Acaba...

91 11 1
                                    

Marinette aklını yerle bir eden düşüncelere aldırmamaya çalışarak Alya'yla kiraladıkları otel odasına doğru yürümeye başladı.

Neden öyle söyledi ki? Acaba... Belki sabahtan beri gergin olmasının sebebi budur? Ama ya haksızsam? Aynı kalp kırıklığını tekrar yaşamak istemiyorum...

Bi' dakika, odanın bu kadar uzakta olduğunu hatırlamıyorum.

Marinette kafasını kaldırıp sağına ve soluna baktı. Koridorun sonuna gelmişti. Hızlıca geri dönüp, -bu sefer kapı numaralarına bakarak- odayı bulmaya çalıştı.

Sonunda başardığında, kapıyı tıklattı.
"Geliyoruuuum!!!"
Ve saniyeler sonra yüzünde sinsi bir gülümsemeyle esmer bir kız kapıyı açtı.

"Aly-"
"Kızım, detayları istiyorum! Hemen!"
Alya Marinette'i kolundan tutarak içeri çekti ve tekli yataklardan birinin üstüne oturttu. Kendisi de diğer yatağa oturup bacaklarını ve ellerini bağdaş yaptıktan sonra tekrar aynı heyecanla arkadaşına her şeyi anlatmasını ister gibi bir bakış attı.

"Ne?"
"Ne demek 'Ne?'?! Dün geceden beri Adrien'lasın, yıllar sonra, bana hiçbir şey olmadığını söylemeyeceksin herhalde?" (Alya🤝ben)
"Alya! Ciddiyim, hiçbir şey olmadı. Biz sadece... konuştuk. Hepsi bu kadar!"
"Hmm, emin misin~" dedi Alya, en yakın arkadaşına takılarak.
"Evet, oldukça eminim. Ama merak etme, bir gün bir şey olursa ilk sana söylerim."

Kızlar bir süre gülüp şakalaştılar, ama ikisi de midelerinin guruldamasını hissetmeye başlayınca Alya sordu;
"Kahvaltı yapmak ister misin? Çünkü ben ÇOOOK açım!"
"Haha, ben de öyle. Dünkü akşam yemeğinden beri hiçbir şey yemedim."
"Hmmm, Adrien'la yediğin akşam yemeğinden beri mi~" dedi Alya ve yüzünü arkadaşınınkine yaklaştırdı.
"Pfft, dalga geçmeyi bırak. Hadi gidelim, belki yakınlarda bir kafe falan vardır?"
"Tamam tamam, hazırlanıp turist rehberinden yakındaki uygun yerlere bakabiliriz."

-Şirkette-

Ughh! Neden sürekli Marinette'i düşünüyorum?! Odaklanmam gerekiyor! Ama bir anda ortadan kaybolmamalıydım. Üzgün hissetmiş olmalı. Ya da kafası karışmış? Ugh bilmiyorum! Ya beni-

"Adrien!"
Adrien ona seslenen babasıyla düşüncelerinden koptu.
"E-evet baba?"
"Adını tam 4 kez söyledim. Sen iyi misin?"
Sen iyi misin?
Bu kelimeleri babasından en son duyalı çok uzun zaman geçmişti.
"E-evet baba. Sadece bir şey düşünüyordum da."
"İyi. Asistanın sana daha sonra toplantının bir özetini geçebilir,"
Adrien yanında oturan var takım elbiseli genç kadına baktı.
"ama aynı şeyi bir daha istemiyorum. Anlaşıldı mı?"
"Evet baba."
"Güzel. Şimdi çıkabilirsiniz, toplantı bitmiştir."

-Bir Süre Sonra-

Adrien karnının gurudadığını hissediyordu.
Ah! Sabah kahvaltı yapmalıydım.
Saate baktı, 11.14.
Ya da öğle yemeği...
Masasının öbür ucunda duran telefona uzanıp kısa bir numara tuşladı.

"Sarah?"
"Buyurun Bay Agreste."
"Bir saatliğine dışarıda olacağım. Benimle görüşmek isteyen biri olursa, bana telefonla ulaşmalarını söylersin."
"Elbette Bay Agreste."

Adrien telefonu kapatıp masasının yanındaki koltuktan ceketini aldı ve kapıya yöneldi. Ofisinden çıkıp herkesin ellerinde kağıt ve kumaş parçalarıyla etrafta dolaştığı lobiden geçti. Sonunda dışarı çıktığında bir ses duydu.

"Alya, gerçekten buradan gitmek zorunda mıydık?"

Adrien sesin sahibini anında tanıdı. Kafasını çevirdiğinde güzel koyu saçlı bir kızla esmer arkadaşını gördü.

"Selam Marinette!" diye bağırdı Adrien el sallayarak.

Marinette kafasını çevirdiğinde ona heyecanla selam veren Adrien'ı farketti ve hemen yanakları kızarmaya başladı.

"Se-selam Adrien." dedi Marinette, en yakın arkadaşıyla birlikte sarışın oğlana doğru yürürken.

"Selam Adiren. Senden uzun zamandır haber alamıyorduk. İyi misin?" diye sordu Alya,
"Gerçi dün Marinette'le zaman geçirmişsiniz ama..." diye de ekledi.
Marinette'in yanakları daha da kızarmıştı.

"Uhh, teşekkürler iyiyim. Ve evet, bunca zaman sonra Marinette'i görmek, onunla konuşabilmek bana çok iyi geldi. Onu çok özledim...
YANİ, sizi çok özledim! He-hepinizi! Bu arada, Nino nasıl?"

"Nino mu? Ah o çok mutlu. Yakın zamanda bir clübden iş teklifi aldı, yüzünü görmeliydin."
"Onun için sevindim. İlk fırsatta Paris'e gelip hepinizi ziyaret edeceğim."
"Yani, 'edeceğiz' mi demek istedin? Çünkü Marinette'in işi kaptığına adım kadar eminim."

Adrien Marinette'e sevgi dolu bir bakış attıktan sonra Alya'ya döndü,
"Ben de öyle."

Marinette göğsüne kadar yükselen kelebekleri hissedebiliyordu. Gülümsemesini saklamaya çalışarak sordu,
"Sen dışarıda ne yapıyorsun Adrien? Toplantın olduğunu sanıyordum."
"Uh, evet. Az önce toplantıdan çıktım. Aslında bir şeyler yemek istiyordum, kahvaltı yapmadım da ahaha."
"Ah eve-"

"Tesadüfe bak, Marinette de çok aç olduğunu söyledi. Aslında ben de otele gidip dinlenmek istiyordum ama Marinette'i bilmediği bir şehirde yalnız bırakmak istemedim. Aslında... sen onunla ilgilenebilir misin? Böylece siz ikiniz birlikte daha çok zaman geçirirsiniz, tabi "arkadaş olarak"."

"Çok sevinirim. Tabi Marinette de isterse."
Marinette'in tek yapabildiği başıyla onaylamak oldu.
"Harika! Siz ikiniz zamanınızın tadını çıkarın!"
Ve bu sözlerinden sonra Alya saniyeler içinde kayboldu.

Adrien Marinette'e baktı. Özür dilemesi gerektiğini biliyordu.
"Marinette, sabah öylece gittiğim için özür dilerim. Ben sadece... bu sıralar biraz... yoğunum."
"Sorun değil Adrien, yakında şirketin başına geçeceksin. Stresli olmalısın."

"Sen geldiğinden beri çok daha iyiyim."
Marinette kızarıp gülümsedi ama hemen kafasını sallayarak gerçek dünyaya döndü.
"Ah- evet. Her neyse, nereye gitmek istersin? Ben buraları pek bilmiyorum da."
"Harika bir yer biliyorum."










735 Kelime
SELAMMM!!! Bir süredir yeni bölüm atamıyorum, sebeplerim var (ipucu: okul). Ama bundan sonra daha aktif olmaya çalışacağım. Ayrıca belki farketmişsinizdir, Forget You adında yeni bir seriye başladım. İngilizce hikayeler okuyorsanız bir bakın derim. Sizi seviyorum, bir sonraki bölümde görüşmek üzere!

The CompanyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin