Çok kısa bir şey söyleyeceğim lütfen okuyun.
Bölümü okuyup oy bile atıp yorum yapmayanlar o kadar fazla ki yazma isteğim kaçıp gidiyor. Oy falan umurumda değil ama yorumlar yazma isteğimi daha da yükseltiyor ve güzel şeyler çıkartıyorum ortaya.
Eğer kitap gerçekten seviliyorsa da yorum sınırı koymak zorunda kalacağım sanırım, zaten bölüm isteyen hayli hayli yapacaktır.
Neyse bu kadardı, umarım beğenirsiniz iyi okumalar <3
...
Saçlarımı gelişigüzel toplayıp son kez aynaya baktım ve derin bir nefes verip hırkamı yanıma aldım.
Çantamı koluma takıp odanın kapısını açmışlar mı diye kontrol ettim, neyse ki bunu yapmışlardı. Yavaş adımlarla odamdan çıkıp salonu kontrol ettikten sonra kimse olmadığını görüp hızlandım ve evden çıktım.
Başımda dün geceden kalma ve geçmek bilmeyen bir ağrı vardı, birkaç saat aralıksız ağlamamın sonucu da buydu işte. Kafamı iki yana sallayıp ellerimi cebime yerleştirdim ve adımlarımı hızlandırıp doğruca okula ilerledim.
Zilin çalmasına son on dakika kala okulun bahçesine girdim. Minho olayını nasıl halledeceğim konusunda en ufak bir fikrim bile yoktu, onunla yüz yüze gelmekten bile korkuyordum artık. Şu hayatta bildiğim en doğru şey babamın dediği hiçbir şeyin sahte olmayışıydı.
Ben eğer Minho ile buluşursam ve bu bir şekilde onun kulağına giderse her şey benim için bitmiş demek bile olabilirdi. O denli psikopat bir insan ile aynı çatı altında kalıyordum. Benim gözlerimin içine bakarken tiksinen insan Sae Jin'e en değerli varlığı gibi davranıyordu.
Üvey gibi hissediyordum. Hiçbir zaman o ailenin bir parçası gibi hissetmemiştim zaten, ama babamın ona olan bakışlarını gördüğümde iyice inandırmıştım buna kendimi. Belki gerçekten de yetimhaneden almışlardı beni? Nereden bilebilirim ki?
Benim on günde Minho'yu kendime aşık etme planım suya düştü, henüz dördüncü gündeyken. Babam geç gelse her şey daha farklı olabilirdi. Ama tek sorunum zaten bu değildi, Minho çalışmak istediğinde ona bir bahane üretip benden tamamen uzaklaşmasını sağlamalıydım.
"Yapabilirim"
Kendi kendime mırıldanıp sınıfa girdim ve yerime oturup çantamı çıkardım. Bugünün bitmesini iple çekiyordum.
...
"Beni dinle, emin misin?"
Seungmin kendi de son bir kez emin olmak için sorduğunda kafamı aşağı yukarı salladım. Jisung saçlarını kaşıdı ve biraz düşündükten sonra konuşmak için dudaklarını araladı.
"İyi de senden uzaklaşacağı ne malum?"
"Başına bela alıyor gibi hissetmesini sağlayacağım, hiç istemesem de birkaç yalan uydurabilirim"
Arkama yaslanıp kollarımı göğsümde birleştirdim. Minho ile denk gelirsek ona babamın gay olduğumu bildiğini ve eskiden Chan'i dövdüğünü söyleyecektim. Başka çıkar yolu yoktu. Sae Jin ile çıktığını ve bunun saçmalık olduğunu söyleyecekti, tahmin etmesi o kadar da zor değildi. Bunu söylediğinde ise yine bir şeyler uyduracaktım.
Kalbimde ufak bir sızı hissediyordum, sebepsiz yere değildi elbette. Ben aptal değildim ve her şeyin farkındaydım, yemek yediğimiz gün dahil toplam beş günde kalbimin ufak bir parçasını Minho'ya vermiştim.
İnsanlar beş ay içinde bile birilerine güvenemezken ben sadece beş gün içinde değer vermiştim ona. Fakat bence bir insanı ne kadar sürede tanıdığın önemli olan şey değildi, önemli olan o kişinin nasıl biri olduğuydu.
![](https://img.wattpad.com/cover/322862522-288-k78760.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
apocalypse, hyunho
FanficBugün dünden daha çok seviyorum seni, Yarın bugünden daha çok seveceğim. |şiddet, psikolojik baskı |minific