4 tane kasa vardı. AK47'li adamın oturması gereken kasa boş olduğu için oturdum. Minibüs biraz sallanıyordu. Ama aklımdan Yusuf hiç çıkmıyordu... Ve Vedat, şimdi ne yapıyordur kim bilir? Birden ağlama seli dalga dalga yükseldi. Asla dışarı çıkmamalıydık, o zaman ne Yusuf ölürdü ne de Vedat'tan ayrılmış olurdum. Hüngür hüngür ağlıyordum. Vedat benim abim gibiydi, ne zaman kötü bir şey olsa hep arkamda olurdu. Haksız olsam bile. Birden Cemal geldi aklıma. O zaman üzüntü yerini öfkeye bıraktı. Onu gördüğüm zaman tabancamın kabzasıyla kafası patlayana kadar...
-Hey yeni kız iyi misin? dedi bir erkek sesi. Kafamı kaldırıp sesin geldiği yöne baktım. Yuvarlak yüzlü genç merakla bana bakıyordu.
-Hı?
-Ah, özür dilerim! (elini bana uzattı) Ben Arda. Sorun nedir? Elini sıktım:
-Ben Melis. Siz gelmeden önce arkadaşımı kaybettim de... Arda dudağını ısırdı. Sonra Sarışın kadını göstererek:
-Bu Ülkü, takım elbiseli olan da Davut. Komando kıyafetli adam da Umut. Şoförümüz ise Ayşe. Gülümsedim.
-Tanıştığımıza memnun oldum. dedim. Tam o sırada tümseğe girdik ve hafifçe zıpladık. Umut içeri boş bir şarjör attı ve işine geri döndü. Ülkü kaşlarını çatarak:
-Senin o çatıda ne işin vardı?
-Uzun hikaye... Ayşe:
-Olsun yolumuz uzun. dedi. Bende en başından, Yusuf'la tanıştığım andan başladım ve eczanede bitirdim. Davut vay canına derken diğerleri şaşkınlıkla bakıyordu. Umut içeri girdi ve "Vardık." dedi. Arka kapılar açıldı ve herkes indi. Ben de inince şaşırdım: Bir hastanenin önündeydik.
-Sizin 'küçük' dediğiniz grup kaç kişilik?
-30 civarı. dedi Arda. Hastanenin kapısına yaklaşık beş metre falan vardı. Biz de koşmaya başladık. Yaklaştığımızda kapılar açıldı ve içeri daldık. İçeride küçük bir hol ve onun ardında ilk kat vardı. Kapıyı açan av tüfekli bir adamdı.
-Sağ ol Ramazan. dedi Umut. Ramazan kapıyı kapattı ve içeri girdik. Birinci kat çok büyük bir resepsiyon bölümüyle başlıyordu. Solumuzda enfeksiyonlu hasta(?) bölümünün koridoru, sağda merdivenler vardı. İşin ilginç yanı beş kadar çocuk içerde koşuşturuyordu. Çocukların başında iki genç kız vardı. Merdivenlerin yanında 4 kadın çamaşır yıkıyordu. Üst katlardan kahkahalar geliyordu. Arda çocukların başındaki pembe sweatli kıza el salladı. Kız da karşılık verdi ve yanımıza geldi.
-Arda, dönmene sevindim. dedi ve şaşkın halde etrafa bakan bana bakıp:
-Merhaba ben Aylin. Sen?
-Melis.
-Aramıza hoş geldin Melis. Daha çok şaşırdım:
-Ah hayır, ben burada kalmayacağım. Okula, arkadaşlarıma dönmem lazım. Birden omzumda bir el hissettim. Baktığımda Ayşe idi:
-Oh tatlım, üzgünüm ama hemen seni okula bırakamayız. Bir süre burada kalman gerekecek. Açıkçası hayal kırıklığına uğramıştım.
-Tamam. dedim kısık bir sesle. Aylin üzülmüş olacak ki:
-Olsun, burası da eğlencelidir. dedi. Bir şey demediğimi görünce Arda'ya döndü. Umut ve Davut çoktan gitmişti. Ayşe de ilerlemeye başladı ve:
-Hadi Melis sana burayı gezdireyim. dedi. On beş dakika sonra başladığımız yerdeydik. Hava kararıyordu.
-Odanın nerde olduğunu biliyorsun? dedi Ayşe. Kafamı salladım. Merdivenlerden aşağı inip sola döndüm ve karşımdaki hasta bakım odalarından sonuncuya girdim. Ceketimi çıkardım ve sedyenin yanındaki şifonyerin üstüne attım. Sonra kemerimdeki silahı ve bıçağı kılıflarıyla çıkardım ve ceketimin üstüne attım. Sedyenin üstüne yattım ve tavana bakarken gözlerimi kapattım. Kesinlikle sıralardan daha rahattı ama yanımda arkadaşlarım yoktu. Yusuf birden düşüncelerimi kapladı.
Onu kaybettiğimi düşünmek istemiyordum, düşünemiyordum. Akıl erdiremiyordum. O şimdi ölü. Belki yaratık olmuştur. Belki ölmemiştir. Belki, belki, belki... İhtimaller acı veriyordu.
**********
Vedat ağzında tüten sigarasıyla:
-Isırılmamaya veya ölmemeye çalışın, hayatta kalan birilerini bulursanız yanınızda getirin. dedi. Yusuf gözlerini devirerek:
-Biliyoruz Vedat, sıkıntı yok dedi. Vedat ve Melis bir anlığına göz göze geldi. Vedat kardeşi gibi olan kızı tehlikeye atmak istemiyordu. Ama yapacak başka bir şeyi yoktu. Kapıyı açtı ve içeri soğuk hava doldu. Melis ve Yusuf dışarı çıktılar ve Vedat kapıyı kapattı. Sigarasını yere attı ve üstüne bastı. Direkt yukarı çıktı. Cemal'in tutulduğu 8/C'nin önünde Deniz elinde tam dolu Cemal'in tabancasıyla nöbet tutuyordu. Hemen Ahmet'in yanına gitti. Ahmet kıvranıyordu.
Deniz uyukluyordu. Geçen gece çok az uyumuştu. Psssttt sesiyle kendine geldi ve sesin nereden geldiğini çok geçmeden anladı. Cemal:
-Deniz, bir beni dinle...
-Olmaz, asla.
-ÖLECEKSİN!
-Anlayamadım?
-Bak, (kapının ardından nefeslenme sesleri geldi) Ahmet hasta, Vedat tam bir diktatör. O yufka yürekli olduğu için Ahmet hepimizin sonunu getirecek.
-Bu doğru değil.
-Deniz, Buraya gelirken bir grup gördüm. Güvenli bir yerde konaklıyorlardı. Hepimize yetecek yemekleri var, Burada ise AÇIZ! Deniz oltaya yakalanmış gibiydi. Cemal gülerek:
-Sadece beni buradan çıkart ve Vedat'ı düşürelim, herkes kurtulur. Deniz Vedat'ın ona emanet ettiği anahtarları cebinden çıkardı. Tedirgin bir şekilde kilide soktu. Cemal dışarı çıktığında Deniz'den tabancasını aldı.
Vedat 7/A'nın kapısının önünde durmuş içerdekilerle sohbet ediyordu. Neler olduğunu anlamadan Cemal Vedat'ın ensesine tabancayı dayadı ve:
-Vedat, çılgınca bir şey yapma ve tabancanı bana ver. dedi. Vedat tabancasını çıkarttı ve Cemal'e uzattı. Cemal bağırdı:
-Herkes büyük salona! Herkes toplandığında Yağmur ve Fatma'ya döndü:
-Gidin ve bana ip bulun.
-Ooolduu paşam başka? dedi Fatma. Cemal ayaklarının dibine ateş edince biraz altına kaçırdı ve hemen ikisi aşağı indiler. Vedat salonun tam ortasında diz üstünde Cemal'e dönük halde duruyordu.
-Bak Cemal...
-SUS! kızlar ellerinde iple gelmişlerdi. İpi Deniz'e fırlattı ve Vedat'ı işaret etti. Deniz Vedat'ın ellerini bağladı ve geriye çekildi. Cemal sırıttı sonra da kahkaha patlattı. Sustuğunda etrafına baktı. Mete:
-Burada neler oluyor?! diye sorunca gülümsedi:
-Devrim...
------------------------------
Herkese selamlar! Uzun zamandır yazamıyordum çünkü sınavlarım vardı. Hadi inşallah yeni bölümler hızla gelecek. Görüşürüz:)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ölü Günler (YAZILIYOR)
Ciencia FicciónSerinin 1. Kitabıdır diğerleri yolda! Bilinmeyen bir virüsün kasıp kavurduğu bir dünyada bir avuç çocuk ne kadar hayatta kalabilir ki? Düşündüğünden fazla... (Ölü Günler adıyla yazılan ilk kitap) (Bu kurgu 2022 yılında yazılmaya başlamıştır) 15...