Mertcan Gökkaya - Sen Güldüğünde Ben
Elfida gülüşü güzel bir adama tutulmuştu. Onu gördüğü günü aklından silemiyordu, ondan vazgeçemiyordu. O adam küçük gözleriyle, kıvırcık saçlarıyla, pembe dudaklarıyla; her haliyle o kadar güzeldi ki kız onu her gördüğünde büyüleniyordu, ona bakarken etrafından soyutlanıyordu. Tek düşündüğü şey o adam oluyordu. Onu izleyerek yıllarını geçirmişti ve artık son noktadaydı, dayanamıyordu. Her gördüğünde oluşan kalp sızısına katlanamıyordu ve en sonunda cesaretini toplamıştı artık savaşmak istiyordu.
İlk durağını bir kitapçı olarak seçmişti. Nerdeyse her hafta sonu uğradığı kitapçıda bulmuştu kendisini, rafların arasına doğru dalmıştı. Sevdiği adam nasıl bir kitap severdi ki sadece bunu düşünüyordu. Belki de kitap işine hiç girmeden bir basketbol topu hediye etmeliydi sevdiği adama yani Çağan'a. Yine de böyle bir şey yapmadı.
Kitapların arasında nerdeyse kaybolmuştu ve bu esnada arkadan bir el ona kitap uzatmıştı. Elfida, kitabı eline aldı ve üzerindeki başlığı okudu. "Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu" Yazıyordu. Elfida arkasını dönerek kitabı uzatan elin sahibine baktı ve şaşırdı çünkü bu çağanın arkadaşı Güneş'ti. Elfida anlamsız gözlerle çocuğa bakarken, Güneş konuşmaya başladı.
"Okumalısın." Dedi. Elfida ise belki de Güneş aracılığı ile Çağan'ın artık bir şeyleri anlaması için "Hediye etmek için kitap arıyordum uygun olur mu ki?" Diye sordu. bu sırada Güneş, Elfida'nın gözlerine bakarak iç geçirdi ve düşünmeye başladı; kim içindi bu kitap hediyesi, kıskançlığı içini kavurmaya başlamıştı. Artık konuşması gerektiğini anlayınca "Kime hediye edeceğine bağlı." Dedi. Elfida duraksadı, nasıl diyebilirdi ki arkadaşına hediye edeceğini, ne diyeceğini düşünürken; çocuk tekrar konuştu "Senin için değerli birisi olmalı" Dediğinde ise Elfida sadece "Evet." Diyebilmişti. Güneş anlamıştı kızın birisini sevdiğini ve mutlu olmasını isteyerek "O halde bunu hediye etmelisin." Dedi. Kız kitabı dahi incelemeden almıştı çünkü garip bir şekilde içinden çocuğa güvenmek gelmişti. Elfida, Çağan'ın sırasında bu kitabı gördüğünde Güneş'in şaşıracağını biliyordu yine de belki görmez umuduyla aldığı kitap ile eve doğru yol aldı. Uzun zamandır yalnız hissettiği evin basamaklarından çıkarken yalnızlığının dolduran adamı düşündü. Onu ilk gördüğünde kalbi yerinden çıkacak gibi atmıştı, okulun basketbol sahasındaydılar. Çağan herkesten soyutlanmış bir tutku ile basketbol oynuyordu ve Elfida o an sadece ona odaklanmıştı, Çağan'ın kendisinden haberi olduğunu da bilmiyordu tabi. Oysaki Çağan Elfida'nın orada olacağını bildiği için gelmişti ama bunu ondan saklamayı uzun yıllardır deniyordu ve başarıyordu da.
Artık evdeydi Elfida ve Çağan için kitabı baştan sona okuyup onun için anlamlı yerlerin altını çizmiş yanına notlar almıştı. Yarının heyecanını iliklerine kadar hissediyordu, mutluydu mutluluğunun söneceğini bilmiyordu. Nasıl uykuya dalacağını da bilmiyordu zaten ne zaman güzel bir uyku çekmişti ki. Ona tek iyi gelen Çağan sayesindeydi, bazen Çağan'ın gülümsemesini hayal ediyor ve uykuya dalıyordu. Bu konuda ne antidepresanlar kullanmıştı, hem de hiç faydasını görmeden ama bir adam vardı işte bir adam vardı ki gülümsemesi huzurla uyutuyordu. Her zamanki yaptığı şeyi yaparak uykuya daldı.
Sabah olduğunda ise tüm umutları sebepsiz çöküntüye uğramıştı. Buna rağmen bir faciaya doğru yol aldı. Okula geldiğinde yine de nasıl olacağını düşünüyordu; acaba kitabı gördüğünde ne düşünecek ya da ne tepki verecek diye diye içini yiyordu kendi kendine ama umduğu gibi olmayacaktı.
Zaman geçti ve o an geldi. Çağan'ın sırasına kitabı bırakmak için türlü yalanlarla tarih dersinden çıktı, bu biraz da en yakın arkadaşı inci sayesinde olmuştu. Elfida kitabı bırakmak için onların dersinin başka sınıfta olduğu dersi seçmişti. Kız kitabı bırakırken arkadaşı inci ise kapıda onun için bekliyordu ve bu esnada onları izleyen Güneş'ten habersizdi. Güneş sol gözünden düşen damla ile onları izlerken sevdiği kızın en yakın arkadaşını sevdiğini öğrenmişti. Ne yapacağını bilemeden öylece kaldı, daha sonra Elfida ve İnci sınıflarına döndüğünde Güneş okuldan çıktı. Tek hedefine doğru giderken göz yaşları döküyordu. Daha önce hissetmediği tüm acıların kalbine saplanışı ile yere çöktü; neden diye düşündü, ne yapacağım diye düşündü ama asla bir sonuca varamadı. Zorla tekrar ayağa kalktı peki ya arkadaşı bu durumda ne yapardı, öylece sevdiği kızla mı olurdu? düşünceler gerçekten beynini yiyordu.
Uzun bir süre yürümüştü ve ayakları onu Elfida'yı ilk gördüğü yere getirmişti; bir kitapçıya. Bu kitapçı Elfida'nın her hafta sonu geldiği kitapçıydı, doğrusu kendisinin de her hafta sonu geldiği kitapçı. Her geldiğinde ise kitapların içinde onu hayal ettiği kitapçı ama bu sefer öyle olmamıştı. Çağan'ı da Elfida ile hayal etmişti. O an Çağan'ı Elfida'nın yanında düşününce battığını hissetmişti. İşte bir Güneş'in batışı böyle gerçekleşti ve bu son değildi, daha tekrardan doğacaktı ve tekrardan batacaktı. İşte Güneş isminden böyle nefret etti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Güneş'in Batışı
Non-FictionDünya yeniden var oldu, yeni bir ay doğdu ama güneş çoktan battı... *bu kitap gülüşü güzel adama ithafen yazıldı*