Bir insanın ölmesi için fiziken hem toprağın altında hemde kalbinin atmaması mı lazımdır.Bana göre lazım değil.Evet yaşıyorum ama ölü olsam farkı olmazdı galiba,27 gündür küflenmiş,örümcek ağlarının olduğu,tozlu ve girişinden gelen ışıkla etrafı görebildiğim bir mağaradaydım.Ciğerlerim vücuduma aldığım darbeler ve soluduğum tozlu hava yüzünden yanıyordu.Ama emindim bulacaklardı beni ha ölüm ha dirim.
5 aydır içinde olduğum bir terör kampındayım.Başta kampı ortadan kaldırmak için aralarına girmiştim ama neredeyse 3 hafta önce aralarına sızdığım anlaşılmış ve beni bu mağaraya kapatmışlardı.27 gündür konuşturmak için ellerinden geleni yapıyorlardı.Vücudum ve yüzümün çoğu yerinde çürük ve yarıklar vardı.İlk haftalar hem ayaklarımdan hem de ellerimden zincirlenmiş olsam da şuan halimin olmadığını düşünüp sadece ellerimi zincirlemişlerdi.Duvara kafamı yaslamış kafamı dinlendirmeye çalışıyordum.
Kulağıma gelen seslerle usulca gözlerimi açtım ve kafamı mağaranın girişine çevirdim.İbneler,tuttukları bir grup askeri buraya hırpalayarak getirmeye çalışıyorlardı.Tabi ettikleri yaratıcı küfürleri yok saymazsak.Eminim ellerinden kolayca kurtulabilirlerdi ama neden kurtulmamışlardı.İlk getirdikleri askerin gözleri bana döndüğünde baştan aşağıya süzdü,sonra da kafasını hafif çevirerek yüzünü buruşturdu.Ben olsam bende böyle yapardım galiba sonuçta üstümde kamptakilere benzer kıyafetler vardı.Zorla da olsa altısını da zincirledikten sonra gittiler.
Onlar hala söverken sonunda hepsi beni fark etmişti.Bakışları hep aynıydı iğrenme...Gözlerim yorgunlukla kapandığında engel olamadım,yeterince acıyorlardı zaten.Üstümde delici bakışlarını hissediyordum umursamadan uzun zaman sonra daha güvenilir diyebileceğim bir uykuya daldım.Onlar buradaydı sonuçta dimi.
Gözlerim zincirlerimin çözülmesiyle açılmıştı.Hızlıca iki terörist kollarımdan kaldırarak mağaranın tavanından sallanan zincirlere bağladılar.Sikeyim!Zaten dermanım yok.Güçlükle ayaklarımın üzerinde durmaya çalışırken dermanım yoktu.Karşı da hala oturdukları yerde zincirli duran askerlere baktığım da sessizce ne olduğunu izliyorlardı.Başka ne yapabilirlerdi ki zaten.Başları olan adam geldiğin de sertçe yüzümü ellerinin arasına alarak çenemi sıkmaya başladı.
"Konuş bana hele kimsin,necisin,kim gönderdi seni buralara?"He sen sordun bende cevapladım şuan,he.Ağzımı açıpta tek kelime etmeyince daha fazla sıktırdı pezevenk.Abi çene bana lazım he salsan mı acaba?
"Sana konuş dedim kadın!"Yüzüme doğru bağırıyodu,bağırırken yüzüme ağzından çıkan tükürükler gelince gözlerimi kapattım ve yüzümü buruşturdum.Yüzümü sertçe iktirerek bıraktığında yüzümü omzuma silmeye çalıştım."Yarabbi Şükür"Yüzümü tekrar karşıya diktiğim de alttan alttan gülmeye çalışan askerler vardı.Benim de asker olduğumu bilseler gülerler miydi yine?
"Sen dur duur,ben sana yapacağımı bilirim.Ateşi hazırlayın hadi!"Gözlerimdeki ifadesizlikle ona bakmayı bırakıp başımı aşağıya indirdim ve biraz olsun dinlenmeye çalıştım,çünkü birazdan yorulacağım ortadaydı.Getirdikleri çalıları,odunları ateşe verdikten sonra iki tane de demir koymuşlardı içine.Karşımdaki askerlere baktığım da kaşlarını çatmış bakıyorlardı.Komutanları olduğunu düşündüğüm kişi hırsla zincirleri çekip konuştu.
"Ulan şerefsiz!Gücün bir kadına mı yetiyor lan!"Kafamı eğerek alayla gülümsedim.Daha demin zevk alıyordunuz sanki bundan."Sen karışma komutan,bize ihanet eden elbet acısını çekecektir."Saçlarımı hızla kavrayıp kafamı arkaya yatırdı.Saç diplerim yanıyordu,ince olsalar kafamda saç kalmayacağından emindim.
"Şimdi sen ya konuşursun ya da konuşursun."Yüzüne izin verdiği kadar yaklaştım ve yüzüne tükürdüm."Bok konuşurum."Saçlarımı hızla bırakıp yüzünü silmeye başladı."Ulan orospu!Getirin şu demiri!"
Hızla başka bir adam eline demiri verip geri çekildi.Başka biri ise üzerimdeki ince bluzu yırtıp attı.Üzerimde sadece sporcu sütyeniyle kalmıştım.Askerlerden bazıları gözlerini kaçırırken,komutanları pür dikkat neler olduğunu inceliyordu.Demiri hızla karnıma bastırdığın da çığlık atmamak için zor tutmuştum kendimi.Sesimi çıkarmadan demiri bastırdığı karnımdan çekmesini bekliyordum.
"Konuşuyor musun hee?"Yine sesimi çıkarmadan sabırla bekledim.Karnımdaki demiri çektiğinde bu sefer diğerini aldı eline,bu sefer de sırtıma bastırdığın da dudaklarımı dişlerimin arasına sertçe aldım ve derince inledim.Tenimin kavruluşunu hissediyordum,yanık et ve ten kokusu burnuma geldiğinde yüzümü buruşturdum.
"Lan kahpe çocuğu,gel gücün yetiyorsa bana yap lan!Hadi sene!"Diye bağırdı aralarından biri.Adam ise bana yaklaştı ve elini yüzümde gezdirmeye başladı."Konuşuyormusun güzelim?"
"Tut ucunu.Bak konuştum şuan"dedim ve gülmeye çalıştım.Hırsla elini çekerek sağlam bir yumruk attı ve mağaradan adamlarını da alıp gitti.Orospu çocuğu sağlam vurmuştu ya da ben fazla yorgun olduğum için öyle hissediyordum.Yavaşca düşen kafamı kaldırdım ve karşımdaki askerlerde gözümü gezdirdim.Bulunduğum halden olsa gerek üstüme çok bakmadan yüzüme bakmaya çalışıyorlardı."Isındınız sanki benim sayemde he"dedim gülmeye zorlayarak kendimi,o sırada genzimden sıcak bir şey yükseldi.Kafamı hızla aşağıya yana doğru çevirip boğazımdan gelen şeyi çıkardım.Kan kusmuştum,iğrenç...Ağzımın içi paslı demir gibiydi.Hafifçe yerimde sızlandım ve gözlerimi kapattım.
"İyimisin,iç kanaman olabilir."diye konuşmuştu biri ama cevap vermedim.Bir kaç kere daha soru sorup onları cevap vermediğim de konuşmayacağımı anlayıp susmuşlardı.Canım yanıyordu,öyle fiziken değil.Şimdi burada şehit düşsem arkamdan kimse üzülmeyecekti,üzülse bile bir dua bile etmeyecekti zamanla.Ailem umursamayıp 'kendi istedi bunu,burnun dikine gitti.'diyeceklerdi,iki yas tutup cenazemde insanlara üzülmüş gibi yapacaklardı,belki üzüleceklerdi gerçekten ama yerimi 2 güne dolduracaklardı.Her zaman doldurmuşlardı.Şehit düştükten sonra haberlere bir gün çıkıp ertesi gün unutulacaktım.Ayda,yılda bir tüm şehitlerle akıllarına gelip,bir fatihayla gidecektim akıllarından.Ona da şükür ya en azından bir Fatiha okunacaktı ardımdan.Okunsundu,varsın olsun herkesle bir geleyim akıllara,yılda bir kere de olsun okunsundu.Ondan da razıydım ben.
"Her şehit in ardından bir türkü söylenirmiş anne"fısıltıyla çıkan sesimle başladığım türküye zorla devam etmeye çalıştım.Kafamı kaldırabildiğim kadar kaldırdım ve karşımdaki askerlere baktım.Şaşkınca bana bakıyorlardı sesim duyulması imkansızdı ama bir bordo bereli yere düşen kar tanesinin sesini bile duymak zorundaydı."Sen de benim ardımdan bir türkü söyle."Ben faz zor çıkan sesimle türküye devam ederken kulağıma silah sesleri gelmeye başlamıştı.
"Lan geldiler sonun da!"dedi sesini ayıramadığım biri.Mermi sesleri,yanımdakilerin bağırışları hepsi birbirine girmişti kafamda.Ama net duyduğum tek ses ağzımdan çıkan türküydü."Ağlama anne gidiyorum ben."Boğazımdan tekrar bir sıvı yükseldiğinde tekrar kustum.Artık ne halim ne de gücüm kalmıştı.Ellerimin sonunda zincirlerden kurtulduğunu hissettim.Yere düşmeden hemen önce tutulmuş ve yere yatırılmıştım.Esir düşen komutan yüzümü elleri arasına almış bana bir şeyler diyordu.Seçebildiğim az kelimeler vardı.
"Kendine gel.Ölmeden bir işe yara bari!İçerdeki askerimiz,Laçin nerde?"Nefesim kesik kesik çıkarken cebimdeki küneyi çıkararak eline bıraktıktan sonra konuştum.
"Laçin eve dönmeye,Üsteğmen Büge Burçin Işılay da emir ve görüşlerine hazır."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YIRTICI KIŞ
General Fiction'Her daim döneceğin yer evin savaşçı prenses. Evini bekletme, ben evimizin için de seni kollarımla ısıtmak için bekliyorum.' ECCEDENTESİAST kitabın eski ismiydi değişti YIRTICI KIŞ OLDU