1.6

333 47 23
                                    

Gecenin bir vakti göğsünün sol tarafındaki şiddetli ağrıyla yatakta doğrulmaya çalışırken kollarını beline dolayarak ona sıkı sıkıya sarılan kızıl saçlı adamla kafasını geriye atmıştı.

Elini kalbinin üstüne götürüp bir süre ovaladı ve ağrının geçmesini bekledi. Neyse ki saniyeler geçtikçe hafifliyordu.

Elini indirip gözlerini Chan'e çevirmiş ve kulağına doğru eğilerek "Uyumadığını biliyorum." demişti kısık bir sesle. Bir süre nefes alışveriş seslerini duymazken dudaklarının kenarında minik bir gülüş belirdi.

Dışarıdaki ışığın odaya sızdığı kadarıyla görebiliyordu onu. Yüzünün diğer yanı karnına yaslıyken diğer yanı bebek gibi görünüyordu. Parmaklarını yanağında gezindirip iç çekti. Sonrasında tekrar eğilmiş ve parmaklarının yerini dudakları almıştı. Minik öpücüğü yumuşacık yanakta evini bulmuştu sanki.

"Bunu sana hiç söylemedim ama seni seviyorum." Dolan gözlerini kapatıp uzun bir zamandır ağzından çıkmayı bekleyen cümleyi tekrarladı defalarca. "Senin gibi mükemmel birini sevmeden nasıl durabilirdim ki?"

Chan'in kollarının baskısı daha artarken gözlerini sıkıca yumdu. Yerine geri yattığında soğukla temas eden bedeni irkilirken yanındaki adamın kolları arasına girip ısınmaya çalıştı. Çok fazla üşüyordu.

Yeniden hissettiği sıcaklığa kavuştuğunda uykuya yenik düştü sonrasında.

Onu doğru düzgün uyutmayan kötü rüyaları yüzünden nefes nefese uyanıyor olsa da Chan'in onu sarmalayan kolları sayesinde geri devam ediyordu uykusuna. Sabahın ilk ışıklarına kadar bu böyle devam ederken gözlerini zorlukla açtı.

Bakışlarını yan tarafına çevirdiğinde onu izleyen adama gülümseyip bedenini ona doğru döndü. "Günaydın." Chan parmaklarını yüzüne çıkartıp saçlarını geriye itti ardından yanaklarını sevdi usulca. "Günaydın, çiçeğim."

Hyunjin'in kalp atışları rayından yine çıkarken Chan tekrar konuştu. "Bugün bir planın var mı?" Hyunjin kafasını olumsuzca sallarken meraklı bakışlarını yüzünde dolaştırdı. "Neden sordun?"

"Seni bugün sürprizime götüreceğim." Hyunjin istemsizce gülümserken yataktan hızla doğrulmuş ve "Hadi gidelim o zaman." diyerek Chan'i çekiştirmeye başlamıştı.

Chan onun bu heyecanlı haline gülerken elinden tutup kalkmıştı yataktan. Kısa bir kahvaltının ardından hazırlanıp evden çıkmışlardı. Hyunjin yan koltuğa yerleşirken Chan de çalıştırmıştı arabayı. Yolculuklarının biraz uzun süreceğini söylediğinde Hyunjin müziksiz olmayacağını söyleyip şarkı açmıştı hemen.

Hoş bir melodi fonda çalmaya devam ederken Chan Hyunjin'in sürprizle ilgili meraklı sorularını yamuk bir şekilde sırıtarak cevaplıyordu. Yolculukları bu şekilde devam ederken Chan'in arabayı durdurup "Geldik." demesiyle etrafına bakıp gözlerini kırpıştırdı.

Arabadan indiklerinde Chan onun elini sıkıca tutmuş ve önünde durdukları atölyeye doğru yönlendirmişti. İçeriye girdiklerinde Hyunjin etrafı incelemeye başlamıştı. Geniş salonun duvarlarında tablolar ve bazı köşelerinde heykeller vardı. İçerideki atmosferin hem boğucu hem de rahatlatıcı olduğunu düşünmüştü o an.

En ileride tam ortada duran uzun ve üzeri örtülü şeyden bakışlarını çekmezken "Buraya neden geldik?" diye sordu. Chan gözlerini yüzünde birkaç saniye gezdirmiş ardından iç çekmişti. "Gel bakalım." dedi elini beline yerleştirip.

Deminden beri gözünü ayırmadan baktığı şeyin önünde dururlarken kaşlarını çattı. Chan onun ellerini tutup örtünün üzerine koymuş ve "Açabilirsin." diyerek bir adım geriye gitmişti.

perfume, hyunchanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin