25

4.9K 570 540
                                    



"beni buraya neden çağırdın?" diye sorarken oturduğu yerde kalçasını kaydırdı ve bacaklarını iki yana açtı. bu onun favori pozisyonuydu, rahattı.

sabaha kadar minho'yla konuşmuş, onu tatmin edene kadar da yılmamıştı. bu yüzden sabah olduğunda normalden geç bir saatte uyanarak okula geç kalmıştı.

okula geldiğinde ise bu aptal kız kendisini bir şey konuşmak için çağırmıştı. normalde gitmezdi ancak kızın yalvarmaları başını ağrıttığı için anlatıp susmasının kendi akıl sağlığı adına verdiği en iyi karar olacağına kanaat getirmişti. aksi takdirde ona tahammülü yoktu, her an boğazına yapışabilirdi.

genç kız onun aksine oturmamayı tercih etmişti. biraz ilerisinde dikiliyordu. "burayı biliyorsun değil mi?" diye sordu gülerek.

jisung bodrum katı umursamazca süzüp başını 'yani' anlamında salladı. "kaçırır mıyım?" dudaklarını ıslatıp güldü. "minho'nun senin ağzına verdiği yer tam şurası, değil mi?" dedi eliyle ilerideki naylonlarla kapatılan alanı gösterirken.

yoona başını oraya çevirip arsız gülümsemesiyle onayladı sarı saçlıyı. "evet tam orası." parmaklarını dudaklarında gezdirip çekici olduğunu düşündüğü ifadesiyle jisung'u süzdü şöyle bir. "onun ağzımda nasıl kaydığını merak ediyor musun?"

sarı saçlı genç nedensizce sinirlendi bir anda. önceden bu konu hakkında konuşurken sadece dalga geçiyordu, şimdi ise durumlar farklıydı.

minho'nun başkasına dokunduğunu düşünmek jisung'u sinirlendiriyordu.

jisung dudaklarını büzüp düşündü bir süre. yoona'nın, onun bildiğini nereden öğrenmiş olabileceğini tarttı hafızasında. ancak aklına biri gelmiyordu, kimse bunu bilmiyordu.

minho, soyeon, seungmin ve kendisi hariç. bildiğini kimse bilmiyordu. öyleyse bu kıza kim söylemişti?

kafasındaki belli isimlerin hepsi güvenilir kişilerdi, onlardan sır çıkmayacağını bildiği için rahattı.

"ah, sen bildiğini bilmediğimi sanıyordun değil mi?" diye sorarken sanki yapmaması gereken bir şeyi yapmış gibi konuşmuştu. "seni ayakta uyutuyor..."

jisung kaşlarını onun bu tavrına anlam veremeyerek çattı. "ne diyorsun?" diye söylendi bir an önce asıl konuya geçmesini kastederek.

genç kızın yüzündeki kendini beğenmiş, kurnaz ifade bir anda dağıldı. yerini ciddi bir duruşa bıraktı. "gerçekten, hiç mi hatırlamıyorsun jisun?"

jisung onun neyden bahsettiğini anlayamadı. neyi hatırlaması gerekiyordu ki?

elleri gömleğinin yakalarına gitti. iliklediği düğmeleri açarken konuştu. "lafı çok dolandırıyorsun yoona." diye söylendi bıkkınca.

sarışın kız onu daha fazla sıkmak istemedi. elindeki telefonuyla uğraştı bir süre. "gel şuna bak."

jisung her ne kadar onun ayağına gitmek istemese de merakı oturduğu yerden kalkmasını sağlayacak kadar kuvvetliydi.

karşısına geçtiğinde yoona elindeki telefonu ona uzattı. "işte..." diye mırıldandı fotoğrafı onun görüş açısına sokarak.

sarı saçlı genç karşısındaki fotoğrafa anlam veremedi önce. normal, öpüşen bir çift vardı. bundan ona neydi ki?

jisung'un fotoğrafı anlamadığını fark ettiğinde araya girme ihtiyacı hissetti kız. "bunlar kim biliyor musun?" diye sordu.

jisung gözlerini ağırca fotoğraftan çekip ona döndü. "bilmiyorum ama inan bana pek sikimde olduğu da söylenemez." aptal kız, saçma bir çiftin fotoğrafını göstermek için mi yormuştu onu buraya kadar.

"ciddi misin sen? tanıyamadın mı?" kendisine boş bakışlar gönderen jisung'la karşılaştığında ellerini saçlarından geçirdi hızlıca. "siktir ya, ağız tadıyla tehdit bile edemiyoruz!"

sarı saçlı çocuk onun bu dediğine histerik bir biçimde güldü. "sen beni tehdit edebilecek kapasiteye sahip misin, bebeğim?" kızın sinirli bakışlarına aldırmadan telefonu ona uzattı. "saçma işlerinle başkalarını meşgul et."

arkasını dönüp gideceği sırada yoona'nın dediği şey bedeninin bulunduğu yere çakılıp kalmasına sebep oldu. "o fotoğraftaki kişi sensin aptal! sen ve minho."

sarı saçlı çocuğun kendisini dinlediğini anladığında devam etti. "onu önceden becerdin ama hatırlamıyorsun bile... benimle yatmasının sebebi bile senken."

jisung ona doğru ilerleyip kolunu sıktı. "ne sikim saçmalıyorsun sen?" diye adeta tısladı dişlerinin arasından. yoona ona şirince gülümsedi. "bu yaz bir barda kafayı çekip, minho'yu deli gibi siktin diyorum, han jisung. anlamayacak kadar aptal mısın?"

jisung hatırlamaya çalıştı. bu yaz bir sürü partiye gitmişti, bir sürü insanla öpüşmüştü ancak hiçbiri minho'yu andıracak tipler değildi. o minho'ya daha önce sahip olsa bunu hatırlardı.

yoona onun karmaşık yüz ifadesine oyuncu bir tavırla güldü. "işin komik tarafı ne biliyor musun? sevgilin bunu biliyor. sen o sikini pantolonunun içinde tutamazsın diye de biricik öğretmenini yaz tatilinden beri tehdit ediyor."

sarı saçlı öğrendiği şeylerle şaşırdı, fakat son duydukları bedeninin güçlüce sarsılmasına sebep olmuştu.

"sana bunları neden anlattığımı merak ediyorsun," diye başladı kız. dudaklarını öne çıkararak konuştu. "çünkü soyeon minho'yu gönderecek ve ben onun gitmesini istemiyorum. sen sevgiline sahip çıkacaksın, ben de-"

genç kız bir anda duvarla buluşan bedeni yüzünden cümlelerini yarıda kesmek zorunda kaldı. jisung ellerini onun çenesine yaslarken dudaklarını ıslatıp konuştu. "bana bak, sence ben senin kendini siktirmek için tehdit ettiğin öğretmenine benziyor muyum?"

yoona'nın gözleri onun piercingli dudaklarına, sonra ateş saçan gözlerine kaydı. korkuyla sıkıca kapattığı ağzını aralayıp konuşacağı sırada çenesindeki ellerin sahibi onu durdurdu. "gerekirse hafızanı sil, bunu unut. aksi takdirde ben seni sadece bu okuldan silmekle kalmam bebeğim."

yüzünü buruştırup geri çekilirken kızın bedenini çöpmüş gibi ileri ittirdi. bodrumdan çıkarken de bedenini çoktan ele geçirmiş sinirin esiri olduğunu hissediyordu.

_________________

bugun bolumu sıldıgım de hayal kırıklıgına ugradınız ama ben sızı daha fazla bekletmemek ıcın erken attım...

cok sukur jısung her seyı ogrendı amk

teacher's pet • minsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin