09

5.5K 723 504
                                    



oncelıkle 1K thank yousu!!!
gec oldu ama guc olmadı tabıı.

ben fıcı bıtırdım ya arkadaslar bılıyor musunuz?yorumlarınızın cokluguna gore atacagım bundan sonrakı bolumlerı de. bılgınıze 🫶🏼🫶🏼

________

kalemi parmaklarının arasında dalgınca çevirirken gözlerini tahtada konuşan adamdan bir an bile ayırmadı. yaklaşık üç derstir aynı şeyi yapıyordu, bundan sıkılmamıştı.

yoona'nın bu adamda ne bulduğunu alıcı gözüyle baktığında anlayabiliyordu aslında. sert yüz hatları, siyah tişörtünün sardığı geniş omuzları, kaslı kolları, kalın uylukları ve daima koca penisini belli eden dar pantolonlarıyla seksi bir adamdı. anlaşılan nefret sadece jisung'un gözünü kör etmişti. dudaklarını ısırdı.

odağının kaybolmasını sağlayan şey yanındaki arkadaşının konuşması olmuştu. "of siktir! çişim geldi ya." hyunjin bacaklarını sıkıca birbirine bastırmış, ellerini bacak arasına sıkıştırarak kendi kendine söyleniyordu. bir yandan da bacaklarını jisung'un bacaklarına değdiriyordu. sarı saçlı onu omzundan ittirerek geriye çekilmesini sağladı. "siktir git, dikkatimi dağıtma."

hyunjin her ne kadar öğretmenlerinin izin vermeyeceğini bilse de daha fazla dayanamayacağını hissederek elini sabırsızca havaya kaldırdı. "hocam! tuvalete gidebilir miyim?" turuncu saçlı adam, elini iki yana sallayarak, buruşturduğu yüzüyle kendisine bakan çocuğa döndü sakince

en ön sırada oturan sarı saçlı kız arkasını döndü. "tuvaletini tutamıyor musun sen? ilkokul da mıyız?" diye sordu alayla, öğretmenlerinin cevap vermesine izin vermeden. jisung'un dudakları sinsice kıvrıldı. "kesinlikle öyleyiz. bazılarımız çişini tutamıyor bazılarımız ise-"

minho kaşlarını çatarak araya girdi. "defol git hyunjin. çabuk dön, bir dakikan var!" hyunjin ellerini bacak arasına bastırıp hızla oturduğu yerden kalktı. bir hışımla sınıfı terk etti.

jisung gözlerini yoona'dan ayırırken kendisine sinirle bakan öğretmeniyle gözleri kesişti. kaşlarını kaldırarak alayla gülümsedi. bu durmayacağım demenin başka bir yoluydu.

minho onun neyden bahsedeceğini biliyordu. bilmeliydi de zaten. jisung onu burada olduğu her saniye kapana kıstırmanın bir yolunu bulacaktı. bunu öylesine sinsice yapacaktı ki, bazen minho bile etrafına örülen zehirli sarmaşıkların farkında olmayacaktı.

"bugünlük bu kadar yeter," diye mırıldandı adam masasına ilerlerken. sınıftakiler derin bir nefes alırken, bir kısım önündeki test kitaplarını çantalarına koymakla meşguldü.

jisung masasını toplamayı daha sonraya bıraktı. şu an odaklanması gereken şey kesinlikle bu değildi. öğretmenleriyle konuşan, daha doğrusu oturduğu yerde kalçalarını havalandırarak turuncu saçlı adama doğru eğilen kıza baktı. minho onunla ilgilenmiyor gibi gözüküyordu. bu sarı saçlı olanı daha da keyiflendirdi. kendisinden korkuyordu.

yoona'nın güzel olduğunu inkar etmeyecekti, elbette güzeldi. fiziği ve yüzüyle çoğu kadın da dahil erkeği elde edebilecek bir kapasitesi vardı. öğretmenlerini etikelemesi şaşırılacak bir durum değildi.

kapı çaldı, içeriye az önce altına işemek üzere olan arkadaşı girdi. hyunjin yüzündeki rahatlamış ifadeyle öğretmenlerinin önünde saygıyla eğildikten sonra yerine geçmişti. "öleceğim sandım ya."

jeongin gülerek arkasını döndü. "neden o kadar tuttun?" bir yandan da sevgilisinin siyah saçlarını karıştırıyordu. hyunjin omuz silkti umursamazca. "on dakikalık tenefüsü seninle geçirmek varken tuvalete gitmem."

jisung konuşmalarının devamını dinlemedi. onların vıcık vıcık ilişkilerine şahitlik etmek istediği son şey bile olamazdı. sinir bozucuydu.

"hocam yeni konuya ne zaman geçeceğiz?" minho kırmızı saçlarıyla dikkat çeken orta sıradaki çocuğa baktı. "bir dahaki hafta geçeriz. neden sordun?"

yuta yüzünü buruşturdu. "cumartesi günü ameliyata gireceğim de, konulardan geri kalmak istemiyorum." minho'nun yüzünde zaten bu olayı daha önce bildiğine dair kanıt sunan bir ifade belirdi. "dert etme sen, geri kalsan bile tempoyu yakalamana yardımcı olurum."

yuta onu gülümseyerek onayladıktan sonra yanında oturan arkadaşıyla konuşmasına geri döndü.

jisung dudaklarını ıslattı sakince. "ne zamandan beri bize karşı bu kadar anlayışlısınız?" onun bu cüretkar sorusu minho'yu samimiyetsiz bir alaya sürükledi.

sarı saçlı genç kravatını çözdüğü gömleği, dağınık sarı saçları, kendisine olan üstten alaylı bakışları ve bacaklarını rahatça iki yana açarak gevşekçe oturduğu sırada aslında kendisine hükümedebilecekmiş gibi güçlü durması inanılacak gibi değildi. kendisinden altı yaş küçük olan bu çocuk, nasıl olur da ondan büyükmüş gibi hissettirebilirdi? bu minho'nun ona olan nefretini körüklüyordu.

yasak ilişkilerinin sınıfındaki en sinsi öğrencisi tarafından öğrenilmesi onun için büyük bir eksiydi. planladığı gibi her şey gizli kalamamıştı ne yazık ki.

kuruyan dudaklarını ıslattıktan sonra konuştu. "geçerli bahaneniz olduğu sürece, jisung. ancak sana karşı o zaman bile anlayışlı olamayabilirim."

onun yüzündeki gülümseme jisung'un yüzüne de sıçradı. ikili birbirleriyle imalı imalı konuşurken, aslında altında yatan sebebi kimse bilmiyordu. öğretmenlerini bu duruma sokan yoona bile.

sarı saçlı olan ellerini göğüsünde birleştirip arkasına yaslandı. "beni bu kadar sevmeyin lütfen," diye mırıldandı büzdüğü dudaklarının arasından. "ben herkes gibi kaldıramam bunu." bakışları anlık olarak sarı saçlı kıza kaydı.

hyunjin arkadaşının az sonra öğretmenleriyle tartışacağını anlamış biri olarak jisung'un bacağını sıktı. zaten bu adamın ona karşı bir gram bile acıması yokken, üstüne onu gaza getirmeye gerek yoktu. jisung bu yaptıklarının dönüşünü denemelerde aldığı ikincilik sıralamasıyla ödüyordu. birinci ise asla rakibi bile olamayacak olan yoona'ydı.

minho karşısındaki ufaklığın asıl amacının farkındaydı. ikide bir kendisi ve yoona arasında mekik dokuyan yaramaz gözleriyle bunu belli ediyordu. ona istediğini vermeye hiç ama hiç niyeti yoktu. çabuk teslim olmayacak, gittiği yer her neresiyse oraya kadar götürecekti.

jisung'un ettiği lafların aslında sadece zararsız tehditlerden ibaret olmadığının farkındaydı. onun ailesini, imkanlarını ve bağlantılarını biliyordu. bunları tüm kore bilirdi. jisung isteseydi, minho bu okulda bir saniye bile barınamazdı. bunları biliyor olmak ise turuncu saçlıyı geriyordu.

ya jisung, bunları birilerine anlatmak isterse? o zaman ne yapacaktı?

cevap vereceği sırada çalan zil konuşmalarını bıçak gibi böldü. çantasını masanın köşesinden alırken duran zille beraber araladı dudaklarını. "o zaman beni kaldırabildiğin bir zamanda görüşelim." sinirle sınıfı terk etti.

__________

ash sememın yazsaydı nasıl yazardı?
ıste boyle yazardı.

ycbtbd'de ufaklık olan kısı
mınho ıken burada jısung olması- OF

teacher's pet • minsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin