Bütün bir dersi arkama dönüp bakmamak için çabalayarak geçirmiştim . Neden susmuştu ? Neden konuşmamıştı ? Aklımdaki ses "Marco" ismini kulağıma hiç durmadan fısıldıyordu . Etrafımdaki herkesi unutmuştum .
"Kes şunu!" . Bunu o kadar sesli söylemiştim ki Sr.Rudy bundan kendine pay çıkarmaması için ona masum gözlerle baktım . Sr.Rudy elindeki tebeşiri bırakarak "Sorun ne Sara ?" dedi. Ne diyeceğimi bilmiyordum . Gerçekten sorun neydi , iyi miydim ? Tam o sırada kurtarıca zil sesi kendini duyurdu . Tanrım şükürler olsun kurtulmuştum . Beni bu denli paranoyaya sürükleyen bu merakı daha fazla sürdürmek istemiyordum . Aksi halde tırnaklarım etleri ile buluşabilirdi . Sınıftaki herkesin dışarıya çıktığından emin olmak için biraz bekledim ve göz ucuyla etrafa baktım . Kimseyi görmemiştim . Derin bir nefes alarak Marco'ya doğru baktım . Oradaydı . Başını sıranın üzerine koymuştu . Uyuyor olabilir miydi ? Ne olursa olsun onunla konuşmak istiyordum . Yerimden yavaşça doğruldum . Ses çıkarmamak için parmak ucunda yürüyerek önündeki sıraya oturup ona doğru döndüm . Geldiğimi hissedip kafasını kaldırmasını beklemiştim ama o bunu yapmamıştı . Sesimi inebileceği en alçak seviyeye kadar düşürdüm ."Merhaba." dedim .
Başını bir anda o kadar hızlı kaldırmıştı ki gözleri gözlerimi hemen yakalamıştı . İçim buz kesmişti . Neden buradasın , ne yapıyorsun Sara ? Kafamda ki sorularla boğuşurken bir şey söylemesi için bekliyordum . Fakat o tercihini askıda duran yeşil hırkayı alarak kapıya yönelmekte kullanmıştı . İçimde ona karşı anlamadığım bir nefret dürtüsü belirdi . Gözlerimi kapadım ve yumruklarımı sıktım . Ne idi bu şimdi kendini ağırdan satan genç bir ergen mi yoksa gerçekten dilsiz bir adam mı ? Beni görmezden gelemezdi ."Konuşabiliyor musundan çok kendini ne sanıyorsun bunu merak ediyorum." Bunu hiç düşünmeden söylemiştim . Sınıfın boş olması sesimi bana bir kaç kez daha duyurdu . Olduğu yerde durmuştu arkası bana dönüktü . Durmak istemiyordum .
"Sadece ön yargıdan mı yaratıldın? Yoksa okulun en cool çocuğu imajını mı bozmuyorsun ?" Sözüm bittiğinde elindeki hırkayı masaya fırlatarak bana döndü . Tanrım Marco çok hızlı hareket ediyor olmalıydı . Gözlerimin içine bakmasını istemiyordum ama devam etmeliydim . Susup pes edemezdim . Hızlı attığım üç adımda yanına vardım . Artık karşı karşıyaydık .
"Evet artık şu lanet olası cevaplardan birine sığınacak mısın ?"
Bunu söylerken başımı o kadar dik tutmuştum ki kasılmıştım .
Derinden bir nefes aldı . Dudağının sol tarafını ısırdı . Bir adım daha attı ve bana doğru eğildi . Yemin ederim burnu burnuma değiyordu .
"Çok fazla konuşuyorsun ."Tanrın konuşabiliyordu . Sesini duymuştum . Gözbebeklerim şaşkınlıkla sersemlik arası biraz büyümüştü . Kalbim bir anda o kadar hızlı atmaya başladı ki durması için nefes almamayı denedim . Öyleki sesini sınıfın en uç köşesindeki kişi bile duyabilirdi . Oda duymuştu . Dudakları hafifçe kıvrıldı . Dişleri çok güzeldi . Onların rastgele dizildiğine asla inanmazdım . Bana mı gülüyordu o ?
Bu söylediği için elimle göğsüne vurdum .
"Ah lanet olsun " bu sözü dişlerimi sıkarak söylemiştim . Göğsü o kadar sertti ki yerinden bir santim bile oynamamıştı . Tam o sırada kapı açıldı . Birilerinin geldiğini görünce hemen sırama dönmek için arkamı döndüm . O sırada kolumda bir acıyla sarıldım . Marco . Kolumu öyle bir sıkmıştı ki elimin acısının iki katıydı ."Bana on beş dakika borçlusun." dedi .
Bu bir tenefüs süresiydi . Cevap vermeden kolumu ondan kurtardım ve yerime oturdum . Kontrol etmek için ona doğru baktım kalemi ısırarak bana bakıyordu . Hemen önüme döndüm . Neden gülümsüyordum peki ? Gamzelerimi ortaya çıkaran sebebin o olmaması için dua etmeliydim .
ŞİMDİ OKUDUĞUN
REFLEKS
De TodoDokunamamak duygusunun bu kadar çaresizce hissettirdiği olmamıştır hiç . Annemin "Sara artık fark et baban yok , o öldü!" dediği anda ki hançer saplanıyor sanki her defasında beynimin en düşünmediğim tarafına . Marco'nun ellerinin güzelliği , dudakl...