"Ne düşünüyorsun böyle?"
Yaşanılan her şeyin üstüne Draco ile işe gitmek için kalktığımızda kafamda tek bir düşünce vardı.
Astoria'nın neden ona takık olduğunu düşünmüyordum, kadının deli olduğu kesindi. Yaşananlar hakkında ne düşündüğünü sormak için de saat çok erkendi, daha önceden alamadığım bir cevabı şimdi hiç alamazdım. Çocuk isimlerini tartışmak için de pek havamda değildim.
Dün Astoria'nın cüretkar saldırısına rağmen güzel geçmişti. Draco arkadaşlarımdan haz etmediğini hareketleriyle her an belli etse de sonunda hayatımın en önemli iki kısmını birleştirebilmiştim. Benim ailem ve parçası olduğum kocaman ailem bir araya gelebilmişti. Bir kızımız olacağını öğrenmiştik ve Draco çocuklara geçmişimizden güzel hikayeler anlatmıştı.
Canımı sıkan tek bir nokta vardı, ve bunu belli etmekten çekinmiyordum ki o da bunu fark etmişti.
"Bir şey yok."
"Kaçıncı sorduğumda söyleyeceksiniz acaba Bayan Granger?"
"Konuşmak istemiyorum."
"O zaman cidden bir sorun olmalı." dedi gülerek. Oturduğu sandalyeden kalkıp yanıma geldi ve beni kollarının arasına aldı. "Anlat bakalım."
"Dün sizi gördüm." dedim derin bir nefes alıp "Anlık olarak zihnine girdim, yani isteyerek bile yapmadım aslında. Senin zihnine girmek imkansız gibi bir şey çünkü. Bebeğin cinsiyetini o kadar merak ettim ki zihninden o bilgiyi birkaç saniye önce almak istedim. Ve zaten Astoria'yı da öyle gördüm. Çok... çok garipti."
"Nesi garip ki?" dedi "Yani düşmanın zihnine girmeyi herkes ister. Nasıl girdiğini hala anlamıyorum doğrusu. Zihnime girmen için izin vermiştim sana, hissettiklerimi görebilmen için. Ama o birkaç saniyeyi yakalaması güç."
"Sadece o da değil." dedim yutkunup "Onunla seviştiğini gördüm. Onu öptüğünü gördüm. Senin zihnine onları, o anıları izliyordu, bunun ne anlama geldiğini biliyorsun."
Biri zihninizi karıştırınca, onun görmek istediklerini siz de görüyordunuz. Bu sayede büyücüler zihinlerinin izlendiğini anlayabiliyorlardı.
"Hermione, sakın onu düşündüğümü sandığını söyleme bana."
"Hayır, aptal değilim. Sadece Astoria sana bunları düşündürttü, bunun da farkındayım. Ama sen Astoria her zihnine girdiğinde onunka sevişmeni, öpüşmeni hatırladın ve hiçbir şey söylemedin mi?"
"Ama onu hiç görmedim ki." dedi "Yemin ediyorum ki, hiç görmedim. Seninle birlikte gördüm. Aslında bana geceleri rahat uyuyup uyumadığımı sormasından anlamalıydım. Çok başım ağrıyordu, bunu sen de biliyorsun. Zihnime zorla girmeye çalışıyordu ama giremiyordu. Girse fark edip hemen sana söyleyeceğimi, en kötü babama söyleyeceğimi bilmen gerekir. Ama gerçekten fark etmedim."
"Nasıl fark edemezsin ki? Bu senin uzmanlık alanın gibi bir şey."
"Biliyorum, suçlu da hissediyorum. Fark etmem gerekirdi ama, ne bileyim, birkaç hafta etrafta hiç tehlike yokmuşçasına geçinmek istedim açıkçası. Sadece iyi şeylere odaklandım, baş ağrımın bile bu kadar gülümsemeye alışkın olmadığım için olduğunu sanıyordum." dedi "Ama yemin ederim, Astoria'yı görsem -pekala belki sana söylemeye götüm yemezdi ama- kesinlikle babama söylerdim. Hemen bir karşı plan yapmamız gerekirdi."
Bu uzun ve düşünceli açıklamasına karşın dönüp ben de ona sarıldım.
"Bazen onu gerçekten sevip sevmediğinden emin olamıyorum." dedim "Benden önce cidden onu seviyor muydun, sırf hamileyim diye mi onu bıraktın emin olamıyorum. O gün Astoria çatkapı gelmeseydi ve çocuklarla birlikte Muggle Dünyası'na yerleşseydik seni kaç ay sonra görürdük tahmin edemiyorum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tangled // Dramione
Fiksi Penggemar"Ama bu hayatımı feda etmem demek." diye fısıldadım. "Asla böyle olmasını istemezdim." dedi derin bir iç çekip "Ama görünen o ki tek şansımız sensin, Hermione. Tek şansımız doğacak çocukların."