Adrien dönüp kalmıştı. Ama fazla geçmeden o da sıkıca ona göre oldukça kısa kalan arkadaşına(!) sarıldı. Marinette'in kalp atışlarını hissetmek ona çok iyi gelmişti. Ama bir sorun vardı. Marinette'in kalbi fazla hızlı atıyordu.
"Marinette?"
"Hım?"
"Kalbin neden bu kadar hızlı atıyor?"Marinette bir anda durumun farkına varıp gözlerini kocaman açtı. Ve hızlıca Adrien'ı iterek kendinden uzaklaştırdı.
"Uh! Şey...yani...bilirsin..." kızarmaya başlamıştı.
Hayır, hayır! Şimdi olmaz.
"Marinette? İyi misin? Bir sorun mu var? Su getirmemi ister misin?"
"Ah- Evet! Biraz şu- YANİ su!"
"Uhh... Peki? Rahatına bak. Hemen dönerim."Marinette Adrien'ın gözden kaybolmasını bekledi ve sonra koltuğa oturdu.
Ucuz atlattım. diye düşündü.
Çok geçmeden Adrien elinde bir bardak suyla geri döndü. Yavaşça bardağı karşısında oturan koyu saçlı kıza uzattı ve onun yanına oturdu.
"T-teşekkür ederim. Sen mükemmelsin- yani! Demek istediğim... Bunu demek istememiştim! Öyle olmadığın için değil ama- yani, sağol?"Adrien hafifçe gülümsedi ve kıkırdamaya başladı. Marinette önce durumu anlayamasa da, çok geçmeden o da Adrien'la birlikte gülmeye başladı.
Farketmemiş olsalar da bu durum ikisine de aynı günü hatırlatıyordu... o günü...
"Beni hala böyle güldürdüğüne inanamıyorum Mari!"Marinette yüzünü yere çevirerek utancını gizlemeye çalışsa da Adrien onu fazla iyi tanıyordu.
"Utanmana gerek yok Mari. Benimle rahat olabilirsin."
Marinette yüzünü yavaşça yukarı kaldırdı. Bunu yapar yapmaz kendisine bakan bir çift yeşil gözle karşılaştı.
"Sağol Adrien...Her şey için...""Marinette..."
Adrien cümlesine devam etmek istedi ama yapamıyordu. Sanki görünmez bir güç onu engelliyor gibi, sanki kelimeler boğazında takılıyor gibi... Kalbi sanki hız trenindeymiş gibi atmaya başladı, oldukça hızlı.Bir şey söyleyemeden elini Marinette'inkinin üzerine koydu.
"Asıl ben teşekkür ederim Mari. Her zaman yanımda olduğun için. Bunca yıl boyunca benden haber alamamana rağmen, beni unutmadığın ve benden nefret etmediğin içi-"
"Nefret mi?! Senden asla nefret edemem Adrien! Sen benim hayatımın aş- YANİ arkadaşımsın. Gitmek senin seçimin değildi-"
"Ama dönmemek benim seçimimdi!"
"Eminim sebeplerin vardır!"
"Tabi ki var! Ben...tepkinizden korktum. Ama yine de şansımı deneyebilirdim! Ben berbat bir arkadaşım!"
"Hayır! Böyle düşünme! Yaşadığın şeyler kolay değildi! Herkes korkardı! Kendini suçlama!"
"Özür dilerim Mari..."
"Hayır, hayır, hayır! Özür dilemeyi bırak! Seni böyle görmek canımı yakıyor."Marinette bir anda söylediği şeyin farkına vardı. Önce Adrien'a, sonra da üst üste duran ellerine baktı. Elini hızlıca çekti.
"Şey... Ben çok yorgunum. Ne dediğimin farkında değilim."
"Sorun değil. Seni odama götüreyim."Adrien koridorun sonuna doğru yürümeye başladı. Marinette de arkasında. Son kapıyı açtı ve Marinette'e içeriyi göstererek;
"İşte! Şuradaki kapı tuvalete açılıyor. İstersen duşu kullanabilirsin. Çekmecede temiz havlular var. Rahatına bak Marinette. İyi geceler." dedi Adrien, arkasını dönüp yürümeye başlamadan önce.Marinette onu bileğinden tutup gitmesini engelledi. Adrien hızlıca ona baktı ve konuşmasına izin vermeden;
"Oh! Doğru! Sana gece giymen için bir şeyler vermeliyim!" dedi.Hızlıca odasına girip dolabını karıştırmaya başladı. Marinette de yanında öylece bekliyordu.
"İşte." dedi Marinette'e katlanmış bir tişört ve bir eşofman altı vererek.
"T-teşekkür ederim."
"Önemli değil Mari. Kendini evinde gibi hisset." dedi Adrien dolabından pijamalarını alıp Marinette'i odasında yalnız bırakırken.Marinette istemsizce gülümsemeye başladı. Sonra kafasını iki yana sallayarak aklını düşüncelerden -neredeyse- arındırdı. Adrien'ın ona verdiği kıyafetleri giydi. Üstünde oldukça büyük durmuşlardı. Daha sonra ışıkları kapatıp yatmaya hazırlandı.
Yatağa-Adrien'ın yatağına-girdiği sırada telefonuna gelen bir bildirimle irkildi. Telefonunun ekranı odayı aydınlatırken bildirimlerine bakmaya başladı. 8 cevapsız arama ve 26 mesaj?! Bay Agreste'le görüşmesinde rahatsız edilmemek için telefonunu sessize almıştı ve daha sonra sesini açmayı unutmuştu.
Alya'yı geri aradı;
Marinette: Alya?
Alya: MARİNETTE?! Neden aramalarıma ve mesajlarıma cevap vermedin? Yoksa...HA! Siz...?
Marinette: Biz ne?
Alya: Boşver. Sen iyi misin?
Marinette: E-evet? Neden iyi olmayayım ki?
Alya: Bilirsin... Lisedeyken Adrien'ın yanında nefes almayı bile unuturdun...
Marinette: Hadi ama Alya! Bu uzun zaman önceydi!
Alya: Haha! Tamam, tamam! Yarın görüşürüz.
Marinette: Yarın görüşürüz Alya.Marinette Adrien'ın yastığına geçmiş kokusunu içine çekti ve gülümsemeye başladı. Kısa süre sonra huzurlu bir uykuya daldı...
Ama Adrien için durum farklıydı. Uyuyamadı. Tek düşünebildiği şu anda onun odasında uyuyan koyu saçlı kızdı. Lisedeyken onu asla arkadaştan fazlası olarak görmemişti. Ama şimdi... Onu görmek... Bunca yıl sonra onunla konuşabilmek... Kalbini ısıtmıştı. Ama neden kalbi bu kadar hızlı atıyordu?
Bana neler oluyor böyle?
Onu rahatsız hissettirmek istemiyordu. Yanlış bir şey söylemiş olabileceğinden korkuyordu. Ne hissettiğini bilmiyordu. Arkadaşına(!) aşık mı oluyordu? Belki de...Bu düşünceler içinde zor da olsa uykuya daldı...
"Marinette!"
"Üzgünüm..."
"Gitme! Seni kaybetmek istemiyorum!"
"Gitmek zorundayım. Üzgünüm..."Adrien Marinette'e doğru koşmaya başladı. Ne kadar koşarsa koşsun ona ulaşamıyordu. Sanki ondan uzaklaşıyor gibiydi.
Adrien'ın gözünden bir yaş süzüldü. Koşmaya devam ediyordu ama bir işe yaramıyordu.
Artık tamamen ağlıyordu. İçinde büyüyen çaresizliği hissetti. Ve yüzünü okşayan hafif rüzgarı da...

ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Company
Fiksi PenggemarBu AU'da Adrien daha lise bitmemişken babasıyla New York'a taşınmak zorunda kalır. Babası onun arkadaşlarıyla iletişim kurmasını engeller, ta ki Marinette Agreste Şirketi'nde bir iş ödüllü tasarım yarışmasını kazanana kadar... •(Dipnot-1: Bu hikayed...