Gece bir kabusla uyandığımda çocukları uyandırmamak için nefesimi tuttum ve yutkundum.
Kalbim aşırı hızlı çarpıyordu, tam olarak ne gördüğümü bile hatırlamasam da dilimi damağımı kurutacak kadar beni korkuttuğunu biliyordum.
"İyi misin?"
Draco'yu görüp irkilmemle Scorpius da hareketlenmişti. Hemen saçlarını okşadığımda mışıl mışıl uyumaya devam etmişti.
Çocuklar böyle istediği için aynı yatakta yatmamız hala rüya gibi geliyordu. Kokusu burnuma dolacak kadar yakınımda ama dokunamayacak kadar uzakta olmasına daha ne kadar katlanabilirdim bilmiyordum.
"Sadece bir kabustu." dedim kısık sesle "Özür dilerim, uyandırdım."
"Sorun değil." dedi "Ben de zaten yarım yamalak uyuyordum."
"Neden?"
"Bilmem, alışamadım herhalde." dedikten sonra yavaşça yataktan kalktı "Sana su getireyim."
Alışamadım kelimesi kaşlarımın çatılmasına sebep olmuştu. Bugün arkadaşlarımdan aldığım gereksiz gazla birlikte bu konuşmanın kısa sürmeyeceğini düşündüğümden, çocukları uyandıramamak için ben de onun peşinden mutfağa doğru ilerledim.
"Gideceğiz zaten." dedim yüzüne bile bakmadan su bardağını alıp "Alışmaya çalışmana gerek yok."
"Bu da ne demek şimdi?"
"Burada sonsuza kadar kalacağımızı düşünmüyorsun herhalde. Alışamadım diyorsun, ben de alışmana gerek olmadığını söylüyorum. Problemin çözüldü."
Ona bakmam için bana uzun uzun baktığını bildiğimden olsa gerek, ona karşı koyan gözlerle bakışlarına karşılık verdim.
"Her zaman fevriydin." dedi gülmesini tutamayarak. Ciddi suratını benim yanımda bozmak istemiyordu ama gülümsemesini tutamamıştı işte "Konu duygusal ilişkiler olunca yani. Her zaman kötüyü düşünür, ona inanır ve kafandaki o şey için savaşa girerdin."
Haksız sayılmazdı, sonuçta bizi ayıran benim kafamdaki düşünceler ve o düşüncelere tutunmak için ikimiz arasında açtığım savaş olmuştu.
"Ne alakası var?"
"Hatırlıyor musun emin değilim, ama sende kalmaya başlamıştım ve beraber uyuyorduk. Sana ne dediğimi hatırlıyor musun?"
Yeniden yaşamak için uğruna bir servet feda edebileceğim bir anıyı hatırlamanın acısı mideme anında vurmuştu.
"Benimle uyumaya alışamadığını söylemiştin."
"Hayır, söylediğim her şeyi, tam olarak, hatırlıyor musun?"
Elbette hatırlıyordum. O an kaç kere göz kırptığını, nefes alış verişindeki sıklığı bile hatırlıyordum.
"Draco, bunu bana neden yapıyorsun?"
"Bu kadar iyi hissetmeye alışkın olmadığımı söylemiştim." dedi derin bir nefes alıp "Sana bir şey yaptığım da yok, sadece aynı durumu yaşadığımızı belirtmek istedim. Biraz aklını kullan."
"O zaman farklıydı, sadece ikimizdik."
"Şimdi de dördümüz varız."
Bu söylediğine karşı geçmişe olan pişmanlığım kalbimin teklemesine sebep olmuştu. Gerçekten de dördümüz olabilirdik. Şu an bu mutfakta tek yaptığımız öpüşmek veya sabahlara kadar çocuklarımızı izlemek olabilirdi. Tek derdimiz çocukları yeterince görememek olurdu, belki de çocuklarla çok vakit geçirmekten romantikliği geri plana attığımız için konuşurduk. Gelecekle ilgili tek kaygımız ise, çocukların Hogwarts'a gidişi olurdu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tangled // Dramione
Fanfic"Ama bu hayatımı feda etmem demek." diye fısıldadım. "Asla böyle olmasını istemezdim." dedi derin bir iç çekip "Ama görünen o ki tek şansımız sensin, Hermione. Tek şansımız doğacak çocukların."