s ıradan bir cumartesi sabahı esneyerek uyandı boris. kolundaki akıllı saate birkaç saniye boş gözlerle baktı, çoktan öğle olmuştu ve genelde bu kadar geç uyanmazdı. yataktan doğruldu ve üstüne kalın bir kazak geçirdikten sonra aşağı indi, yeni yıl gireli birkaç gün olmuştu ve dün kar yağdığı için soğuğu iliklerine kadar hissediyordu.
kahvaltı için waffle yapmayı düşünüyordu, ağır adımlarla mutfağa girdiğinde önünde bir kahve kupasıyla oturan annesini gördü.
"günaydınn!"
annesi hafiften irkildi, o kadar dalgındı ki boris'in geldiğini farketmemişti.
"günaydın canım."
kadının dalgın tavrına anlam veremedi, ama sorgulamayı gereksiz görerek mutfak dolabından waffle makinesini çıkardı ve bir yandan da karışımı hazırlamaya başladı. o tüm bunları hazırlamakla uğraşırken gözlerini bir an olsun telefonundan ayırmayan klaus mutfağa girdi.arkası dönük olan oğlan klaus'un geldiğini farketmemişti ama klaus onu görmüş hemen ardından annesine kısa bir bakış atmıştı. donna başını iki yana salladığında klaus onayladığını belirtmek için baş parmağını yukarı kaldırdı.
sonra da her zamanki kaygısız tavrıyla,
"günaydın benim küçük amipim!" diye seslendi.
boris gözlerini devirdi.
"beynin sadece bana lakap takmaya mı çalışıyor, yapma şunu!" diyerek tepkisini belirtti.
yani kaç kişi neredeyse on sekizine ulaşmış birine böyle hitaplar yöneltir!?"tamamdır, sakin ol." dedi klaus ellerini kaldırarak.
sonra da yanına yaklaşarak ne yaptığını kontrol etti.
"waffle?"
"evet, waffle."klaus arkasını dönerek bir kez daha annesinin gözlerine baktı. donna bakışlarıyla onay verdiğinde klaus vaktin geldiğini anladı.
"seninle waffledan daha önemli bir konu konuşmalıyız."
boris önce klaus'a sonra annesine baktı, bu klaus'un cıvık şakalarından biri değildi ve henüz makineyi çalıştırmadığına göre konuşabilerlerdi.
klaus annesinin yanına ve boris onların karşısına yerleştiğinde donna nazik bir sesle konuşmaya başladı.
"boris, anlattıklarımdan sonra bana güvenmeyebilir ya da kızabilirsin, ama bunu yapmak zorundaydım ve artık saklama imkanım yok." dedi.
boris şaşırdı ve ikisine soran gözlerle baktı, donna duygu emaresi göstermemeye çalışıyordu ve klaus herhangi bir patlama için hazırlıklıydı.
"biliyorsun sana asla babanı anlatmadım, ama artık anlatmam gerekiyor."
boris'in kanı damarlarından çekilmeye başlamıştı.
"o kutsal gün geldi demek?"
donna ifadesizliğini korurken klaus gülümsedi."evet ama anlattıklarım hoşuna gitmeyecek."
"bu fırsatı kaçıramam, lütfen anne." dedi boris, donna'nın elini tuttu.
oğlunun elini sevgi ve endişeyle sıkan donna devam etti."biliyorsun, klaus doğduğunda sadece on dokuz yaşındaydım ve birkaç yıl sonra edmund öldü."
boris bunu biliyordu zaten, kendi babası hakkında birşeyler duymayı umuyordu."onu kaybettikten sonra bunalıma girdim ve klaus'u büyükannene bırakarak bir seyahate çıktım."
boris bunu da biliyordu, büyükanne anna'nın klaus'a aşırı düşkün olma nedeniydi bu."ve belçika'ya gittiğimde bir festivale katıldım, orada bir adamla tanıştım, bu hayatımın dönüm noktasıydı. tuhaf bir olaydı. aynı gezi ekibindeydik ve birkaç hafta boyunca ülke ülke gezdik. tur fransa'da bitiyordu, gezinin sonuna gelmiştik ve o gün evlenme teklifi aldım."
boris'in beyni karıncalanmaya başladı, babası fransız mıydı?
"dediğim gibi ruhsal açıdan dengesiz bir dönemdeydim, ona aşık değildim ama yine de harika bir adamdı; borü'yü ilk teklifinde kabul ettim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
yıldızlar ve köpekler. -düzenlenecek-
Novela Juvenil- tw! başlangıç; 170922 novel; in progress by wolf.