"Neden ordaydın?! Kendine zarar vermek mi istedin? Neler dönüyor?"
Kaya oflayarak nemli saçlarını karıştırdıktan sonra doğrulup Zeynep'in yüzüne bakmıştı.
"Ben, denizden korkmamak istedim."
"Ne alakası var! O fırtınada denizin yanına yanaşırsan dalgaların seni yutacağını adın gibi biliyordun!"
"Sena haklı Kaya. Nedenini söylemeden seni bırakmayacağız."
Burak ve Zeynep ona bir bebek gibi davranınca Kaya kötü hissediyordu. Sanki o yeterince büyük değilmiş gibiydi ve onlara hiçbir şeyi doğru düzgün anlatamıyor gibi hissediyordu.
"Özür dilerim, kendime zarar vermek istemedim. Sadece o an, aklımdan bir şeyler geçti ve hava karanlık olduğu için, denize dokunmak istedim. Bir kez olsun suyu hissetmek istedim. Aslında, bunu yapmamda gerçek bir sebep de yoktu. Bilmiyordum böyle olacağını."
"Kaya, biz seni kurtarmasaydık ölüyordun! Bunu yapacak yaşta mısın sen? Çocuk musun?"
"Çocuk falan değilim! Beni neden anlamıyorsunuz!? Artık yalnız kalmak ve olayları sindirmek istiyorum!"
Bu ikisinin de ağzını tıkamaya yetmiş bir çıkışmaydı. Bunun rahatlığıyla yerinden kalktıktan sonra Zeynep'in evinden çıkmak için yola koyuldu. Tekrar sahile inmek istiyordu, ama kendisinde bunu yapacak gücü bulamıyordu. Belki de gerçekten biraz uyuyup kendine gelmeliydi. Saat gece birdi.
Kapıyı aralayıp dışarı çıktıktan sonra ardından gelen adım sesleriyle durdu.
"Şu şemsiyeyi al yanına. Islanma daha fazla. Üşütme, dikkat et."
Burak elindeki şemsiyeyi ona uzatırken söylemişti bunları. Kaya ise onu yavaşça onayladı ve şemsiyeyi alarak açtı. Arkasına döndü ve monoton bir sesle konuşmaya başladı;
"Beni kurtardığın için teşekkür ederim. Zeynep'i üzdüğüm için özür dilerim. Anınızı mahvettiğim için özür dilerim. Onunla güzelce ilgilen ve keyfini yerine getir lütfen abi. Sen de kötü hissetme. Bu bir daha olmayacak."
"Peki, Kaya. Dikkat et kendine abiciğim."
Burak, Kaya'dan yedi yaş büyüktü. Zeynep ise altı. Onlara abi abla demeyi denemişse de başaramamış Kaya. Özellikle Zeynep vefat eden kardeşinden sonra kendisine abla denilmesine katlanamıyordu. İkisi ona her ne kadar küçük bir çocuk gibi davransalar da bazen Kaya bundan çok ama çok bıkıyordu. Sanki hiçbir zaman büyümeyecekmiş gibi düşünmek çoğu zaman canını sıkardı zaten.
"Kaya!"
Bu ses, gözlerinin daha açılmasına ve karşısında duran eve bakmasına neden olmuştu. Babası, nemli saçları ve yapılı cüssesiyle kapının dışında duruyor, çatılmış kaşları, önde duran çenesi ve ortası kırışmış alnı ile onu seyrediyordu.
"Buraya gel. Gel."
Adımları ona yaklaşır yaklaşmaz kapıyı hızla açıp Kaya'yı içeri atması bir oldu. Dizlerinin üstüne düşerken babası tişörtünü yakasından tutup onu kaldırdı ve yüzüne bir tokat attı. Saçlarından su damlaları ahşap duvara doğru sıçrayıp kirli izler bıraktılar. Dudağında sıcak kanı ve hafiften kendini belli eden acıyı hissedince gözlerini kapadı.
"Neredeydin bu saate kadar?! Ha!"
Cevap gelmedi. Kaya genellikle, konuşmazdı. Özellikle yabancılar ve babasıyla.
"Başına bir şey gelseydi? Hm! Aptal Herif! Görmüyor musun dışarıda fırtına kopuyor!"
Bu anın bir an önce bitmesini diledi içinden. Babasının yürüyüp salona gitmesini, oturup uzun bir süre sigara tüttürmesini istedi. Ve istediği şey birkaç saniye içerisinde gerçekleşti. Yatağına adımlamaya başlarken hissettiği bomboş bir duygu vardı içinde. Endişe, gerginlik, sinir, öfke. Ağzından süzülen kan çenesinden yere damlarken yatağına bıraktı kendini. Cenin pozisyonunda bacaklarını ellerine sararken bu bomboş hissin tüm bedenini kaplamasına izin verdi. Az önce, birkaç saat önce ölümden dönmüştü. Dört yıl sonra yeni biriyle tanışmıştı. Gerçi buna tanışmak demek biraz aptallık olurdu. Atlas gerçek miydi, bunu bile bilmiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Son Yaz, Siyah Deniz |BxB
Romance"Eski günlere geri dönmek istiyorum Atlas. Eski, ne kadar uzak olabilir ki bize? Yoksa biz mi gelecekte kaldık?" Bromance hikayesidir.