1.2

494 59 42
                                    

Bazı eller ruh eşini bulduğunda ayrılmazdı, ayrılmamalıydı. Bu yüzden de sıkı sıkıya kenetli elleriyle adım atıyordu Chan ve Hyunjin.

Evden çıkıp arabaya binene kadar ve arabadan inip bara giriş yapana kadar el eleydiler. Chan Jungwoo'yla konuşurken de el ele duruyordu ikisi.

Ortamın hareketli hali Hyunjin'in başını döndürürken alnını Chan'ın omzuna yaslamıştı. Chan ona dönüp saçlarına bir öpücük kondurmuş Jungwoo'ya "En ufak bir hareketlilikte hemen bizim çocuklara haber ver, yalnız başına hareket etme." diye uyarıda bulunmuştu.

Daha sonra Hyunjin'i locaya doğru yönlendirip koltuğa rahatça oturmasını sağlamıştı. Hyunjin ona şarap içmek istediğini söylediğinde gülümsemiş ve yanlarına gelen barmene "Bize vermut getir." diyerek yollamıştı.

Hyunjin memnun bir ifadeyle yanağını omzuna yasladı. Barmen uzaklaşırken "Bu gece çok dikkatli olmalıyız, bahar çiçeği." diyip nefeslendi Chan. "Önemli bir gece olacak."

Hyunjin duyduğu isimle gülümsemeden edemedi. "Bana böyle seslenmeni seviyorum." diye fısıldadı kulağına doğru. Kızıl saçları ve giydiği simsiyah takım elbiseyle nefes kesici görünüyor Hyunjin'e zor anlar yaşatıyordu şu an.

Hyunjin de onunla uyumlu giyinmişti gerçi. Onun ceketinin yaka kısmı biraz daha parlak duruyordu, içine de kesik yaka siyah bir tişört giymiş Chan'ın 'bence bu pek iyi bir fikir değil' demesine karşı ise gülüp geçmişti.

Chan'ın bu hareketle nefesi kesilirken bir elini siyah saçlının bacağına koymuş hafifçe sıkmıştı.

Bir uyarı misali. Kendimi tutmak zorundayım lütfen bana yardımcı ol, der gibi.

Sonrasında masaya bırakılan bardak ve ikramlıklarla toparlanmıştı ikisi de. Hyunjin şarabını yudumlarken etrafını inceliyordu. Aynı şekilde Chan da.

"Tamam." Chan kulağındaki kulaklığa doğru konuşmuş bardağını masaya bırakmıştı. Gelmeden önce diğerleriyle rahatça haberleşmek için takmıştı ve az önce Jeongin mekâna birilerinin geldiğini söyleyip uyarmıştı Chan'ı.

Masalarına aniden birinin oturmasıyla gözleri oraya çevrilmiş gelen kişiye bakmışlardı. Hyunjin kim olduğunu bilmiyordu ama Chan'ın surat ifadesinden onun tanıdığını anlamıştı.

"İyi eğlenceler, genç adamlar."

"Teşekkürler." dedi Chan alaycı bir ses tonuyla. Tavrı rahattı. "Masamıza bu kadar rahat bir şekilde oturduğunuza göre yürek yemiş olmalısınız."

Adam güldü. "Benim kabalığım," demişti sonrasında. Bir şey daha diyecekken Chan onun lafını kesmiş ve "Lee Junho." diyerek gözlerini kısmıştı. "Yanılıyor muyum?"

Şaşırdı adam. Bunu beklemediği gözlerinden okunuyordu. Deminden beri serbest ve umursamaz tavırları kaybolmuş yerini korkak bakışlara bırakmıştı.

"Sen.." dedi yutkunurken. "Beni tanıyor musun?"

"Hakkında bana lazım olacak kadarını biliyorum, diyelim." diye düzeltti Chan. Adam bunu duyar duymaz ayaklanır gibi olmuştu fakat Chan'ın "Eğer buradan dışarı adımını atarsan, yaşamak gibi bir şansın olmaz." cümlesiyle geri oturmuştu.

Gözlerini Hyunjin'e değdirip tekrar Chan'a döndü. "Benden ne istiyorsun?" diye sordu yenilgiyle.

Chan ise memnun bir ifadeyle ona baktı. Eğer onu tanımadığını söyleseydi adam gözlerinin içine baka baka kandıracaktı onu fakat her şey ters tepmişti.

"Tüm bunları yapanın kim olduğunu biliyorum." dedi bardağıyla oynarken. Aslında bilmiyordu sadece blöf yapıyordu. "Sen de biliyorsun, öyle değil mi Jun?"

perfume, hyunchanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin