Birkaç gün sessizce geçmişti. Zeynep Kaya'nın yaralarına sıkça bakıyor, Atlas ise bir an olsun yanıbaşından ayrılmak istemiyordu. Kaya, anlaşılabilir konuşmaya başlamış, gülüyor, gülümseyebiliyordu. Yaralar iyileşiyor, iyileştikçe dışarıya çıkıp Atlas ve diğerleriyle vakit geçirebiliyordu. Artık o sıcacık acı, yerini tatlı bir sızıya bırakmıştı. Her ne kadar korkunç bir deneyim olsa da Kaya, alışkındı. Alışkın ve bitkindi bu yüzden, bir şey fark etmiyordu. Sonuçta Atlas onun yanındaydı. Artık bundan başka bir şey istememesi üzerine kafa patlatmalıydı sanki. Yoksa gereğinden fazla bağlanıp hayal kırıklığına uğrayacak gibi hissediyordu.
Gerçi, ona olan sevgisi gerçekten de sevgi miydi, emin değildi. Çünkü çocukluktan beri sevgisizliğin bataklığında boğulup duran çocuğu Atlas elinden tutup çıkarmaya çalışıyordu. Ona duyduğu dostane bir hayranlıktı. Daha fazlasını düşünemiyordu.
Serin bir akşamın esintisi kadar güzel şey yoktu. Çilekli limonatasını yavaşça yudumlarken Kaya yanındaki Atlas'a çevirdi bakışlarını. Boştu bakışları, ama rahatlamışlık vardı. Atlas'ın ona döndüğünde hissedebildiği tek şey dinginlikti. Yavaşça o da gülümsedi.
"Yorulduysan bırakayım seni." diye fısıldadı. Ortam kalabalık ve gürültülüydü. Kahkaha sesleri yükseliyordu. Klasik takım buluşmuş, her zamanki gibi ilk Burak sarhoş olmuştu. Şarkılar söyleyip Zeynep'i etkilemeye çalışıyordu, taze bir kavgaları olmuştu, ortamda olmayan Mert'e bakılacak olursa muhtemelen de onun yüzündendi bu kavga. Kimse tam olarak bilmese de herkes Burak'ın bu hallerine gülüyor, kahkaha atıyordu. Zeynep'in de arada dayanamadığını görmüştü. Ancak sıkı durması için kafa göz işareti yapıyor, tekrardan aynı kıvama getiriyordu Kaya.
"Yok, öylesine baktım. Hesabı ödeyecek param var mı onu kestirmeye çalışıyorum."
"Ne demiştim ben Kaya? Aramızda öyle şeylerin lafı falan olmaz. Ben öderim. Parayı mı dert ediyorsun?"
Utana sıkıla başını çevirdi Kaya. Atlas ise takılmak amaçlı omzuna omzuyla vurdu ve sesini yükseltip dönen sohbete katıldı.
Bir süre sonra içkileri yenilemek için masaya gelen garson Atlas'ın tarafına gelince birden durdu. Elini yavaşça Atlas'ın omzuna götürdü ve eğilip masanın üstüne bir kağıt koydu. Bu sırada herkes bir anda suspus olmuştu.
"İyi eğlenceler.." dedikten sonra gitti.
O uzaklaşırken Yakup hemen omzuna vurdu ve herkes garip sesler çıkararak Atlas'ın önünde duran öpücüklü numara yazan kağıda baktılar. Kaya içinde garip bir huzursuzluk hissetti. Gıdıklıyordu sanki o his, ancak rahatsız da ediyordu. Gülerek Atlas'a baktı.
"Ulan şanslı pezevenk! Bana şöyle güzel kız gelecek, numara verecek.. Hayal hayal!"
Serzenişte bulunan Ali'nin sesine Yakup'un sesi karıştı;
"Bu kızı kaçırırsan yeminle öldürürüm seni."
"Şaka gibi bir de numarasını verdi kağıda yazıp. Çok garip bir klişe. Absürt." diye araya karıştı Zeynep.
Atlas ise bir şey diyemeden yüzündeki saçma gülümsemeyle kağıda bakıyordu. Diğerlerinin gazına gelmiş olacak ki "Tamam tamam, bakarım illa." deyip kısa kesti. Kaya gözbebeklerinin büyüdüğünü, kalbinin göğüs kafesini sıkıştıran bir biçimde hızlandığını hissediyordu. Sanki onun ağzından çıkan bu sözler, ona iyi gelmiyordu. Tersi bir şeyler hissediyordu ve bu bilinmezlik Kaya'ya kötü hissettiriyordu.
"Kaya, sence de öyle değil mi? Güzel kız bence."
Evet, tıkanmıştı. Hissediyordu, içindeki o rahatsız edici dürtüyü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Son Yaz, Siyah Deniz |BxB
Romantizm"Eski günlere geri dönmek istiyorum Atlas. Eski, ne kadar uzak olabilir ki bize? Yoksa biz mi gelecekte kaldık?" Bromance hikayesidir.