4.

1.9K 192 168
                                    

"Onun yüzüne baksana, masum görünüyor ama bir fahişeymiş meğer."

"Hwang Hyunjin'in hücresinden çıktığından beri gülümsüyor."

"Tek ihtiyacı olan iyi bir seksmiş." Jeongin yemekhanede kendi hakkında dönen dedikoduları işittiğinde gözleri hemencecik dolmuştu.

"Sen onlara aldırma çocuğum. Onlar serseri gibi birşey." Yaşlı kadın tepsisine pirinç lapası koyarken gülümsedi.

"Şey burada yemek yerine, avluda yiyebilir miyim acaba?" Jeongin sakince sorduğunda, yaşlı kadın olumsuzca başını salladı.

"Maalesef bu saatlerde avluya çıkmak yasak. Ama rahatsız olacağını düşünüyorsan koğuşunda yiyebilirsin." Jeongin ufakta olsa gülümseyip onayladı.

"Peki teşekkürler." Yavaşça koğuşa döndü. Tepsisini masaya bıraktı ve başını ellerine yasladı.

Ağlamak istiyordu. Burada bile hakarete uğruyordu.

"Neden öyle konuştular? Buradaki insanlar çok kötü." Çabucak ağlayan birisiydi Jeongin. Bu hep böyleydi.

"Sürekli aşağılanmaktan bıktım artık." Karşısındaki sandalyelerden birinin çekildiğini duydu. Başını kaldırıp baktığında Hyunjin'in ona çatık kaşlarıyla baktığını gördü.

"Neden ağlıyorsun yine?" Jeongin yaşlı gözlefini silip içini çekti.

"Önemli değil. Buradaki insanlar biraz fazla açık sözlü. Sanırım zamanla alışacağım-" Hyunjin işaret parmağı ile yanağındaki yaşı aldı Jeongin'in.

"Alışma. Sen buraya ait değilsin. Beyaz kanatlı bir meleğin cehennemle uyumsuzluğu kadar uyumsuzsun buraya." Jeongin dişleriyle ezdiği dudağını rahat bırakıp Hyunjin'e baktı korkakça.

"Neden bana iyilik ediyorsunuz? Sizin yüzünüzden insanlar benim kötü biri olduğumu söylüyor. Ben kötü biri miyim?" Hyunjin uzun parmaklarıyla örttü Jeongin'in soyulmuş dudağını.

"Sen ve kötü kelimesi. Sen beyazsın Jeongin. Bembeyaz. Bunu kim söyledi?" Cevap vermek istemedi. Kimsenin onun yüzünden zor duruma girmesini isteniyordu.

"Tanımıyorum." Hyunjin gülümsedi.

"Yüzlerini tarif et." Jeongin sinirlenmişti.

"İstemiyorum efendim! Kimseyi benim yüzümden azarlamayın işte!" Kalkıp yatağına ilerledi ve hemen yattı.

"Peki o zaman ben bulurum." Hyunjin kalkıp koğuştan çıktı.

***

Gecenin bir vakti gelen konuşma sesleri onu uyandırmıştı.

"Efendim lütfen acıyın!" Sonra Hyunjin'in küfür savuran cümlelerini duydu.

"Hanginiz ona 'fahişe' dedi söyleyin çabuk, yoksa hepinizin dilini koparırım." Adamlardan biri yalvarıp af dilemeye başladı. Jeongin merakla kalkıp, çıplak ayaklarıyla banyoya ilerledi.

Kapının arkasına saklanıp olanları izledi.

"Tutun şunu." Elindeki kerpeteni adamın ağzına soktuğunda Jeongin büyük bir çığlık attı.

"Yapma! Lütfen!" Banyoya girip Hyunjin'in eline sarıldı.

"O bunu hak ediyor." Jeongin başını kaldırıp Hyunjin'in yüzüne baktı. Gözleri her zamanki gibi dolu doluydu.

"Lütfen. Ben onu affettim." Adam aniden ayağa kalkıp Jeongin'i ittirdi.

"Senin affına ihtiyacım yok orospu." Hyunjin Jeongin'i kenara ittirdi ve adama bir yumruk attı.

"Sen onun affını hak etmiyorsun orospu çocuğu." Demin Jeongin yüzünden düşen kerpeteni alıp yeniden adamın ağzına soktu.

Jeongin dehşetle gözlerini ve kulaklarını kapadı.

Birkaç saniye sonra adamın çığlığı tüm koğuşu inlettiğinde Jeongin'in gözünden bir damla yaş düştü.

Bu korkunçtu. Sonra anladı. Hyunjin sadece kendisine karşı iyiydi. Ama diğerleri için oldukça tehlikeli birisiydi.

"Çöpe atın bunu." Elindeki kanla kaplı et parçasını adamlarına atıp ellerini yıkadı.

Jeongin ellerini azıcık aralayıp adama baktı. Ağzı kanla kapılıydı.

"Hadi gel Jeongin." Hyunjin elini omzuna atacağı sırada koşarak banyodan ayrıldı ve yatağına sığındı.

Titriyordu.

Gördüğü şeyleri unutması hiç kolay olmayacaktı.

tmfil | hyunin Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin