Büyüklüğü gözümü korkutmaya yetiyordu bile . Cesretim sabun köpüğü gibi ellerimden kayıp yere çakılmıştı . Sesini duyduğuma bahse girerim .
"La Escurela Secundaria Estrella." kapının önünde durup tepeden tırnağa kendime baktım . Saçımdaki toka özensiz halimle dalga geçer gibi kıkırdıyor olmalıydı . Bu düşünceler beynimi kemirirken Carmen'in sesiyle irkildim "Sara bir sorun yok öyle değil mi ?"
"Oo hayır gayet iyiyim , gidelim." dediğimde yalandan gülümsememi yüzüme çoktan yapıştırmıştım . Okulun kapısından adımımızı attığımızda sanki bütün gözler bana bakıyordu . Tanrım bu insanlarda "yeni kişi" sensörü olmalıydı . Başımı yerden kaldırmayıp kimseyle göz göze gelmemeye özen gösteriyordum .
Ana binaya ulaşmak için çimlerin arasındaki dar ve uzun yoldan yürümemiz gerekliydi . O yolun kaç saat sürdüğünü sayabilirdim . Ana binaya vardığımızda bir ter damlasının ensemden sırtıma doğru kaydığını hissettim . Koridor oldukça kalabalıktı . Ayaklarım tutmuyordu artık . Çocukluğumdan beri en sevmediğim hissi bugün dibine kadar yaşıyordum . İlgi odağı .
Benim bile kendimi duymadığım bir ses tonuyla Carme'e "Bir an önce sınıfa gidebilir miyiz ?" dedim. Carmen cevap vermeyerek koridorda ilerlemeye devam etti . Onu takip ediyordum , aynı ayakla yürümeye bile özen gösterir derecedeki korkuyla . Koridor bir noktada ikiye ayrılıyordu . Carmen sağdan ilerdi . Aslında ilermek doğru olmazdı sağa döndüğümüzde artık sınıfa girmiştik .Sınıfa girdiğimde herkes meşgul olduğu şeyleri bırakıp birden kapıya yöneldi . Gözleri ile tepeden tırnağa bir analiz başlamıştı . Yalnız içlerinden özensiz kıvırcık saçlarını savurak bana alaycı bir gülümseme ile bakan genç adam erken davranmıştı .
"Demek yeni sensin . Hoşgeldin . Fena değilmiş millet ! "
O an ayak parmaklarımdan kulaklarıma kadar kızardığımı hissetmiştim . Koşar adım boş bulduğum bir sıraya oturdum . Umarım birileri hala yer kavgası yapmıyordur diye dua etmeye başlamıştım .Zil sesi duyulduğunda içeriye bir kaç kişi daha girmişti . Kapının hızlıca çarpmasıyla başımı düz bir pozisyona getirdim .
Saçları hafif uzun beyaz tenli bir adam yavaşça ilerleyip masanın üzerine oturmuştu . Carmen bir arka sıramdaydı . Yavaşça kulağıma eğilerek " Fizik öğretmeni Sr.Rudy . Norveçli bir bekar."
Bu kim sorusu beynimi kemirmeden açıklama getirdiği için Carmen'e minnettardım . Burnunun kusursuz oluşundan bir İskandivan erkeği olduğunu anlamalıydım . Sessizlik fazla korunmamıştı .
"Sanırım aramızda bir fazlalık var."
Sr.Rudy'nin bu sözleri ile olduğum yere çivilenip kalmıştım . Gözlerini bana dikti . "Hadi güzel bayan kendinizi tanıtmayacak mısınız?" Sr.Rudy'nin bu sözlerine istemsizce "Ben mi?" diye cevap verdim .
"Burada senden başka fazlalık var mı?" dedi. Sözlerine daha fazla devam etmesini istemiyordum . Yavaşça oturduğum yerden doğruldum . Boğazımı temizlemeyi bile aklıma getirmemiştim .
"Adım Sara.Sara Davies. İngiliz bir adam ve ispanyol bir kadının tek çocuğuyum . Bundan iki gün öncesine kadar Londra'da yaşıyordum . Babam subay . Daha doğrusu subaydı. 5 ay öncesine kadar ." Babam hakkında fazla konuşmak istemiyordum çünkü bu yaranın kabuk bağlamasını artık beklemiyordum ve ilk günden sulu göz damgası yemek istememiyordum . Devam ettim "Annem işletmeci bir ev hanımı . Bu kadar benim fazla süslü bir hikayem yok." Sözüm bittiğinde sırama tekrar oturup arkama yaslandım . Kimseye beklediğini veremediğimin farkındaydım . Sr. Rudy tanışma seremönisine herkesi dahil etmek istemişti .
"Evet hanımlar beyler Sara'nın bizi daha yakından tanıması için sizde onunla tanışın."
Kimse yerinden kalkmadan sadece isimlerini söylüyorlardı . Ben ise kimsenin yüzüne bakamıyordum . Bu yüzden bu tanışma faslı hiç bir işe yaramayacaktı 5 dakika sonra yabancı kimlikleri ile devam ediceklerdi .
Sr.Rudy gözlerini sağ taraftaki en arka sıraya dikmişti .
"Sen tanışmayacak mısın?" . Tahminim her kime soruyorsa ona sıra geldiğinde sessiz kalmıştı . Merakıma yenik düşerek kafamı o yöne doğru çevirdim .
Küllü kumral saçlar , buz ile gökyüzünden gözler , sakal izinden yoksun bir yüz . İddasına varım boynumu iki elimle saramazdım bile . Ona baktığımı hissetmiş olmalıydı . Elinde çevirdiği kalemi hiç bırakmadan gözlerini bana çevirdi . Öyle bir baktı ki bugün yaşadığım en sessiz yenilgi bu olmuştu . Başımı hemen eski haline döndürdüm .
"MARCO" dedi .
Bu sesin Sr.Rudy'den geldiğini anlamıştım . "Adı Marco" dedi .
Neden susmuştu . Konuşamıyor muydu yoksa ? Peki o zaman burda işi neydi ?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
REFLEKS
RandomDokunamamak duygusunun bu kadar çaresizce hissettirdiği olmamıştır hiç . Annemin "Sara artık fark et baban yok , o öldü!" dediği anda ki hançer saplanıyor sanki her defasında beynimin en düşünmediğim tarafına . Marco'nun ellerinin güzelliği , dudakl...