"Susmayan Hisler"

25 3 2
                                    

Gözlerimden yaşlar süzülürken vücudum tamamen donmuştu, hareket edemiyordum. Gözümü bir saniye bile ayırmadan güvenimi paramparça eden iki kişinin birbirini öpmesini izliyordum. Miraç'ın gözleri yavaşça açıldı ve dudaklarını ayırmadan yavaşça bakışlarını bana yöneltti. Beni görmesi ile Dilan'ı itti ve ayağa kalkmaya çalıştı. Ben ise adımlarımı geri çevirdim ve barın çıkışına yöneldim. Sonunda dışarı çıktığımda temiz havayı içime çektim. Soğuk hava yüzüme çarparken dizlerimin üzerine düşmüştüm. Ellerimi kontrol edemiyordum, sürekli kendime vurup duruyordum. Aynı zamanda hıçkırarak ağlıyordum.

"Doğa!"

Arkamdan gelen Miraç'ı umursamadan kafamdaki düşüncelerin gözyaşlarımın sebebi haline gelmesine izin veriyordum. Miraç birkaç saniye içinde yanıma geldi ve karşıma geçip ellerimi bileklerimden tuttu. Benim gibi dizlerinin üzerine çökmüştü.

"Doğa dur lütfen!"

"Bana ihanet ettin Miraç."

"Bilerek yapmad-"

Miraç lafını bitiremeden bileğimi elinden kurtardığımda ona sert ve hızlı bir şekilde tokat atmıştım. Attığım tokat ile başı yana düşen Miraç, diğer elimi de bıraktı ve eliyle yanağını tuttu. O an gözlerim üzerinde bir kez daha gezdi. Ona ilk kez vurmuştum, tüm ilişkimiz boyunca hiç sert davranmadığım kişiye ilk kez bugün vurmuştum.

Ayağa kalktım, tam gidecektim ki Miraç bu sefer ayak bileğimi tutmuştu. Dönüp ona baktığımda gözlerinin dolduğunu ve ağlamamak için direndiğini fark etmiştim.

"Özür dilerim"

Miraç özür dilemişti. Hiçbir güç onu sesli bir şekilde özür dilemeye ikna edemezken bir anda ne olmuştu? Gerçekten içinden geldiği için mi dilemişti yoksa öylesine mi?

"Ne?"

"Özür dilerim Doğa."

Neyin değiştiğini aklım almasa da gözlerimin önünden gidemeyen görüntüyü tekrar yaşamış gibi hissetmiştim bir anda.

"Özür dilemen bir şeyi değiştirmez Miraç."

"En azından... En azından Meriç ve Damla'ya söylemesek? Kardeşimin beni iğrenç biri olarak görmesini istemiyorum."

Derin bir iç çektim ve birkaç saniye düşündükten sonra etrafa baktım. Ardından bakışlarımı tekrar Miraç'a çevirdim.

"Pekâlâ."

"Teşekkür ederim." dedikten sonra ayak bileğimi isteksizce ve yavaşça bırakan Miraç'a bakmaya devam etmiştim. Kendime geldiğimde hızlıca oradan uzaklaşıp eve yönelmiştim. Tamamen uzaklaşmadan önce arkama bakmıştım, Miraç hâlâ yerden kalkmamış bir şekilde beni izliyordu. Çok düşünmeden tamamen uzaklaştım ve eve biraz daha yaklaştım.

Sonunda eve geldiğimde hızlıca kapıyı açıp içeri girdim ve merdivenlerden yukarı çıkıp direkt olarak odama girdim. Kapıyı kapattığımda sırtımı kapıya yasladım ve kendimi yavaşça aşağı doğru bıraktım. Yer ile temas ettiğimde başımı da kapıya dayadım ve gözyaşlarımın hıçkırıklarımla birlikte serbest kalmasına izin verdim. Yaklaşık 1,5 saat boyunca gözyaşlarımın içimdeki her şeyi dışarı atmasını bekledim. Zaman içinde sessizleşen hıçkırıklarımı susturdum ve yalnızca bir noktaya bakmaya başladım. Gözyaşlarım akmayı bıraktığında kendimi uykunun kollarına bıraktım. Kendime çektiğim dizlerime başımı yasladım ve gözlerimi yavaşça kapattım.

~Ertesi Gün

Uyandığımda yine aynı yer ve aynı haldeydim. Etrafı incelememle dün olanları hatırlamıştım. İçim acısa da bir türlü toparlanmak zorundaydım, aşk bu kadar acıtan bir şey miydi gerçekten? Telefonumun çalması ile elimi çantama attım ve ekranda yazan Damlaşkım<3 yazısına bir süre baktım. Nefesimi ve sesimi düzenlediğimde telefonu açtım ve kulağıma koydum.

Sen Benim Balımsın | yarı textingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin