anladığımız an.

60 5 3
                                    

Gökyüzü, bugün gereksiz bir serzenişte bulunuyordu adeta. Rüzgar almış başını, uzaklara esiyor, insanın ayağını yerden kesiyordu. Hava bulutluydu ancak yağmur yağacak gibi de görünmüyordu. Atlas, gökyüzüne bakarak bunları düşünüyordu. Elinde uzun zamandır içmediği sigarası, ona Kaya'yı hatırlatan bazı şeylerden biriydi. Dört gündür ondan haber yoktu, her gün gidip evi kontrol ediyordu ama, ses seda yoktu. Perdeler kapalıydı. Kapıyı tıklatınca da kimse açmıyordu. Belki şu babası olan adam açar diye umut edip çalıyordu ancak bir işe yaramıyordu. Onu beklerken, sanki ömründen ömür gidiyormuş gibi oluyordu. 

Yattığı yerden kalkınca annesinin çamaşırları serdiğini gördü. İplerdeki mandallarla rüzgara karşı koymaya çalışan çarşaflar, annesini de yoruyordu. Başını önüne döndürüp eğildi biraz. Sigarasını bitirip yere attıktan sonra ayağıyla ezdi. Kalkıp annesine selam verdikten sonra yürümeye koyuldu. Sahilin şamatalı sesi uzaktan kulağını dolduruyordu. Neyse ki kalabalığın arasından gitmeye niyeti yoktu. Üst mahalleye çıkan kestirme yoldan yürüdü. Yüzü ifadesiz ve solgundu. Rüzgar saçlarını dalga dalga yukarıya bırakırken adımlarını hızlandırdı. Yine aynı heyecanla gidiyordu. Yine aynı endişeyle açıyordu. Yokuşları çıktıktan sonra, diğer evlerden daha eski püskü görünen en köşedeki evi gördü. Kalp atışları hızlanıyordu. Aynı telaşı yaşadığı için adeta can çekişiyordu. Ağlamak istiyordu.

Neydi onu bu kadar özel kılan?

Evin kapısına vardığında, tıklatacağı an kapı aralanıverdi. Gıcırtısı kulağını tırmalarken kapının aralığından ona bakan, bir gözü morarmış Kaya'yı gördü. Şok yavaş yavaş tüm vücudunda dalgalanırken rüzgarın kapıya sertçe vuruyor, akşamın soğuğunu da beraberinde içeri girdiriyordu. Atlas, kapıyı eliyle açmak için itti. Kaya ise daha fazla itiraz etmeden onu içeri aldı. Çenesi ve yanakları üzerinde çizikler vardı. Atlas ona yaklaşırken Kaya geri adım atıyordu. Atlas'ın yüzündeki ifade ise tek kelimeyle, korkunçtu. Öfkesi gözlerinden okunuyor, beynine kan sıçrıyordu. Kıvırcık saçlıyı kolundan sertçe tutup kendinde çekti. Tişörtünün yakasından görünen yaraya daha fazla bakmak için kumaşı sıyırdı. Kaya onun elinin üzerinden kumaşı kavrayıp gerisin geriye çekti. Bir yandan da başını yere eğmişti.

"Kim yaptı sana bunu?" diye sordu Atlas. Sesi dehşet vericiydi, kalındı. İnsanı korkutuyordu içten içe.

"Kim yaptı dedim."

Kaya cevap vermiyordu. Daha doğrusu veremiyordu, nasıl konuşulacağını dahi unutmuş olabilirdi.

"Baban, evet, tahmin etmeliydim."

Kaya mümkünmüş gibi başını daha çok eğdi. Ve ahşap zemine damlayan gözyaşlarının sesi duyuldu sadece. Atlas kollarını açarak cılız bedeni sardı, kilo verdiğini ilk görüşte anlamıştı ama, şimdi tüm bedeniyle hissediyordu. Kaya, çok zayıf düşmüştü. Hıçkırıkları sessizce omzuna çarparken kıvırcık saçlara götürdü ellerini. Şu an her kim olursa olsun, Kaya'nın sarılmaya çok ihtiyacı vardı. Konuşmaya, sohbet etmeye, sevgi görmeye ihtiyacı vardı. 

Atlas ise şimdi elinde olsa babasının derisini yüzüp sonra da vücudunu parçalardı. Yapardı bunu. Ama  şu an Kaya'nın Atlas tarafından babasına savrulan hakaretlere ya da tehditlere ihtiyacı yoktu. En son istediği şey olabilirdi bu. Ve Atlas bunun farkındaydı.

[...]

"Baba! Dur! Lütfen dur!"

"Sen hiç susmaz mısın ha?! Komşuları rahatsız edeceksin."

Mutfak tezgahının üzerinden eline aldığı bezi onun ağzını tıkadı. İkiye katladığı kemerini bir kez daha beline indirirken kıvırcık saçlı, acı içinde boğuk bir sesle inledi.

Son Yaz, Siyah Deniz |BxBHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin