"Hyunjin derhal buraya gel!"
Tik ve tak.
Bazen, keşke zaman istediğim gibi oynayabileceğim bir oyuncak olsun istiyordum. Bana acı veren anıları geçer ve sadece mutlu olduğum zamanlarda durup, istediğim bir hayat yaşardım.
Çünkü şuan yaşadığım hayatı istemediğim oldukça ortadaydı.
Hadi ama, kimse ailedeki nefret edilen kişi olmayı istemezdi değil mi? Bende istemiyordum elbette, fakat bunun için yapabileceğim hiçbir şey olmadığını adımdan bile iyi biliyordum.
Elimdeki kurşun kalemi önümdeki deftere sertçe bastırıp delik açtıktan sonra derin bir nefes verdim ve ayağa kalktım.
Kim bilir Sae Jin ne yapıp atmıştı yine üstüme suçu.
Odamdan çıkıp alt kata indim ve salonda kimseyi göremediğim için mutfağa girdim. Annem elindeki kırık tabak ile bana bakıyordu.
Çok güzel, bu sefer de bir tabak için azarlanacaktım demek ki.
"Bunu kırıp çöpe saklayan sensin değil mi?"
Sinirle sorduğu soru ile kollarımı göğsümde birleştirdim.
"Neden evde olan tüm şeyler için ben suçlanıyorum? Tek çocuğun ben değilim anne"
Hiçbir işe yaramayacağını bildiğim halde konuştum, çünkü bu evde konuşmaktan başka elimden gelen bir şey yoktu. Susarsam daha kötüleri olacaktı, en azından ben kendimi savunmalıydım.
"Ablana mı atıyorsun suçu şimdi de? O senin gibi yalancı değil-"
"Ya da siz onu çok sevdiğiniz için yalan söylese bile görmezden gelip bana bağırıyorsunuz"
Sözünü bölerek konuştuğumda daha da öfkelendiği her açıdan belli oluyordu. Biricik kızına laf kondurtmazdı, oğlu neydi ki..
Elindeki kırık tabağı tezgaha attığında evde tok bir ses yankılandı.
"İşte bu yüzden hiçbir şeyi hak etmiyorsun sen! Hep bir karşılık hep bir karşılık! Şımardıkça başımıza çıktın!"
Yine, olayları fazla dramatik hale getiriyordu. Bundan asla bıkmayacak olması da kabul etmek istemediğim bir gerçekti.
Elini göğsüne dayayıp gözlerini kapattı ve bir süre öylece durduktan sonra gözünü açıp "defol git odana gözüm görmesin seni! Yemek yok sana bu akşam!" Dedi.
Hiçbir şey söylemeden arkamı dönerek mutfaktan çıktım ve odama ilerledim. O kadar alışmıştım ki artık olanlara, tepki bile veresim gelmiyordu. Aynı laflar, aynı suçlamalar, aynı ayrımcılık. Her şey aynıydı, ne değişen bir şey vardı, ne de yolunda giden. Cumartesi ve pazar günlerinden nefret etme sebebim de buydu, hafta içi en azından okula gidiyordum ve bir nebze de olsa rahat ediyordum. Ama gün boyu evde durmak çekilmez bir işkence gibiydi.
Odama girip kapıyı kapattım ve kilitledim. Bunun için de azar işitecektim, ama pek umurumda sayılmazdı.
Telefonumu alıp yatağa uzandım ve bildirimleri kontrol ettim. Sadece gruptan mesaj gelmişti.
-Sinifta kalmamak için götümüzü veririz-
Hanji
Arkadaşlar akşama partiliyoruz itiraz yok hepiniz geliyorsunuz
Lix
OHA BANA UYARREvde cok sıkıldım zaten
sabahtan beri yatıyorum
ŞİMDİ OKUDUĞUN
apocalypse, hyunho
FanfictionBugün dünden daha çok seviyorum seni, Yarın bugünden daha çok seveceğim. |şiddet, psikolojik baskı |minific