robert.
uçaktan indikten sonra, benim için ayarlanmış olan otele geçtim. ve marco'yu düşünerek sabaha kadar oturdum.
hiç hâlim olmasa da, thomas'ın teklifini hatırlamamla ayağa kalktım. soğuk bir duşun ardından, üzerime sportif birkaç şey geçirdim, parfümümü de sıkarak odadan çıktım.
mor olan göz altlarıma rağmen gülümsemeye çalışıyordum, thomas beni saat dokuz da bu otelin önünde bekliyor olacaktı.
saat dokuza on vardı.
otelin girişine geçtigimde, thomas'ın çoktan geldiğini farkettim ve yanına ilerledim.
"günaydın, erkencisin."
"günaydın, takımımızın yeni üyesini karşılama ve şehrimize alıştırma görevini üstlendim, en iyi şekilde yerine getirmeliyim."
ikimiz de güldük, daha sonrasında kahvaltı yapmak için thomas'ın oldukça övdüğü bir mekana gitmek amacıyla arabasına bindik.
o arabayı sürerken, ben yolculuk boyunca dışarıya bakmış ve marco'yu düşünmüştüm, bana çok kırılmıştı ve asla affetmeyecek gibiydi.
o an thomas üzgünlüğümü farketmişti.
"neler oluyor, yoksa mutlu değil misin?"
"hayır hayır, çok mutluyum ama eski takımımdan birisini.. çok üzdüm."
"tahmin edeyim.. marco reus?"
"evet.. biz onunla çok yakındık, tarif edebileceğimden çok daha yakın ve ben ona yalanlar söyleyerek transfer oldum. ama anlatacaktım, gazetelere haber olarak verilmeseydi."
"şuan çok sinirli, eminim zamanla kızgınlığı geçecek ve seni dinlemeye karar verecek. eğer bahsettiğin kadar yakınsanız asla senden vazgeçmez."
gülümsediğinde ben de gülümsedim, sonra alayla konuşmaya devam etti.
"öyle bir üzüntüyle anlattın ki, sanki aşık olduğun kişiyi üzmüşsün gibi. takım arkadaşınsa bu kadar takma kafaya."
ama o aşık olduğum takım arkadaşım, kimse bilmese de. ve bu gidişle asla bilemeyecekti, marco da dahil.
zaten saçmaydı, böyle bir ilişki gerçek olmazdı, olamazdı.
"ya evet, sadece takım arkadaşım."
gülümsemeye çalıştım, artık hayatımda yeni bir sayfa açmıştım ve ona odaklanmalıydım. marco'yu geride bırakmak zorundaydım, çünkü o beni bırakmış gibiydi.
__________
bunları nasıl kavuşturacağım hakkında hiçbir fikrim yok, belki de kavuşturmam.. diyormuşum.. ama öyle bir şey yaparsam öldürürsünüz beni.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
we don't talk anymore, leweus.
Fiksi Penggemarcause only those i really love will ever really know me. [bxb] || tamamlandı.