Bostancı Dayı - Beyaz Gül
Sonumuzu kendimiz yazmak istedikçe çaba harcıyoruz sanki bir hedefimiz varmış gibi bazen hedefimiz oluyor ama onda da yeri geliyor hedeflerimize giden yollardan sapıyoruz. Bu bir son olmuyor, sonlar asla yazılmıyor. Kimse yarın ne olacağını bilmiyor ama yine de önlerine bir hedef koyuyor. Elfida'nın da bir hedefi yoktu çünkü henüz yarını edebileceğinden bile emin değildi. O bir zamanlar hedefleri olan küçük bir kızdı. Sonra bir hastalığa yakalanmıştı ve yavaş yavaş hafızası silinmeye başlamıştı, yeni hedefler koyamamıştı. Bu yıllarca böyle devam etmişti, artık kalıcılaşmıştı ve geçmişini hatırlayamamıştı. Yine de bununla yaşamayı öğrenmişti. Bazen oluyordu evinin yolunu bile unutuyordu ama Çağan'ı hiç unutmamıştı -belki de asıl evi Çağan'dı ve evinin yolunu hiç unutmuyordu- ve her gününü onun sayesinde hatırlamıştı.
Şimdi de o adamın gülüşü ile yaşıyordu, tabi o adam bunu bilmiyordu ve Elfida bazen düşünüyordu o adam kahraman olduğunu bilse nasıl hissederdi çünkü Elfida'yı o adam iyileştiriyordu. Elfida sürekli Çağan için çabalıyordu anlaması için ipuçları bırakıyordu ama o adam bir türlü anlamıyordu. Kız zaten sevdiğinin adam tarafından anlaşılmasını da beklemiyordu. Onun tek amacı sevmekti, sevilmek o kız için fazlaydı -sevilmenin ne olduğunu bile daha önce kimseden öğrenmemişti- Çağan ise hayatı boyunca hep sevilmişti, onun için sevilmek gayet normaldi zaten o adam hep gözler önündeydi. Elfida'nın sevgisine neden karşılık vermeyeceği gayet açıktı -tabi bu Elfida'nun düşüncesiydi- yine de Elfida vazgeçmiyordu, onu hayatının sonuna kadar beklemeye hazır hissediyordu.
Güneş zaten bambaşkaydı artık, bazen kendisini bile tanıyamıyordu ama yine de artık tek istediği bir şey vardı; Elfida ve Çağan'ın mutlu olması -çünkü ikisi de onun için fazlasıyla değerliydi- ve onlar için çabalamaya hazırdı. İkisinin de birbirlerini sevdiğini biliyordu, nasıl onlara kötülük yapıp aralarını bozabilirdi ki. Onlar birbirleri için yaratılmışlardı, belki de farkında değillerdi ama birbirlerini tamamlıyorlardı. Güneş karar vermişti, gidip Elfida'ya her şeyi anlatacaktı "Çağan da seni seviyor gizlenmeden direkt karşısına çıkıp açılmalısın." diyecekti. Bu yüzden evden çıktı ve düşünerek Elfida ile birlikte oturdukları banka geldi. Elfida'ya bir şekilde ılaşmalı ve onu buraya çağırmalıydı.
İşte tam o an karşı kaldırımda ellerindeki beyaz güller ile yürüyen Elfida'yı gördü. Ona seslenmek istedi ama yapamadı tam geri dönüp banka oturacağı an kız cesaretli çıkmış ve Güneş'e seslenmişti. "Güneş... beklesene." Güneş durdu ve yönünü kıza çevirerek "Efendim." dedi. Kız Güneş'in kolundan tutarak banka yönlendirdi ve ikili banka oturdular. Kız "Ne yapıyorsun burada?" diye sordu ve Güneş cevapladı "Seninle konuşmak istiyorum, belki burada seni bulurum diye gelmiştim." dedi ve devam etti "Gerçekten de buldum seni." dedi. Elfida anlam veremeyerek sordu "Beni neden burada arıyorsun?" Güneş buna cevap vermeden tekrar yeni bir soru sordu "Bu güller kimden?" Elfida sorusuna cevap verilmemesini umursamadan "Benden." dedi. Bu cevap Güneşe yeterli olmamıştı, canının yanacağını bile bile tekrardan bir soru daha sordu "Çağan için değil mi... ah bu beyaz güller gerçekten anlamlı kardeşime de tam bu güller yakışır Elfida." dedi. Elfida ne diyeceğini bilmiyordu tam o sırada Güneş buketi eline alarak uzun uzun baktı ve konuştu "Gerçekten de güzel güller, tıpkı bir varoluşun yıkımını anlatıyorlar. Seninle doğan Güneş'i seninle batırıyorlar Elfida ama sana şunu söylemeliyim ki Çağan'dan asla vazgeçme canın mı yanıyor yansın, kalbin mi parçalanıyor parçalansın, benim yaşadıklarımı sen de yaşa Elfida ama sen de benim gibi asla vazgeçme." dediğinde karşısındaki kızın yüzüne zar zor bakmıştı ama o kız çoktan gözlerinden tanelerini düşürmeye başlamıştı. Göz yaşlarına uzandı ve onları silmeye başladı, dudaklarının arasında santimler vardı, kızı öyle bir öpmek istedi ki hem geçmişini silmek hem geleceğini o dudaklar ile tekrar yazmak istedi. Kızın yüzüne öyle bir daldı ki orada boğulmak istedi ama ne öpebildi ne de boğulabildi. Çünkü kızın kalbi başkasıyla dolup taşmıştı bile hem de onları izleyen adamla dolup taşmıştı.
Çağan tesadüfen geçtiği o yolda onları görmüş ve olduğu yerde kalmıştı, ne yanlarına gidebilmiş ne geri dönebilmişti. Çünkü Güneş Elfida'nın elindeki beyaz gülleri almış onlara bakarak uzunca konuşmuş ve kıza yaklaşmıştı. Belki de öpmüştü hem de Çağan'ın izi olan dudakları. Tam olarak görünmüyordu öpüp öpmediği ama Çağan için o an sanki öpmüş gibiydi, daha fazla duramadı orda ve orayı terk etti. Hem en yakınım dediği arkadaşını hem de yıllardır aşık olduğu kadını kaybetmişti -o gece her ikisini de kazandığını bilmeden- ve bulduğu ilk ara sokağa kendini atmıştı, kimsenin olmadığı bir yere ihtiyacı vardı bağıra bağıra ağlayabilmek için.
Tabi bu esnada Elfida Güneş'ten uzaklaşmış ve "Özür dilerim." demişti. Güneş "Bunu böylece benden duymanı değil ondan duymanı isterdim ama ikinizin de artık daha fazla acı çekmesini istemiyorum. O da seni seviyor, bana yıllardır seni anlatıyor Elfida ne olur ondan çekinme git ve açık açık onunla konuş; o seni reddetmeyecek bundan eminim." dediğinde Elfida "Her şey için teşekkür ederim Güneş." dedi ve banktan kalkarak evine doğru yürüdü. Güneş de kızın arkasından "Ben de teşekkür ederim Elfida bana sevmeyi öğrettiğin için." demişti.
O gece hem karanlıkla hem de aydınlıkla dolmuştu, karanlıklar aydınlıklara hasret kalmış; tekrardan buluşacakları güne kadar sabırla beklemişti ve işte bizimkilerde karanlıklar gibi aydınlıklara hasretti. Bir tarafta ara sokaklardan birinde hıçkıra hıçkıra ağlayan Çağan, bir tarafta yükü ağır geldiği için banktan kalkamamış Güneş ve bir tarafta da elindeki beyaz güller ile evinin önündeki kaldırımda Elfida.
Ama ertesi gün Çağan Elfida'nın da onu sevdiğini anladı; Elfida yine dayanamayarak dün gece aldığı beyaz güller ile okula gelmişti tabi bu dün gece Güneş'ten, "Çağan da seni seviyor seni reddetmeyecek eminim." sözünün cesaretiyleydi fakat saklamakta başarılı olamamıştı ve bu gülleri Çağan'ın gördüğünü bilmiyordu. Çağan da o güllerin kendisine olduğunu bilmiyordu nitekim sırasında görene kadar. İşte ipuçları şimdi tamamlandı diye düşündü Çağan, sevdiği kızın onu sevdiğini öğrenmesiyle yeniden doğduğunu hissetmişti ama kıza karşılık verecek cesaret henüz onda yoktu çünkü en yakın arkadaşı daha dün onu öpmüştü ve ilk o gelip kendisine Elfida'dan hoşlandığını söylemişti. Şimdi nasıl olurdu da arkasında bile duramadığı, kimselere anlatmadığı aşkının peşinden gidebilirdi. o an Çağan -kazandığını bilmeden- kaybettiğini düşünmüştü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Güneş'in Batışı
Non-FictionDünya yeniden var oldu, yeni bir ay doğdu ama güneş çoktan battı... *bu kitap gülüşü güzel adama ithafen yazıldı*