"Pamuk Şeker"

41 6 1
                                    

~Saat 18:40

Saat yaklaşıyordu, giyiniktim fakat çok heyecanlıydım. Nedenini inanın hiç bilmiyorum, içimdeki enerji patlamasındandır büyük ihtimalle. Yani, umarım. Hava soğuk olduğu için üzerime uzun kollu siyah bir kazak giymiştim. Altıma ise koyu renk bir kot pantolon. Siyah sırt çantamın içine gerekli olan malzemeleri koydum, ardından at kuyruğu yaptığım saçıma baktım ve makyaj malzemelerime baktım. Kırmızı tonlarında hafif renk veren bir nemlendirici, biraz da rimel sürdüm. Çantamı elime aldım ve odamın kapısına ilerledim, sandalyenin üzerinden siyah deri ceketimi aldım ve giydim, siyah, topuklu, kısa bir botumu da giyerek çantayı sırtıma taktım ve odamdan çıktım. Dedem nereye gittiğimi sorduğunda ona cevap verdim ve evden çıktım. Evin hemen önünde beni arabasına yaslanarak bekleyen Miraç'ı gördüm. Nedensizce bu görüntü hoşuma gitmişti, beni gülümsetecek derecede hoştu. Telefonumu montumun cebinden çıkarıp saate baktım, saat tam 19:00'dı ve Miraç tam zamanında kapımın önündeydi. Açıkçası etkilenmiştim, çok uzatmadan telefonu tekrar cebime koydum ve yanına ilerledim. 

"Hoş geldin, çok şey olmuşsun." dediğinde yüzümdeki gülümseme büyümüştü.

"Ney olmuşum?"

"Güzel. Evet, çok güzel olmuşsun Doğa."

"Teşekkürler." dediğimde öndeki yolcu koltuğunun kapısını açtı. Bindiğimde kendisi de şoför koltuğuna geçti.

Sürmeye başladığında otomatik olarak müzik açılmıştı. Biraz dinledikten sonra bildiğim ve sevdiğim bir müzik olduğunu fark ettim. "Son Feci Bisiklet - Torna" çalmaktaydı.

"Bu şarkıyı sever misin?" diye sorduğumda başını salladı. Yola odaklı olduğu belliydi fakat kulağı bendeydi.

"Kulağa çok hoş gelen bir şarkı. Sözleri de öyle." dediğinde gülümsedim.

Gözlerimi cama çevirip şarkıyı dinlemeye başladım.

"Kalbini bana ver, şüphelerine değer."

"Herkese bileniyorum..."

"Hepsine bi' yetersin, kalanına da."

"Sen ne kadar özelsin... Ne fena."

"Bilmediğimi sanma, kimselere inanma."

"Bileniyorum..."

Lunaparka yaklaştığımızda dönme dolap görünüyordu, oldukça parlak ve güzeldi. Yaklaşmamızın mutluğu ile gülerek el çırptım, bu yaptığım çoğu kişiye çocukça gelebilirdi fakat Miraç garipsemedi, hareketime gülümseyerek karşılık verdi. Arabayı park ettiğinde hemen indi ve arabanın bagajından 2 adet kutu aldı. Birini bana verdi, açtığımda rengarenk ışıkları olan bir gözlük vardı. Güldüm ve gözlüğü taktım, komik durduğuna o kadar emindim ki... Diye düşünürken Miraç'ın görüntüsü dikkatimi çekti. Benden daha komik duruyordu, ona güldüğümde o da gülerek karşılık verdi.

"Komik görünüyoruz ama dikkat çekeceğiz, harika renkli çift!" dediğinde çift demesi dikkatimi çekmişti fakat bozuntuya vermedim.

"Hadi girelim! İnsanların tepkisini merak ediyorum." 

Söylediğim cümleden sonra elimi tutmuş ve koşarak Lunapark girişine ilerledi. Tam orta yerine geldiğimizde durmuştuk, insanlar bize bakıyordu fakat biz önemsemiyorduk. Onunlayken insanların ne düşündüğünü umursamıyor gibiydim, bu his oldukça hoştu.

"Neye binmek istersin?"

"Gondola, sonra dönme dolaba. Sonra hız trenine bineriz!"

"Daha sonra fotoğraf kabininde bu günü ölümsüzleştiririz." diyerek gülümsediğinde gamzesine içine gömülürcesine baktım. 

Sen Benim Balımsın | yarı textingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin