'Evim güzel evim' kavramı buraya kadardı demek ki, bugün ki dolunayın etkileri kendini güneş battığı gibi göstermeye başlamıştı. Eşimin kurdu ölümsüzlüğe dönüşümü için sabırsızdı, evin içinde kalmaktan sıkılmış, ormanda koşmak istiyordu.
Tüm klan bu özel gün için toplanmış, ormanda eşimin dönüşümünü kutlamak ve onu son kez korumak için etrafa dağılmıştı. Herkes pür dikkat eşimi ve ormanı izliyordu. Kokulara odaklanmıştık, bir saldırı ihtimaline karşı tetikte bekliyorduk.
Dolunay kendini göstermeye başlarken eşimin kokusu daha da yoğunlaşmaya başladı. Bir eşe sahip olmayan kurtlar, ağaçların arasına saklanıp benimle göz teması kurmamak için bakışlarını etrafta gezdirmeye başladılar. Sinirim tüylerimi kabartıp kulaklarımı havaya dikerken, eşim derin bir hırlamayla yanıma gelip sürtündü. Onun başını boynuma çekip olabildiğince sarıldım, feromonları etrafımı sararken dişlerimin arasından akan salyalarıma engel olamıyordum.
Göl kenarına doğru ilerlerken, kendimi üstüne atlamamak için zor tutuyordum. En sonunda yalnız kaldığımız zaman en hızlı şekilde eşimi ve kendimi rahatlattım. Biz kendimizi yeni yeni toparlarken, ölümsüzlüğe geçişinin başlaması ile acı ile kendini yere atan eşimin etrafında dönüp onun acısıyla istemsizce ulumaya başladım.
Elimden bir şey gelse hemen yapardım, maalesef ki bu acıyı tek başına atlatmak zorundaydı.
Erafta farklı bir koku almamla gözlerimi ormana çevirmem bir oldu. Gördüğüm kızıl kurtla görüşüm kırmızıya boyanırken kendimi öfkeme teslim ettim. Boğazımdan çıkan çığlık gibi hırlamayla kurdun üstüne atladım. Dişlerimi geçirdiğim anda, beni üstünden fırlatıp eşime yönelecekken onu sırtından yakalayıp en yakın ağaca sertçe çarptım. Ufak bir çatırtıyla yere düşse de hemen ayağa kalktı. Onun eşimle ne alıp veremediği olduğunu bilmesem de eşimi koruma içgüdüm beni öfke nöbetine sürüklüyordu.
Kurdumun yırtıcılığını serbest bırakıp onu altıma aldım, artık kıpırdayamayacak hale gelene kadar hırpaladım. Sürü etrafımızda toplanmıştı, kardeşim insan formuna dönüşüp onu elimden aldı. Kırmızı gözlerimi kardeşime çevirip hırlayınca başıyla dönüşümü biten ve korkuyla beni izleyen eşimi gösterdi.
Gözlerindeki korku canımı yaksa da pişman değildim, kimse eşime zarar veremezdi. Koşup kendimi buz gibi göle attım, üstümdeki kanlardan temizlenip sudan çıktım. Benim her hareketimi izleyen eşimin kafasının üstüne kendi kafamı yaslayıp, yeni ulaştığı ölümsüz kokusunu içime çektim.
Altın rengi kürkünde, benim diş izlerimin olduğu bölüm benim kürkümün rengini almıştı. Artık kaderimiz sonsuza kadar bağlanmıştı. Hissettiğim rahatlamayla gözümden bir damla yaş düştü.
Etrafımızda yankılanan ulumalar sürünün kutlamalarını da barındıran sevinç haykırışlarıydı. Eşim yeni sürü üyesi olarak çoşkuyla ve yeni bebeklerin ümidiyle kutlanırken, başını kaldırıp bu güne kadar hiç bir kurttan duymadığım kadar yüksek bir sesle uludu. Bütün orman, kuşlar ve böcekler bile sessizliğe bürünmüştü.
Sevgili eşim, her yönüyle özel olduğunu ilk günden kanıtlıyordu....
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sonsuz Eş
Manusia SerigalaKlanın son bekar kurdu Ceyhan, Erkek gibi görünse de kadınlığını sonuna kadar yaşamak isteyen Deniz, Aniden gelişen, açıklanamaz bir kader bağı, Klanın kader bağına karşı su götürmez güveni, Ceyhan'ın yeşeren umutları...