz tfuda daha uzun bolum atmadigim zamanlar da olmustu bence sanslisiniz bile

Neyse tamam iste bi ara atarim yine bolum hadi eyw saglikli kalin hoscakalin

The Revenger Uchiha / NaruSasu-HarcoHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin