İnsanlarla Beraber

4.3K 272 2
                                    

Eşimin mükemmel kokusu ve sıcaklığıyla sarmalanmış halde uyanırken mutlulukla gülümsedim. Bebeklerimiz hala uykudaydı ve sabahın ilk ışıkları yeni yeni yükseliyordu. Burnumu iyice uzayan parlak saçlarına daldırıp huzuru ciğerlerime çektim.

Arzusunun kokusu etrafımı sararken vücudum anında tepki vermişti, elleri hafif uzamış sakallarımı okşayarak enseme ulaştı. Dudaklarımı esir alırken onun hızına uyum sağlayarak, dillerimizi birleştirdim. Acele etmeden, birbirimizi sımsıkı sararak uzun uzun öpüştük.

Birbirimizin tadına varıyorduk, elleri ensemden vücuduma indi ve iç çamaşırımın lastiğinden içeri kaydı. Beklentiyle kasılan aletim, pürüzsüz elleriyle ilk temasında hafifçe sıçradı. Boydan boya okşarken arada hafifçe sıkıyordu, dilini ağzıma çekip emdiğimde tatlı inlemesi dudaklarımda kayboldu.

Geceliğinin altından çamaşırını çıkartıp atarken bende benimkinden kurtuldum. Tek hamlede üstüme oturup içine alınca, ani gelen hazla inleyecek zamanım bile olmamıştı. Sanki az önce sakince öpüşen o değilmiş gibi, üstümde hızlı hızlı zıplıyordu.

Ellerimi kalçalarına atıp desteklerken benim hareketlerim onu bir an bile yavaşlatmamıştı. Kendi aynı hızda zıplarken dolgunlaşan göğüslerini avuçlayışını izledim ve tam aşağıya inerken kendimi ona ittim. Çığlık atar gibi inleyen eşim ikimizi de sona sürükleyip, titreyerek boşalmamızı sağladı.

Huzurla başlayan sabahımız şehvet ve aşkla tatlanmıştı, günün geri kalanında bizi nelerin beklediğini bilmeden huzurla sarıldık birbirimize.

Elele yetim gençleri yerleştirdiğimiz kulübeye yürürken çocuklarımızla ilgilenen genç sürü üyelerine minnet duydum. Sürü olmak aile olmak demekti.

Kulübeye vardığımızda kapı ne kadar çalsak da açılmıyordu, yedek anahtarla girdiğimizde yerde baygın yatan bedenleri gördük. Doktora haber verip ne olduğunu anlamak için etrafı araştırmaya başladık. Banyodan gelen kötü kokularla oraya yöneldiğimizde içeri bile giremedik.

Her yer berbattı, silik halde kan kokusu da alıyordum. Hafifçe kıpırdanan gence yaklaştım, elinin birisi karnında duruyordu. Elini tutunca yanan elimi hemen çektim. Sanki asite dokunmuştum, yakıcı bir acı hissediyordum elimde.

Sürü doktoru geldiğinde ona ilk elimi gösterip olanları anlattım, çantasını açıp bir örnek kutusu çıkarttı. Elimdeki yanıklardan örnek alıp kaba koydu, elime bir karışım sürüp eldiven giydirdi. Yanma kesilmişti bile ve yenilenmeye başlayan cildimin kaşıntısı delirticiydi.

"Bunun ne olduğunu biliyor musun? İlk kez böyle birşey görüyorum. Hem bizi hem insanları etkiliyor."

Yüzündeki gülümseme büyürken başını olumlu anlamda salladı. Büyük bir mesele olduğunu düşünmüyordu demek ki.

"Kurtboğan yüksek dozda alınırsa insanlarda gıda zehirlenmesi benzeri semptomlar gösterir. Ter yoluyla ve kokudan anladığım kadarıyla ağız yoluyla bir kısmı atılmış bile. Serum bağlayalım ve bünyelerinden atılmasına yardım edelim. Bu kadarı yeterli olacaktır."

Kokudan midesi kalkmışken işine aynı şekilde devam edebilmesi takdire şayandı. Hepsini eldiven takarak yataklara yerleştirip serum bağladık, ilk serumlar bittiğinde biraz biraz düzelme belirtisi göstermeye başlamışlardı.

