Ferman Akgül - İstemem Söz Sevmeni
10. bölüme özel Çağan'ın anlatımıyla;
Yıllar geçmişti belki de ondan ayrı kalışımın üzerinden. Bilmiyordum ama sanki o hep benimleydi ya da ben onunlaydım. Nedendir bilinmez küçük olmama rağmen onunla büyülenmiştim onun bana olan sevgisiyle güzel hissetmiştim. Çoğu zaman gelişine anlam verememiş çoğu defa gelişini beklemiştim.
Ve bir gün beklediğim gelmemişti ama ben yine de vazgeçmemiştim, yıllar geçmişti ve bir bakmıştım ki büyümüşüm -tabi hala bekleyişlerdeydim- sonra tekrar kavuşmuştum. Tabi kavuştuğumu sanmıştım. Bir süre sonra onu suçlamaya başlamıştım, daha sonra bu suçlayıcı tavrım büyümüştü, saçmalamıştım. Her zaman onu anlatmıştım ama adını hiç duyurmamıştım. İşte sonunda da bir şekilde cezamı bulmuştum. Bu cezayı bulmam ile fazlasıyla garipti.
Bırakılmıştım, tanınmamıştım ve çokça ağlamıştım ama şimdi onun elini tutmanın sevincine kavuşmuştum. Her bekleyişin bir sonu vardı, ama bu son nasıl bir sondu tartışılırdı. Yine de ben şu anki sondan memnundum -gelecekteki sonu bilmesem de-. Hayatımda bu kadar güldüğümü dahi hatırlamama rağmen okulun ortasında büyük bir kahkaha patlatmıştım. Onu fazlasıyla beklemiştim ve o sonunda bana gelmişti, nasıl kahkaha atmayayım ki.
Benim için arkadaşını unutmasına sevinmiştim, hala büyüyememiştim sanırım. Söz konusu o olduğunda çocuklaştığımı biliyordum. Bu kahkahamın üzerine o da uzun bir süre daha gülümsemişti sonra tekrardan titremeleri artmıştı ve buna rağmen arkadaşının yanına dönmüştü. Bunun üzerine Güneş'i köşede görmem pek iyi olmamıştı. Gözlerine baktığımda tam gözlerimin içine baktığını fark etmiştim ve Güneş'ten beklenen o atak gelmiş yanıma kadar adımlamıştı.
Ne konuşacağını tahmin edebiliyordum, ya fazlasıyla o benim canımı yakacaktı ya da ben onun canını yakacaktım. Yine de beklenen olmamıştı. Sanki bir sır verecek gibi yaklaşmış ve "Güzel görünüyorsunuz." demişti. Ne diyeceğimi şaşırmış öylece yüzüne bakmıştım. Daha doğrusu ne diyebilirdim ki onun kadar cesaretli olamamış yıllarca adını geçirmeden onu sevmiştim ama o tekrar konuşmaya başlamıştı ve bu defa canımı yakacağı yüzünden okunmuştu "Biliyor musun Çağan, ne kadar korkağın teki olsan da onu her türlü şeyden koruyabilecek gibi görünüyorsun ama şunu unutma ki onu kendinden koruyamayacaksın. Siz fazlasıyla güzel olsanız da birbirinizi tüketmek için yaratılmışsınız. Siz güzel olsanız da hem kendinizi hem beni bitirmek için var olmuşsunuz. Bu hikayenin sonunu sana yazayım Çağan; esas kız esas oğlanın uğruna kendini feda eder ve ikinci oğlan ise esas kızın uğruna kendini feda eder. Peki ya esas oğlan ne yapar, işte o sana kalmış Çağan." ve bu sözleriyle kalbimi sökmüş ayaklarının altına almış ezmişti. Ben ise yenilmişlik ile "Biliyorum Güneş, biliyorum. Hikayenin sonunu bilmesem de ne kadar korkak olduğumu biliyorum ama sen de şunu bil, ben senin için ondan vazgeçerken sen benden vazgeçtin..." dediğimde karşımda Güneş'in gözlerinin dolmasını beklemiyordum buraya gelip nefretini kusmak istediğinin farkındaydım ama sanki biraz daha ileri gidersem o tanelerini düşürecek gibiydi yine de devam ettim sözlerime "...bu vazgeçişinin üzerine kardeşliğimize verdiğin değeri görmüş oldum, şimdi böylece sana ihanet etmişim gibi konuşamazsın." demiştim canını yakaraktan. O ise susmuş öylece yüzüme bakmıştı.
Zil çaldığında ise sınıfa çantamı bırakarak spor salonuna inmiş ve boş spor salonu ile biraz da olsa rahatlamıştım. Burası benim için gerçekten fazlasıyla özeldi, iyi hissetmemi sağlıyordu ama bu defa öyle olmamıştı. Düşüncelerimin beynime daha çok akın etmesini sağlayarak ilk bulduğum oturağa oturmamı sağlamıştı.
Düşünüyordum da neden beni hatırlamamıştı, neden haber vermeden beni bırakıp gitmişti, neden bir anda çıkıp bana aşkını itiraf etmişti ve neden bu kadar çabalamıştı.
Neden deyip deyip durmuştum ta ki hocanın kapıdan girip bana seslenmesine kadar. Timur hoca yanıma oturarak "Seni böyle görmeyi beklemezdim, fazlasıyla şaşırtıcı." demiş sonra sözlerine eklemişti. "Şu aşık olduğun kızı çözdüm sanırım, bu sabah kimseye göstermediğin gülümsemeni bahşettiğin kızdı değil mi?" diye sormuştu. Ben de "O kadar fark ediliyor muydu hocam." dediğimde bana uzun uzun baktı ve "Bugün değil her gün fark ediliyordu." dedi ama sözlerinden bir şey anlamadığım için "Nasıl?" demiştim. O ise "Her gün ona olan bakışından, buraya gelip kendi kendine onu anlatışından, arkadaşının onu sevdiğini öğrendikten sonra arkadaşından uzaklaşmandan bile anlaşılıyordu Çağan." dedi ve sonra telefonu çaldığı için salonu terk etti ama beni daha çok düşüncelere soktuğunun farkında bile değildi.
Ve ben madem o kadar belli ediyordum Güneş nasıl gelip bana onu sevdiğini anlatabiliyordu. Kafam o kadar karışmıştı ki ne yapmam gerektiğine bile karar veremiyordum. Her şeye rağmen Elfida'dan vazgeçemeyeceğimi biliyordum çünkü fazlasıyla denemiştim ama başaramamıştım.
Zaten bu defa korkak olmamaya karar vermiştim, sonuna kadar onun için savaşmaya hazırdım. Hem de bu savaşın sonunda mağlup olacağımı bilsem dahi savaşacaktım. Gerekirse mağlup olacaktım ama ileride geriye dönüp baktığımda "Evet, bu defa korkak olmadım." "Savaştım." "Aşkı tattım." "Onu öptüm." "Onunla uyudum, uyandım." "Onunla hayatımı paylaştım." ve daha binlercesini diyecektim. Ben bu savaşı kaybetsem de kazanacaktım. Sonunda gözlerimi onunla kapatacak onunla açacaktım. Peki o gözlerini benimle mi açacak kapayacaktı, bilmesem de onu bir gün bile yalnız bırakmayacaktım.
Sonumuzu kendimizin getireceğini bilmeden yaşayacaktım...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Güneş'in Batışı
Non-FictionDünya yeniden var oldu, yeni bir ay doğdu ama güneş çoktan battı... *bu kitap gülüşü güzel adama ithafen yazıldı*