"İtalya"

8 2 0
                                    

"Hadi ama, ne hazırlıyorsun bu kadar?"

"Bi' dur Kuzey!" dedikten birkaç saniye sonra çantamı, daha sonra da iki bavulumu alarak odadan çıkmıştım.

"Sadece 7 gün için ne getirdiğini çok merak ediyorum."

"Her duruma hazırlıklı olmalıydım."

"Pekâlâ. Hazır mısın?"

"Evet." dediğimde elimden iki bavulu da alarak merdivenlerden indi.

Kuzey'in peşinden ilerlerken telefonumu ve pasaportumu kontrol ediyordum. Parama da baktıktan sonra tamamen hazır olduğuma emin olmuştum.
Dışarı çıktığımızda Kuzey arabanın bagajına bavulları yerleştirirken ben ön yolcu koltuğuna geçmiştim. Kısa bir süre sonra arka koltuktaki Era küçük patilerini kullanarak kucağıma gelmişti. Yavru kediyi severken gülümsüyor ve bir yandan da ara sıra telefonuma göz atıyordum.

"Miraç, Meriç ve Damla ile vedalaştın değil mi?"

"Evet, gidebiliriz."

Sözlerimi bitirdiğim an Kuzey iyice yerleşmiş ve kemerini takmıştı, onu taklit ettim. Telefonumu yanımda taşıdığım bez çantama attıktan sonra başımla birlikte bakışlarımı da yanımda oturan Kuzey'e çevirdim. Araba sürerken dikkatliydi, camdan giren güneş ışığı Kuzey'in sarı saçlarının tıpkı bir güneş gibi parlamasına sebep oluyordu. Bu görüntüsünün güzelliği beni gülümsetirken başımı tekrar yola çevirdim. Güneş batmak üzereydi ve biz günbatımını izleyerek İtalya'ya doğru yola çıkmıştık. Yol boyunca kucağımdaki küçük Era'yı sevmiş, kimi zaman Kuzey ile sohbetler etmiştim. Sonunda havalimanına vardığımızda Kuzey inerek bagajı boşalttı, ben ise onun ardından indim. Era hâlâ ellerim arasındayken Kuzey'in bavulların tutma yerlerine ellerini yerleştirmesini izliyordum.

"Kuzey... Era'yı nasıl götüreceğiz?"

"Merak etme fıstık, şimdilik çantasına koyacağız. Uçakta da sorun etmeyecek çünkü çalışanlarla aram iyi, şaşırmayacağın üzere." diyerek Era'nın çantasını almam için bana başıyla arabayı işaret etti.

Era henüz yavru bir kedi olduğundan tek elime bile sığabiliyordu, ben de tek elimle tutarak çantasını aldım ve kapağını açarak minik Era'yı yerleştirdim. Tek elimde çanta içindeki Era varken diğer elimle Kuzey'i zor durumda bırakmamak için bavullardan birini almıştım.
Sonunda girdiğimiz havalimanında bilet kontrolü, bavul yerleştirmesi ve pasaport kontrolünü yaptırdıktan sonra uçağa binme aşamasına gelmiştik. Kuzey, tıpkı bana anlattığı gibi Era'yı saklamadan rahatça uçağa sokabilmişti. Bu içime pozitif bir his doldururken gülümsemiş, Kuzey'in yanındaki cam kenarı koltuğuma geçmiştim.

"İtalya'yı çok beğeneceksin Doğa."

"Bundan eminim."

Kuzey telefonunu kapatmaya odaklanırken ben başımı cama çevirmiştim. Dışarıya bakıyor, kalkmakta olan uçağın hızıyla zar zor görebildiğim pisti ve de gökyüzünü inceliyordum. Birkaç dakikaya uçak iyice yükselmiş, bulutlar yakın görüş alanıma girmişti. Bakışlarım bulutlarda kaybolurken ben de aklımın içinde kayboldum. Aklımda çok şey vardı, ancak biri parlıyordu; Miraç. Çok fazla sorun yaşamıştık, ayrılıklar olmuştu. Onu tamamen affedebilecek miydim? Bilemiyorum açıkçası. Evet, oradan ayrılmadan önce vedalaşmıştık fakat belirli şeyler yoktu aramızda. Biz hâlâ arası karmakarışık olan iki yabancı gibiydik. Ben düşüncelerimde kaybolurken göz kapaklarım yavaş yavaş ağır gelmeye başlamış, en sonunda aşağı inerek gözlerimi kapatmışlardı.

Birkaç saat sonra gözlerimi açtığımda başımın Kuzey'in omzuna dayalı olduğunu fark ettim. Yavaşça başımı kaldırırken bakışlarını bana yönelten Kuzey'e bakmadan önce cama bakacak ve uçağın durumunu öğrenecektim. Yere yakındık ve büyük ihtimalle dakikalar içinde İtalya'ya ayak basmış olacaktım. Bakışlarım direkt olarak Kuzey'in yeşil-mavi gözleriyle buluşurken gülümsemiştim.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Mar 06 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Sen Benim Balımsın | yarı textingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin