Kamptan uzaklaştığım da dönüp Sevcan'a bakmıştım. Sağlığından emin olmalıydım, siviller her zaman kendimizden önce gelirdi. Kıyafetleri oldukça fazla kirlenmiş ve yer yer yırtıktı. Sırt çantasında olan kıyafetleri giymesi için ona versem iyi olurdu. Yakınlarda bulabileceğim, kuytu bir yere gittikten sonra Sevcan'a dönüp konuştum.
"Duruyoruz. Karargahla konuşmam lazım." Çantanın içinden çıkardığım kıyafetleri ona verdim. "Sen de üzerini değiştir. Bir yere uzaklaşma, burada giyin." Kafasını, beni onaylar şekilde sallayınca arkamı döndüm ve çantanın içinden aldığım telsizle karargahı aradım.
" Yuva, ben üsteğmen Laçin."
"Yuva dinlemede."
"Yarbay Kemal Bayrak'la iletişim istiyorum."
"Bağlıyorum komutanım."
"Ben Yarbay Kemal Bayrak, dinliyorum üsteğmenim."
"Komutanım, kamptan yanım da bir sivil kadın ile çıkış yaptım. Geldiğim de görev hakkın da detay vereceğim. Olduğumuz bölgeye bir helikopter gönderebilir misiniz?"
"Anlaşıldı Laçin. Olduğunuz konum inceleniyor, biraz bekle."
"Emredersiniz komutanım." 5 dakika kadar sessizliğimizi korumuştuk. Hafif hafif esen soğuk rüzgar, yüzümün açıkta kalan kısımlarını donduruyordu. Soğuğa dayanıklı olsak da sevmezdim, ben zaten ılık insanıydım. Sıcağı da sevmezdim.
"Olduğunuz bölgeye ulaşım sağlayamıyoruz Laçin. Terör unsurlarıyla yakın olma ihtimaliniz çok yüksek. Bir bölgeden sonra sinyal alamıyoruz, jammer olma ihtimali var. Uydun açık olsun."
"Komutanım sivil dayanamaya bilir, en yakın sınır karakoluna mesafemiz ne kadar?"
"Yaklaşık 6 kilometre kadar uzaklıkta bir karakol var. Kuzey-doğu tarafında."
"Komutanım izniniz varsa karakola yürüyelim."
"İzin verildi üsteğmenim. saat başı bilgilendirmeyi unutma, ulaşamadığımız takdirde destek gönderilecek."
"Anlaşıldı komutanım."
"Yolunuz açık olsun Laçin. Allah'a emanetsiniz."
"Emredersiniz komutanım, sağ olun."
Telefon kapandıktan sonra arkamı dönüp doktora baktım. Üstünü değiştirmiş, bir taşın üstüne oturmuş uslu bir çocuk gibi beni bekliyordu. Sessiz olan ormanda bir guruldama yankılanınca, Sevcan'a baktım. Aç olabilme ihtimali hiç aklıma gelmemişti. Uzun bir yolumuz vardı ve teröristlere yakalanmamak için hızlı bir şekilde hareket etmemiz gerekiyordu.
Derin bir nefes alarak içimden sabır çektim. Yanım da bir sivil olmasaydı her şey daha kolay olabilirdi. Sırt çantasına koyduğum konservelerden iki tane çıkardım ve birini ona verdim. Karşısına yere oturduğum da diğer konserveyi de kendim yemek için elime aldım. Konservemi açtıktan sonra, Sevcan'ın ne durumda olduğuna baktım. Konserveyi zorlaya zorlaya açmıştı. Yemek yerine etrafa bakındığın da ne istediğini anlamadım, pekala bir şey istiyorsa da kendisi söyleye bilirdi. Evet konuşmaya üşeniyorum, doğrudur.
Dikkatimi tekrardan kendi yemeğime verdiğim de, çıkardığım konserve kapağını biraz bükerek, şekil almasını sağladım. Kaşık görevini üstlenecek kadar olmuştu işte. Karşımdan bir inleme geldiğinde Sevcan'a baktım. Elindeki metal kapağı kıvırmaya çalışırken parmağını kesmişti. Gözlerimi devirip elinden kapağı aldım.
"Kenarlarından bastırırsan elini kesersin. Ki bunu az önce deneyimledin zaten." Belli noktaları göstererek konuşmaya devam ettim. "Buralardan bastırırsan elin kaymaz ve kesilmez." Büktüğüm kapağı ona verdim ve yüzüne bakmaya devam ettim. "E ye artık, gitmemiz gerekiyor." Kafa sallayarak beni onayladığın da, yemeğini yemeye başlamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YIRTICI KIŞ
Fiksi Umum'Her daim döneceğin yer evin savaşçı prenses. Evini bekletme, ben evimizin için de seni kollarımla ısıtmak için bekliyorum.' ECCEDENTESİAST kitabın eski ismiydi değişti YIRTICI KIŞ OLDU