Melis ile plan yapmamız tam bir haftamızı aldı. Aslında dört güne hallederdik, ama goy goydan bir haftaya çıktı. Planların çoğu bizim (Vedat, Cemal, Melis ve ben) okuldan çıkıp karakola gitmemizle ilgiliydi. Bize çok fazla erzak lazımdı. Onu da okuldan almalıydık. Melis arkadaşlarımı öldürmeyi teklif etti, ama sonra sadistçe bulmuş olacak ki kendi reddetti. Fakat kendi payımıza düşeni de almalıydık. Yağmur'un vermeyeceğini biliyorduk, o yüzden Melis ile bir gece uyumayıp okul çantalarına kantinden malzemeleri doldurmaya başladık:
5 gofret, 10 popkek, 5 şişe su, 2 tane enerji veren gofret. Her çantaya koyduk bu miktarda ve 8/H'a sakladık.
Tüm planlar hazırdı. 1-2 hafta bizi idare edecek kadar erzak vardı çantalarda. 3 gün sonra, yani cuma, yola çıkacaktık. Tahminen pazartesi karakoldaydık. Planda aksilik çıkmazsa biz böyle yaşar giderdik. Yol için çantalar hazır, silahlar hazır, plan hazır, adamlar...
Dünden hazır.
Çatıda batan Güneş'e bakıyorduk. Elimizde Yağmur'dan aldığımız şeftalili meyve suları vardı. Gökyüzü bin bir renge boyanmış, Güneş son kez boş binaların arasından bize selam veriyordu. Melis yanımda bir yandan sol elindeki meyve suyundan yudum alıyor, bir yandan birinin defterinden kopardığımız sayfaya yaptığımız plana göz gezdiriyordu. Arada bir yere doğru eğdiği için mavi saç tutamı öne geliyordu. Onu da boştaki eliyle kulağının arkasına atmaya çalışıyor, ama tutam kulağına ulaşacak kadar uzun olmadığından tekrar önüne geliyordu. Ben ise doğrudan olmasa da batan Güneş'e bakıp eski hayatımı düşünüyordum. Birden Melis'in sesi geldi:
-Hangi şube?
-Efendim?
-Bunlar olmadan önce, hangi şubedeydin?
-H. Neden ki?
-Hiiiiç. Merak. dedi ve yüzünü planından kaldırıp Güneş'e baktı:
-Ben 9-D.
-Liselisin yani.
-2008 doğumluyum aslında.
-Ben de. Sessizlik olmuştu. Meyve suyumdan yudum almak istedim ama sadece hüpürdeme sesi geldi.
Birden aşağıdan bir çığlık geldi. Melis ve ben şaşırmış bir halde birbirimize bakarken 3 el silah sesi geldi. Hemen kapağa koştuk. Melis kapağın üstündeki taşı fırlatırcasına kenara çekti ve merdivenden atlayarak indi. Bende onun peşinden indim ve manzara karşısında donup kaldım: Cemal kafasının tepesi uçmuş sarı saçlı kızı üstünden atıyordu. Vedat ise ağzında tüten sigarası ve elindeki silah ile Cemal'e doğru gidiyordu. Cemal:
-Birden (soluklanma) birden üstüme atladı. Ne oldu (soluklanma) bilmiyorum. dedi kısılmış bir sesle. Korktuğu belliydi. Melis endişeyle:
-Isırıldın mı? Allah'ım lütfen ısırılmadım de Cemal!
-Isırılmadım.
-Oh şükür Ya rabbim! O sırada etraftan diğerleri de meraklı gözlerle etrafı inceleyerek geldi. Yerdeki ölü yaratığı görünce bazıları yüzlerini buruşturdu. Ve korkunç gerçeği fark ettim:
-Nerden girdi bu? Melis'in gözleri korkuyla büyüdü, Cemal'in yüzündeki kan çekildi. Diğer çocuklar arasında fısıldaşmalar başladı...
---------------------------------------
Okul/02.45/Merdivenler
Gece nöbet tutulacaktı. Ben ve Cemal gönüllü olduk. Kokuya rağmen öldürdüğümüz cesetlerin olduğu 8-A'ya girdik ve yetişkinlerin telefonlarını topladık. 5-6 haftadır ekranlarının kapalı durması biraz şarjı korumuştu ama yine de azalmıştı. Telefonların flaşları sayesinde silahı doğrulttuğumuz yeri görebiliyorduk. Diğerleri yatınca Cemal ile birlikte okulu turlamaya başladık. 3 saat sonra yan yana bininciye merdivenlerden inerken Cemal birden beni merdiven korkuluklarına yapıştırdı. Ben şoka girmiş bir halde silah ile telefonu yere doğrultmuş dururken yüzüme telefonu tuttu ve beni kör etti. Tam o anda çenemde soğukluk hissettim. Namlu olduğunu düşünmek bile istemiyordum. Birden Cemal'in sesi yükseldi:
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ölü Günler (YAZILIYOR)
Science FictionSerinin 1. Kitabıdır diğerleri yolda! Bilinmeyen bir virüsün kasıp kavurduğu bir dünyada bir avuç çocuk ne kadar hayatta kalabilir ki? Düşündüğünden fazla... (Ölü Günler adıyla yazılan ilk kitap) (Bu kurgu 2022 yılında yazılmaya başlamıştır) 15...