3.2

477 69 6
                                    

Havada keskin bir metal kokusu ve hissedilemeyecek derecede az kanın demirimsi varlığı yetkindi. Uzun bir süredir de benzer sesler kulakları dolduruyordu. Heyecanlı denemezdi ancak sıkıcı olmadığı da kesindi.

Lupusları kolayca nasıl halledebileceklerini kısa süre içerisinde daha da iyi anlamıştı askerler. Ellerindeki özel yapım silahların içinde bulunan ve yine normalden farklı olan, gizlice yürüttükleri kapsül mermiler fazlasıyla iş görüyordu. Kapsülün içinde bulunan sıvı, metal gövdeye girer girmez patlıyor ve içindeki asidik sıvının yayılarak sistemi işlevsiz hale getirmesini sağlıyordu. Lupusun yönetim merkezine yaptıkları tek atış işini bitirirken insanda kalbin bulunduğu yere de sıkıyorlardı, bu varlıklarda yüklenmiş bir içgüdü mekanizması da vardı.

Bacağını sıyıran kesik nedeniyle küçük bir küfür dudakları arasından firar ederken saklandığı yere yaklaşan lupusların varlığını yok sayamazdı genç. Bu nedenle yaranın olduğu kısma kısa bir süre çaresizce bakıp dikkat ederek yeniden arkasına döndü ve silahına sarıldı. Ancak ona hızla yaklaşan düşmanlarının yerde ölü mekanizmalarıyla uzanıyor oluşunu beklemiyordu. Kaşları çatılıp bakışları etrafta dolaşırken ansızın yanında biten bedenle biraz olsun gevşeyerek önüne döndü, Chan arkasını kollamıştı.

"Bir kere de dikkatli olsan ve yaralanmasan şaşarım."

Cebinde taşıdığı minik ilk yardım kutusunu çıkarırken mırıldandı çam kokulu, ekip arkadaşı sürekli dikkatsiz davranıp kendini yaralıyordu. Ayağını uzatıp hafifçe arkasına yaslanan diğer alfaysa onun sözlerine pek kulak asmıyordu. Chan her seferinde söyleniyor olsa da sargıyı kendi hallediyor ve sonraki ilk molada da yine yarayla kendi ilgileniyordu.

"Binbaşıyla konuştum, geceyi birlikte geçirmek için buluşamayacağımızı söyledi."

Yarasına bastırılan alkollü bez nedeniyle dudakları arasından tıslayarak bir mırıltı döküldü. Acıdan hafifçe buruşturduğu yüzü ileyle ise diğerinin dediğine bakışlarını kendi bacağından çekmeden yanıt verdi.

"Yani?"

Çam kokulu yeterli olduğunu düşünerek bezi bir kenara atarken sargı bezini diğer alfanın yarasına sıkıca dolamaya başladı. Aklı ne kadar parmakları arasındaki kesikte olsa da gece yalnız kalacaklarını öğrendiklerinden beri farklı şeyleri de düşünüyordu.

"Sence altından kalkabilecek miyiz? Biliyorsun, lupuslarla nadiren de olsa gece karşılaşabiliriz."

Chan'ın hafif endişe barındıran cümleleri diğerinde pek bir etki bırakmamıştı. Geceyi yalnız geçirecek oluşları gencin keyiflenmesini sağlamıştı, şimdiden planlarına başlamıştı bile.

Yaslandığı betondan sırtını usulca ayırıp onu dikkatle süzen alfaya doğru kaydı. Flörtöz tavrı ve mimikleri sayesinde bile aklından geçenleri karşıya iletebilirken parmaklarını da kullandı. Chan'a olan her bir dokunuşu sayesinde ne istediğini kolaylıkla ifade edebiliyordu. Çenesindeki parmaklara doğru çekilen çam kokulu ise gözlerini kapayarak diğerinin etkisi sayesinde sakinledi.

"Merak etme, uyuyakalacağımızı düşünmüyorum. Seni sabaha kadar ayık tutabilirim."

Savaşın ağır ve yoğun kokusu saniyeler içinde uçup gitmişti sanki. Ya da onlar aniden ortalıktan kaybolmuştu. Her ne ise baş başa, ten tenelerdi. Onlara yalnızca ılık bir dokunuş yeterdi birbirini anlayabilmek için, yetti de.

Savaşla alakalı bilgi topladıkları dönemde gözlem için gidenler genellikle Chan ve Hyunjin'di. Binbaşı ikilinin şüphe çekmeden istihbarat edinip sağ salim döneceklerine güveniyordu. Bu nedenle de ortamı en çok görüp ne yapacağını en iyi bilen onlardı. Savaş sırasında geçerli olacak eşleşme yapılırken de Minho bunu göz önünde bulundurmuştu.

Cold Nights // Hyunchan ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin