Kavga

75 23 88
                                    

BİR GÜN ÖNCE

Rüyam garipti. Okulun çatısındaydım. Hafif bir rüzgar esiyordu. Oradan okulun bahçesindeki ahenksiz hırıltılar çıkartan yaratıkları izliyordum. Ama yanımda biri vardı. Siyahlar içinde ve saçında bir tutam mavilik vardı. Gayet sakin ve pürüzsüz bir sesle:

-...O yüzden yani. dedi ve bana baktı. Ben de ona baktım ve:

-Değişikmiş. dedim. Halbuki neden bahsettiğini bilmiyordum. Arkadan hafif bir ses duyulmaya başladı. Ne dendiğini anlamadım ama bir sürü kişinin söylediği açıktı. Kız arkasına baktı:

-Bu ses ne de? Ve birden sesin "Kavga! Kavga!" dendiğini anladım. Ses giderek yükseldi ve birden uyandım. Sıramdan doğruldum. Harbiden de dışarıdan kavga diye tezahürat tutuluyordu. Sınıfın kapısı kapalıydı. Sakince açtım. Oradaki tüm çocuklar daire olmuş bir şeye bakıyordu. Hemen onlara doğru gittim. Kalabalığı (2-3 çocuğu yani) yararak ortaya gittim bir de ne göreyim!

Ahmet gözü şişmiş halde Deniz'e, Deniz burnundan incecik kan sızıyorken Ahmet'e sinirle bakıyordu. Ahmet birden Deniz'in üstüne atladı. Deniz daha kıpırdayamadan Ahmet Deniz'e yumruğu geçirdi. Deniz biraz geriledi ve Ahmet tekme savurdu. Deniz dönerek tekmeden kaçtı ve dönüşünü tamamladığı gibi Ahmet'e yumruğu koydu. Ahmet'in başı öyle hızlı döndü ki boynu kırıldı sandım. Ahmet bir saniye daha ayakta kaldı ve sonra yenilerek yere yığıldı. Deniz sırıtırken Deniz'e doğru yaklaştım ve onu ittirdim:

-Ne yaptığınızı sanıyorsunuz siz!? Birden tüm sesler kesilmişti. İşte o zaman ses yüzünden kapıya dayanan yaratıkların açlıktan gözü dönmüş çığlıkları duyuldu. Her saniye biri kapıya abanıyor ve kapıyı zorluyordu. Tüm çocukların yüzündeki kan çekilmişti. Kapı aşırı zorlanıyordu. Çocuklar koşarak silahlarını almaya sınıflara dağılırken Ahmet'i kaldırdım:

-İyi misin aga?

-İyiyim Yusuf iyiyim.

Konuşurken bile kinle Deniz'e bakıyordu. Deniz gram kıpırdamamış, aynı şekilde Ahmet'e bakıyordu. Ahmet'in bir sınıfa girmesine yardım ettim. Metal çubuğu aldım ve Ahmet'e dönerek:

-Sen burada kal istersen, ben kapıya bakacağım. Ahmet başıyla onayladı. Ben çıkıp kapıyı kapattım. Millet yavaş yavaş sınıflardan çıkıp salona korku dolu gözlerle bakıyordu. Yaratıklar ses duyamayınca avlarını kaybettiklerini düşünmüş olmalıydılar ki kapıya öncesinden daha sert ve sık vuruyorlardı.

-Ben Burak, durum kötü değil mi? Bu sefer sıçramamıştım. Yavaşça kafamı kolonya kokan Burak'a doğru çevirdim:

-Evet maalesef. Kapı açılırsa hepimiz ölürüz. Burak biraz uzaklaştı. Alperen'i gördüm, kapının yakınına duvar dibine oturmuştu. Onun yanına giderken Buse'nin arkadaşlarına ne yapacağımızı sorduğunu duydum. Yasin'in arkasından geçip Alperen'in yanına oturdum.

-Öldük dimi? diye sordu ben oturur oturmaz. Sesi hafif titriyor gibiydi.

-Aslında pek sayıl...

-Doğruyu söyle. Öldük değil mi? bu sefer sesi sertleşmişti. Her vuruşta gıcırdayan ve titriyen kapıya baktım:

-Kapı açılırsa evet.

-Bir şey yapamaz mıyız?

-Sanmam.

-Hadi ama dostum, yapacak bir şey olmalı!

-Yok işte... Biraz düşündükten sonra:

-Dövüşmek dışında.

-Burak sana ne dedi peki?

-Burak mı?

-Evet, Burak. Oradayken sana bir şey dedi. Ne dedi?

Ölü Günler (YAZILIYOR) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin