Gözlerini nefes nefese açtığında bedeninin alt tarafında hissettiği şeyle oflayıp banyoya koşturdu Hyunjin. Pek de masum olmayan rüyalar görmüştü ve liseli ergenler gibi hissettiren bu olay sinirlerini bozuyordu.
Chan hayatına girdiğinden beri.
Sakinleşip duş aldıktan sonra kendine kahve yapmış daha sonra çalışma odasına girmişti. Tuvalin üzerindeki örtüyü kaldırıp tam karşısına oturdu.
İnce parmakları sanki gerçekten karşısındaymış gibi çizdiği yüze dokunurken gözlerini yumdu. Bedeni kasılırken zar zor yutkunmuştu. Dokunuşlarına karşılık parmak uçlarında sıcaklık hissedip geri açmıştı.
Resim sanki canlanmış da Chan karşısında duruyormuş gibi olduğunda kafasını iki yana sallayıp ayağa kalktı.
"Deliriyorum galiba." diye fısıldadı odadan çıkarken. Çabucak hazırlanıp evden çıktı ve arabasına bindi. Okula gidiyordu.
Aklına dün gece gelirken başına giren ağrıyı görmezden geldi. Onunla konuştuğu her cümleyi kelimesi kelimesine hatırlıyordu ve "Seviş benimle." derken de ayık kafadaydı.
Chan tam ağzını açıp bir şey diyecekken Seungmin'in çığlık atarak lavaboya koştuğunu görmese her şey daha güzel olacaktı belki de.
Fakülteye yakın bir yerde arabasını park edip yürümeye başladığında yanından geçip giden çocuğu nereden tanıdığını düşünürken "Jisung, bekle." diye bir ses duyup arkasına bakmıştı. Geçen gün barda gördüğü çocuktu. Adı Jeongin'di galiba, diye düşünürken önüne döndü.
Ardından fark ettiği şeyle duraksadı. Bunlar Chan'ın arkadaşıydı. Belki de Chan da buradaydı?
O kendi kendine konuşurken çoktan okula girmişti bile. Bugün sadece iki dersi vardı, evine erken kavuşabilecek olması onu mutlu ediyordu.
Arkadaşlarını merak ederken grup sohbeti kısmına girdi. Kimse konuşmamıştı. Minho ve Felix'in çift randevusuna çıktıklarını biliyordu, Minho okulun ortasında bağırarak söylediği için duymamasına imkân yoktu zaten. Hyunjin ona neden herkesin bunu bilmek zorunda olduğunu sorarken ona bazı kem gözlere ve kıskananlara inat yaptığını söylemişti.
Aklına gelen şeyle göz devirip Seungmin'i aradı, telefon birkaç kez çalsa bile açılmamıştı. Tekrar arayıp ulaşamadığında endişesi gittikçe arttı.
Changbin'i aradı bu sefer, bugün dersi yoktu, muhtemelen spor salonundaydı. Beşinci çalışta açıldığında rahat bir nefes verdi.
"Seungmin'e ulaşamıyorum, yanında mı?"
"Böyle bir şeye inanıyor musun cidden?" diyip histerik bir kahkaha attı Changbin. "Beni onun için mi aradın?"
Buz gibi sesini duyarken burnundan sertçe soludu Hyunjin. "Arkadaşın o senin lan puşt. Başka kime soracağım?"
"Arkadaşım?" Tekrar güldü Changbin. "Arkadaşlar birbirlerinin nerede olduğunu bilirler ve," Duraksayıp umursamazca bir nefes verdi. "Bilmiyorum, başka bir şey demeyeceksen de kapatacağım."
Hyunjin telefonu onun suratına kapatıp sakinleşmesi için olduğu yerde birkaç saniye bekledi. Bütün morali alt üst olmuştu şu an. Seungmin'e onu araması için mesaj attıktan sonra arabasına yerleşti.
Bir anda bastıran yağmur trafiği zorlaştırmış olsa da neyse ki evine gelebilmişti. Arabadan inip binaya girene kadar biraz ıslanmış olsa da bu durum umrunda bile değildi, aklı hâlâ Seungmin'deydi.
Kıyafetlerini değiştirmeden kendini koltuğa attığında yüzünü tavana dönüp gözlerini kapattı. Chan'ı düşündü sonra. Dünden beri hiç görüşmemişlerdi. Zaten telefondan hiç iletişimleri olmamıştı, ya o geliyordu buraya ya da o gidiyordu. Garipti, yani.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
perfume, hyunchan
Ficção Adolescente[vampireverse] bir gece ansızın seni uykundan uyandıran rüya, bir zamanlar senden çaldıkları yaşamından bir parça. ¡! yetişkin içerik ve tetikleyici sahneler bulunmaktadır.