marco, heyecanla robert'in anlaştıkları yere gelmesini bekliyordu, geleli neredeyse on beş dakika olmuştu.
onu aramak istese de kendini frenliyordu, ona çok fazla hevesli görünmek istemiyordu.
belki de gelmez diye de düşünmüştü, ona oyun oynuyor da olabilirdi.
etrafına bakınmaya başlamıştı, güzel çiçekler vardı, havada uçan kuşlar, kelebekler. gülümsemişti marco, o sırada da, robert parktan içeriye girmişti.
biraz bakındı marco'yu görebilmek için, gördüğünde ise yüzüne bir gülümseme takınmıştı. yanına ilerlerken seslenmişti ona.
"marco!"
marco onun sesini duyduğu anda ayağa kalkmıştı, gülümsedi ona. sarılmak istese de beklemişti, ilk adımı ondan bekliyordu.
robert ise anlamışcasına kollarını hızla ona sarmıştı, hiç düşünmeden başını onun boynuna yaslamıştı.
"seni özledim reus."
"ben de seni özledim."
ayrıldıklarında, marco onun gözlerine bakmıştı, gözlerine bakmayı bile delicesine özlemişti.
"keşke hiç gitmeseydin."
"ama gitmem gerekiyordu, böyle olmalıydı."
"geri dönemez misin?" marco'nun sorusuyla robert gülümsemişti.
"muhtemelen hayır, yani önümüzdeki birkaç sene böyle bir şeyin olabileceğini sanmıyorum."
"ama sensiz, sensiz hiç iyi hissetmiyorum orada."
"lütfen marco, giderken seni de yanımda bayern'e götürmek istemiyorum."
"hayır! asla gelmem."
"benim için bile mi?" kahkaha atmıştı robert, onun bu hâlini çok tatlı bulmuştu, gülümsedi sonrasında.
"hayır.. sen gel, ben gelemem."
o da gülmeye başlamıştı, sanki yine her şey eskisi gibiydi.
yine bu şehirde birliktelerdi.
"bu şehiri özlemişim, münih de çok güzel ama, bir gün gelip görmeni isterim, seni dolaştırabilirim, o zamana kadar ben de biraz öğrenmiş olurum."
"bu olabilir evet, biliyorsun, bilmediğim şehirleri gezmeyi çok seviyorum."
"biliyorum ki, hiç unutmadım."
"unutmadın mı gerçekten?" diye sordu marco hevesle, mutlu olmuştu.
"ben senin hakkında hiçbir şeyi unutmadım marco, asla da unutmam."
"gittiğinde.. beni unutacağına çok emin olmuştum."
"ama unutmadım, böyle bir şeyi nasıl düşündün bilmiyorum, bizim aramıza asla birkaç takım giremez, bundan fazlası gerek."
"sana hâlâ kırgınım, ama söylemeden gittiğin için."
"biliyorum, daha önce haber vermeliydim, benden öğrenmeliydin."
başını sallamıştı marco, robert'in bunu anlamasına çok sevinmişti.
"bundan sonra, aramızda hiçbir gizli saklı olmayacak, her şeyi ilk sana söyleyeceğim." gülmüştü robert bunları demesiyle beraber.
marco ise onun yanağına elini uzatmıştı, okşadı gülümseyerek. belki de bu aralarındaki ilk fazla yakınlaşmaydı.
robert ona gülümseyerek bakmaya başlamıştı, marco ise yüzünü yavaş yavaş ona yaklaştırmaya başlamıştı.
marco'nun yumuşak dudakları, robert'in dudaklarını bulduğunda, robert'i bir şok dalgası sarmıştı, böyle bir şeyi beklememişti.
olan biten, sadece onunla ilgiliydi sanıyordu, karşılıklı olabileceğini hiç düşünmemişti.
marco ise büyük bir risk almıştı, ters tepse, arkadaşlıkları bile bitebilirdi, ama artık dayanmak onun için çok zor olmuştu.
robert ona yavaş yavaş karşılık vermişti, elleri ise marco'nun saçlarına gitmişti. o yumuşak sarı saçları ne de çok severdi.
belki de, her şeyden çok.
•
♡
•seni severdim dinlerken yazdım,
iyice psikolojimi bozdu benim bu mhy.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
we don't talk anymore, leweus.
Fiksi Penggemarcause only those i really love will ever really know me. [bxb] || tamamlandı.