0.9 | kissing your lips

213 26 21
                                    

Teni tenime dinlemenizi tavsiye ederimmm.

Shin Ryujin

Saat gece üç dört sularıydı. Yavaş yavaş setteki herkes yorulmuştu. Kısacası uyku vaktimiz çoktan gelmişti. Birkaç kişi toplanıp yönetmeni uyumak için ikna etmiştik. Şimdi ise hep beraber çadırları kuruyorduk. Fazlasıyla yorulmuştum. Ning'i arayıp Cheirs'e yemek vermesini söyledim. Geceleri çok huysuz oluyordu. Telefonu kapattıktan sonra bizimkilerin yanına gittim. Çadırları kurmayı bitirmişlerdi.

"Ateş mi yaksak?" dedi Yeji. Mantıklı gelmişti. Hem eğlenebilirdik.

"İyi fikir. Kömür ve odunları getireyim ben." Chen malzemeleri getirirken ben, Beomgyu, Yeji ve birkaç kişi ortamı hazırlamaya başladık. Beomgyu ile mutfak sahnemizden sonra çok fazla konuşmamıştık. Açıkçası içimde ona karşı biriken garip duygular vardı. Bunun farkındayım evet ama emin olamıyorum. Yanlış bir şeyler yapmaktan çok korkuyorum. Ya Beomgyu benim yanlışımsa?

Elimdeki mor minderi yere koyup üstüne oturdum. Beomgyu sırıtıp yanıma oturdu. Yalan yok hoşuma gitmişti. Belli etmedim. Öyle istedim. Herkes başka bir şeyle ilgileniyordu. Chen'in ateşi tek başına yakamayacağını anlayınca dizlerimin üstüne bastırarak ateşin yanına geldim.

"İzin ver." diyerek elinden odunları aldım. İnternette gördüğüm bi tekniği denemek istedim. Bu sayede ateş daha uzun süre duracaktı. Sakince odunları dikmeye başladım. Ellerim kömür olmuştu. Kollarımla önüme gelen saçları geriye atmaya çalıştım. Ama fazla beceriksizdim.

Chen gülümseyerek "Bu sefer sen izin ver." dedi. Elleriyle saçlarımı tek tek toplamaya başladı. Bunu fazla narin yapıyordu. Garip hissetmiştim.

"Ya! Chen!" Beomgyu'nun sesi ile ikimizde ona döndük. Saçlarım Chen'in elinde havada kalmıştı. Beş saniye süren bakışmanın ardından Beomgyu konuşmayı hatırlamış olacak ki "Yönetmen sana seslendi. Gitsene. Acil bir şey galiba." Şüpheli. Elleri ile ensesini tutuyordu ayrıca asla bana bakmıyordu. Yönetmenin sesini de duymamıştım. Chen başını sallayıp "Bekle hemen geliyorum." dedi. Chen gittikten sonra Beomgyu arkama geçti.

"Sence de bu iş için fazla beceriksiz değil miydi?" Elleri ile saçlarımı toplamaya başladı. Bileğimdeki tokayı yavaşça çıkarıp saçlarımı topladı. Nefesini ensemde hissediyordum. Gerilmiştim. Hiç bitmesin istedim. Hep böyle kalmak istedim. Hava yüzünden soğuk olan ince uzun parmaklarını, ensemde gezdiriyordu saçlarımı toplarken. Resmen benimle oyun oynuyordu. Kötü olan ise beni çok çabuk etkisi altına alabiliyordu.

"İşte şimdi oldu." Kulağıma fısıldıyordu. Bilerek sesini derinden kullanıyordu. Yutkundum. Sırıtarak tekrar minderine oturdu. Oyun mu istiyordu? Oynardım. Başımı eğip gülümsedim. Gözlerine baktım.

"Kıskandın." Gözlerini kaçırarak gökyüzüne baktı.

"Kıskanmadım." Yakaladım seni Choi. Şimdi ebe benim.

"Beni istiyorsun, beni kıskanıyorsun." ve belki de seviyorsun... Gözlerini anında gözlerime kitledi.

"İstersem ne olur?" Elime kibriti alarak yanına oturdum. Dikkatlice beni izliyordu. Dudaklarıma bakıyordu. Ya dudaklarımın arasından çıkacak kelimeleri merak ediyordu ya da... Kibriti kutusuna sürttüm. Şimdi dikkati elimde yanan turuncu kibritteydi. Önce gözlerine baktım daha sonra kibriti hazırladığım odun yığınının üzerine attım. Az önce sıradan birkaç odun, dünyanın en güzel manzarasına dönüşmüştü: Ateş. Tekrar gülümseyip yüzüne yaklaştım. Kulağına doğru fısıldadım. Onu taklit ediyordum.

"Hayal dahi edemezsin Choi." Yutkundu. Gözleri dudaklarımdaydı. Eğlenebilirdim. Dilimle dudaklarımı ıslattım. Sırıtıp dudaklarını dudaklarıma bastırdı. Geç bile kalmıştı. Beni biraz daha kendine çekip ellerini belime sardı.

oyun, beomryu ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin