Haluk Levent - Elfida
Hayat bazen yoruyordu, hem de bir daha uyanmamayı diletecek kadar. Aylarlar geçiyordu, yıllar geçiyordu da; kalpteki acılar geçmiyordu. Üstüne eklendikçe ekleniyordu ve bir dağ oluşturuyordu, sen tırmandıkça dağın görünmeyen yüzü artık görünmeye başlıyor, sonsuza kadar gidiyordu. Sen de ne dağın yükselmesini durdurabiliyordun ne de tırmanmayı. Bazen gözünde bitmeyeceği canlanıyordu ve pes ediyordun, daha sonra düşünüp tekrar tırmanmaya başlıyordun çünkü biliyordun ne olursa olsun manzaralar yukardan güzel görünüyordu. Elfida da sürekli tırmanmıştı ama Çağan'ı görünene kadar. Onunla zirveye ulaştığını sanmış ve tırmanmayı bırakmıştı. Ne diyebilirim ki Çağan gerçekten zirveye ulaştığını hissettirirdi insana, öyle soğuk öyle güzel öyle yalnızdı ki; işte zirveye ulaştım dedirtirdi. Ancak zirve yine de gittikçe yükselmeye başlamıştı, Çağan'ın bakışlarıyla ve gülüşleriyle. Zirve Elfida için Çağan olmuştu ama asla son bulmamıştı. Elfida artık pes etmekle ya da durmakla kalmıyordu, düşüyordu da. Zor olsa da düştüğü yerden kalıyordu, aynı yolları gideceğini bilmesine rağmen bıkmıyordu, her şey başa saracak diyordu ama yılmıyordu çünkü yine o adamın gülüşünde hayat bulacağını biliyordu.
Elfida yine bir zirveye ulaşmıştı, yine o zirveden düşmüştü. Yine bir sabaha uyanmıştı, yeniden okul yollarını aşacaktı ve yeniden gülüşü güzel adamda hayat bulacaktı. Dün yaşadığı her şeyi reddetmişti; belki de Çağan'ın siniri başkasınaydı. Elfida adamı tanımıştı, sinirli bir yapısı vardı hemen alevlenip hemen sönen. Asla yılmayacaktı, asla ondan vazgeçmeyecekti ta ki onun rahatsız olmaya başladığını anlayana kadar, işte o anda kalbine gömecekti sevdasını.
Elfida yine okul yollarını aşmaya başlamıştı, kulağından asla eksik olmayan kulaklıklarıyla. Okula geldiğinde İnci onu bekliyordu, daha doğrusu Elfida beklemesini istemişti çünkü Elfida tek başına okula girecek cesareti kendinde bulamamıştı. İnci kızı gördüğünde hemen sormuştu. "İyi misin?" Diye. Elfida iyi değildi bunu İnci de biliyordu. Elfida'nın konuşmaya bile dermanı yoktu ama konuştu. "İyi değilim İnci, dayanamıyorum." Dedi ve devam etti. "Canım yanıyor neden yüzüme bile bakmadığını sorguluyorum, daha sonra ona da hak veriyorum, neden baksın ki diyorum. Ben bile bakmazdım kendi yüzüme o neden baksın diyorum. Yine de istiyorum onu, onun beni istemeyeceğini bilmeme rağmen istiyorum. Kimseyi istemiyorum onu istediğim gibi ama gelsin beni sevsin bile demiyorum ki. Bana aşık olsun demiyorum ki, sadece yanımda olsun istiyorum. Olsun sevmesin beni, ben onunla arkadaş olmayı bile istiyorum. İki yabancı olmak istemiyorum." Dediğinde İnci kıza acımıştı, Elfida acınacak haldeydi. N e diyebilirdi ki bu konuşmanın üzerine, en iyisi sarılmaktı bazen sarılmak rahatlatırdı. Elfida ne kadar rahatlayabilirdi orası da meçhuldü.
İkili sarılmayı sonunda bırakmıştı ve okula girmişlerdi. Sınıflarına doğru ilerlemişlerdi ve ders başlamıştı. Elfida birinci dersin sonuna kadar kafasındaki düşüncelerle boğuşmuştu. Zil çalana kadar zor sabretmişti ve zil çaldığında kendisini sınıftan dışarı atmış. Sınıftan çıktığı an koridor bomboştu ama bu çok sürememişti saniyeler sonra Çağan sınıfından çıkmıştı. Elfida'yı görmüş ve kalmıştı, kızın gözleri kızarmış ve şişmişti. Elfida ise Çağan'ı gördüğünde onu görmemiş gibi davranmıştı, henüz hazır değildi. Korkuyordu, onu tekrardan sinirli görmekten.
Elfida Çağan'ın yüzüne bakmamıştı daha doğrusu bakamamıştı ama bunu Çağan nerden bilebilirdi. Üzülme sırası Çağan'a geçmişti. Sürekli sorguluyordu kız onu hiç mi hatırlamıyordu, hafızasından tamamen mi silmişti. Küçüklüklerini, yaşanmışlıklarını, ilk öpücüğüne sahip olmasını. Çağan o günü hatırlamıştı; kız çocuğun dudaklarına bakıp ne kadar güzel dudakların, tıpkı elma şekerine benziyor deyip öpmüş ve eve kaçmıştı. Kız tam bir hafta asla çocukla oynamaya da gitmemişti. Çocuk o hafta hep kızın dudaklarını dudaklarında hissetmişti ve her defasında kalbi çıkacak gibi olmuştu. Kız da aynı şeyleri hissetmişti ve gerçekten de çocuğun dudaklarının elma şekerine benzediğini kanıtlamış olmuştu. Çağan iç geçirdi, ne kadar güzel bir gündü diye düşündü. Tekrarı olmasını diledi belki de bu defa kıza o cümleleri kurup kendisi öperdi.
Güneş bu esnada henüz toparlanabilmiş değildi. Okula bile zor gelmişti, zor dayanmıştı okul çıkışına kadar. Çıkışta her zaman olduğu gibi Çağan, Ertuğrul ve Berkan birlikte yürüyeceklerdi. Güneş bunu biliyordu ve onlara katılacaktı. Elfida ve İnci de hep onların olduğu yoldan yürürlerdi, Güneş hep Çağan'a sorardı kızın yol boyu ne yaptığını ama Çağan hep geçiştirirdi. Bugün ise kendisi de yürüyecekti çünkü sevdiği kızı ve arkadaşını kaybetmekten korkuyordu. ikisinin birlikte olmasını istemiyordu, bunu ihanet sayıyordu. O gün çıkışta hepsi aynı yoldan yürüdüler, hepsi de bitmiş durumdaydı.
Çağan eve vardığında sonunda kitabı okumak için eline alabilmişti. Bu kitabı kim bıraktıysa onu gerçekten seviyor olmalıydı, baştan sona okumuştu ve etkilenmişti. O an içinden kitabı bırakan keşke Elfida olsaydı dedi, kitabı onun bıraktığını bilmeden ama Güneş'ten öğrenmişti kız başkasını seviyordu. Bunu kendine yediremiyordu, o kızın yanında kimseyi istemiyordu, belki bir ihtimal Güneş olabilirdi. Güneş kızı mutlu ederdi çünkü Çağan daha önce Güneş'in kimseyi böyle sevdiğini görmemişti. Kitabı kimin bırakabileceğini düşündü, bir sonuca varamadı. Sonra kapısı tıklatıldı ve annesi içeriye girdi. Vakit epey geç olmuştu ve oğlunun yattığını düşünüyordu kadın ama oğlu henüz yatmamıştı. Kadın konuşmaya başladı. "Bir sorun mu var bebeğim?" Çağan yine her şeyi saklamak konusunda kararlıydı bu yüzden "Hayır anne, uykum yok." Dedi. Annesi bunun üstüne iyi geceler dileyip odadan çıktı. Çağan da kitabı başucuna koydu ve uzun zamandır kopamadığı o şarkıyı mırıldanmaya başladı;
Yüzün geçmişten kalan, aşka tarif yazdıran
Bir alaturka hüzün, yüzün kıyıma vuran
Anne karnı huzuru, çocukluğumun sesi
Senden bana şimdi zamanı sızdıran
Şımartılmamış aşkın sessizliğe yakın
Kim bilir kaç yüzyıldır sarılmamış kolların
Sisliydi kirpiklerin ve gözlerin yağmurlu
Yorulmuşsun, hakkını almış yılların
Elfida, bir belalı başımsın
Elfida, beni fark etme sakın
Omuzumda iz bırakma, yüküm dünyaya yakın
Elfida, hep aklımda kalacaksın
Bu şarkı çocukluğunaydı, aşık olduğu kadınaydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Güneş'in Batışı
Non-FictionDünya yeniden var oldu, yeni bir ay doğdu ama güneş çoktan battı... *bu kitap gülüşü güzel adama ithafen yazıldı*