Kader bağım, güzel eşimi bebeklerimizin yanına yollayıp doktorla birlikte insan gençlerle ilgilenmeye devam ettim. Bir kaç saat sonra tamamen kendilerine gelmişlerdi.

Yüzlerinde oluşan minnet ifadesine bakarak ayağa kalktım. Sürünün birkaç üyesini onların yanında kalıp, gerekli bakımı sağlamaları için yanlarına göndermek istiyordum. Hem yaşıtlarıyla daha rahat iletişim kurabilirlerdi, hemde eşimin yanında bebeklerimin başında olmam gerekiyor gibi hissediyordum.

Ayağa kalkıp evden çıkarken telefonumu elime almıştım bile, gerekli aramaları yapıp dört gencin yola çıkmasını ayarlamıştım. Evimin yolunu tuttuğumda duyduğum seslerle gülmemek için dişlerimi sıkıyordum.

Eşim henüz yeni yürüyen bebeklerimizi karşısına almış, koca adamlarmışcasına azarlayıp nutuk çekiyordu. Dudaklarımı ısırıp arkadan kollarımı beline doladım, beni asıl güldüren şey bebeklerimizin anneleri konuşurken pür dikkat dinlemeleriydi.

Herkesin onu dinleyeceği efsanesi bu kadar gerçekçi olabilir miydi? Kollarımın arasına aldığımda gergin vücudu yavaş yavaş gevşemeye başladı. Kollarımda eriyen eşime olan bağım, sevgim ve arzum sanırım kolay kolay tükenmeyecekti. Gerçi bundan ikimizde şikayetçi değildik.

Ellerimi vücudunda dolaştırıp dolgunlaşan vücudunu okşarken kurdum içimde kıpırdanıyordu. Kulak memesini ısırıp kulağına fısıldadım.

"Kurdum seninle koşuya çıkmak istiyor kaderim, ormanımızda bir tur atmak ister misin?"

Bebeklere bakan minik dişiye bakıp gülümseyince bakışlarını yere çevirdi. Eşim başını sallarken ben kapıya yönelmiştim bile. Minik dişiyle konuşup yanıma adımladı, ikimizde soyunup dönüştüğümüzde birbirini özleyen kurtlarımız birbirine kur yapmaya başladı.

Kurt formundayken kokusu daha yoğun olduğu için peşinden ayrılmadan nereye koşsa bende o tarafa yöneliyordum. Kurdumun arzusunu dizginlemeyi bırakıp serbest bıraktım. Eşimin etrafında bir tur atıp kuyruğuna yaklaştım, kokusu baş döndürücüydü.

Sevdiği gibi önce ona dilimle zevk vermek istiyordum, onunda heyecanla soluması bunu beklediğini gösteriyordu. Eşimin aldığı zevki arttırmak için elimden geleni yaptım, tadını aldıkça kendimden geçiyordum.

Kuyruğu iyice yükselince kendimi içine ittim ve sıcaklığında kayboldum. Birbirimizin zevkinde kaybolmuşken zihnimdeki dürtmeyi hissettim, eşimle aramızdaki bağ hiç olmadığı kadar güçlüydü. Zihnimde yankılanan komutla kendimi kaybettim, 'özgürleş' diyordu. Özgürleşmek için kendimi içine daha sert vurmaya başladım.

Görüşüm kızıla boyanırken kurdum kontrolü ele geçirdi ve kendimi tamamen kurduma bıraktım. Özgürce eşimin içinde zevkin doruklarına ulaşırken altımda inleyen eşim tohumlarını ormanın verimli toprağına bıraktı.

Yan yana toprakta uzanmış bir şekilde birbirimizin nefesiyle huzur buluyorduk. Eşimin kokusu tüm bedenime sinmişken ve yanımda huzurla dinlenirken benden daha mutlusu yoktu. Burnumu boynuna yaslayıp orada kaldım, yuvam olan Deniz'im, kaderim, herşeyim...

Birbirimize hiçbir zaman doyamayacağımızı biliyorduk, kader izin verdiği sürece birbirimizi hep koruyup kollayacağımızı da biliyorduk. Evlatlarımızla büyüyen ailemizi yavaş yavaş daha da genişletecektik. Altın Kurdun hep hayalini kurduğu kalabalık aile sonunda gerçek olacaktı ve biz bunu korumak için elimizden gelen ne varsa yapacaktık...

Sonsuz EşHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin